Borçalı? Gürcistanda Borçalı ve Garaçöp adlı iki bölge var ve bu bölgelerde nüfus bu gün yüzde 90 oranda Türktür.Gerçi göçler oluyor ama yinede bu bölgelerde hangi sokağa girerseniz girin karşınıza bir Türk çıkar mutlaka.
Garaçöp bölgesinde nüfus hayvancılık ve silah satışı ile uğraşır.Garaçöp bölge nüfusu tepeden tırnağa silahlıdır.Evlenme veya benzeri törenlerde çoğu insan elinde kaleşnikovla gelir düğüne.Damat veya sünnet olacak çocuklara hediye olarak çoğunlukla silah hediye edilir.En sağlam hediye de fildişi kabza rus makarov tabancasıdır.
Borçalı bölgesinde de temel geçim kaynağı hayvancılıktır.Bu bölgenin meyve şarapları çok meşhurdur.Borçalı bölgesi insanı ticarete daha meraklıdır.Misafirperver ve mert insanlardır.
Bu her iki bölgede de Türk ırkı konusu nüfus tarafından iyice kavranmıştır.Garaçöp bölgesinden Albay İsa bey Karabağ savaşı sırasında Azerbaycanda alay komutanı olarak görev yapmıştır.
Sağlam Türk derseniz ben size bu iki bölge nüfusunu örnek gösteririm.Aralarında kesinlikle kırma yoktur ve başka milletleri pek barındırmazlar aralarında.Dayanışmaları da çok kuvvetlidir.
Azerbaycan-Gürcistan sınırında 4 sene önce bir gürcü askeri rüşvet yüzünden Borçalıdan bir Türkü öldürdüğünde bütün ahali sınır karakoluna saldırarak karakolu yakmışlardı.Gürcü asker ve komutanlar sınırı geçerek Azerbaycan ordusuna sığınmışlardı.
Maday burada konu kürtler ve senin hemşerin olan bu kürtler pkk sayfalarından eksik olmuyor.Vekil Mustafayev diye birisi kalkmış İtalyada Laçin kürt cumhuriyetini ilan etmiş.şamil esgerov adlı bir it ki bu da senin hemşerin yıllarca kurdistane sor diye anırdı durdu.
şamil esgerov itinin oğlu da pkk nın BDT bölge sorumlusudur isteyenler hejar şamiloğlu esgerov isminden bakabilir.
daha ne konuşuyorsun Maday? köylerinizin isimlerinin bile Türkçe bir anlamı yok.Tirkeşevend Türkçe ne demek?
Burada Giresun veya Kastamonuda çinli veya arap olup olmadığını tartışmıyoruz burada senin gibi kırmaların Türk ırkı için ne kadar tehlike arz ettiğini söylüyoruz.
Yüzsüz adam olduğun belli gerçekten.Bu gün ermenistan bile karabağa ermenileri yerleştirirken laçin ve kelbeceri boş bırakıyor.şamil itinin oğlu o hejar p...i defalarca kelbecerden açıklama yaptı burası kızıl kürdistan diye.vekil mustafayev adlı it kızıl kürdistan için koçaryanı bile ziyaret etti.
[/glow]
Türkiye - Ermenistan İlişkileri Raporu (2004)
GİRİŞ
Türkiye-Ermenistan ilişkileri ve iki ülke arasındaki sınır kapısı meselesi, her nedense yukarıda ifade edilenler bir kenara bırakılarak, tek başına bir değermiş gibi sunulmaya çalışılmaktadır. Olayın çeşitli boyutları sürekli olarak bir kenara bırakılmakta, sadece “komşuluk”, “ticarî ilişki”, “Batı’nın istekleri” ve benzeri kavramlar ön plana çıkarılarak; Türkiye’nin bir an önce Ermenistan ile iyi ilişkiler kurması ve bu arada sınır kapılarını hemen açması gerektiği vurgulanmaktadır.
Bu rapor, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin ve özellikle iki ülke arasındaki sınır kapıları meselesinin günümüzdeki durumunu iki ülke arasındaki ilişkilerin kısa tarihçesine paralel olarak ele almakta, ilişkilerdeki sorunların boyutlarına ve ikili ticaretin potansiyeline vurgu yaparak Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geleceğine ilişkin stratejiler ortaya koymayı amaçlamaktadır.
TARİHSEL SÜREÇ (Yakın Tarih İtibarıyla)
1980’lerin ikinci yarısında SSCB içerisinde gelişen değişim süreci, SSCB’nin dağılması sonrasında ortaya çıkan cumhuriyetlerin kaderlerinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Ermenistan toplumunda uzun zamandan beri yerleştirilegelen Türkiye ve Türk düşmanlığı bilincinin yanı sıra; bu süreçte, Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik toprak talepleri paralelinde gelişen bağımsızlık hareketi başarıya ulaşmış, aynı zamanda Azerbaycan’a yönelik işgal faaliyetleri, bu ülkenin hem iç hem de dış politikasının belirleyici etkeni olmuştur.
Kuşkusuz, Türkiye de, bu süreçten nasibini belli ölçüde almıştır. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin ilk dönemlerine bakıldığında, Ermenistan’ın olumsuz tavırlarına rağmen Türkiye’nin ilişkileri geliştirmeye yönelik politikalar izlediği gözlemlenmektedir. Ermenistan Parlamentosu’nun 23 Ağustos 1990’da kabul ettiği Bağımsızlık Bildirgesi’nin 11. maddesinde, Türkiye’nin “Doğu Anadolu Bölgesi” için “Batı Ermenistan” ifadesine yer verilirken, sözde “Ermeni Soykırımı”nın uluslararası alanda tanınması çabaları vurgulanmıştır. Ermenistan Anayasası’nın 13. maddesinin 2. paragrafında, Devlet Arması’nda Ağrı Dağı’nın da bulunduğu kayıtlıdır. Ermenistan, çeşitli dönemlerde ortaya attığı, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırı belirleyen 1920 tarihli Gümrü ve 1921 tarihli Kars Antlaşmaları’nın yürürlükte olmadığı iddiasını halen savunmaktadır.
Ermenistan’ın, Azerbaycan’a yönelik işgalci politikasının yanı sıra, daha bağımsızlık mücadelesi sırasında Türkiye’ye karşı açıkça saldırgan bir tavır içerisine girmesine rağmen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Eylül 1991’de incelemelerde bulunmak üzere Kafkasya ve Türkistan (Orta Asya) ülkelerine heyetler yollarken, Ermenistan’ı da ihmal etmemiştir.
16 Aralık 1991 tarihinde, Ermenistan’ın bağımsızlığını tanıyan Türkiye, bağımsızlığının ardından ekonomik güçlüklerle karşılaşan Ermenistan’a insanî yardımda bulunmuştur. Türkiye, ayrıca, toprakları üzerinden Ermenistan’a insanî yardım malzemesi gönderilmesine imkan tanımıştır. Ermenistan, Karadeniz’e kıyısı olmamasına rağmen, Türkiye tarafından, 25 Haziran 1992’de kurulan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’ne kurucu üye olarak davet edilmiştir. Ancak, Ermenistan’ın ısrarla sürdürdüğü çatışmacı tutum nedeniyle, Türkiye’nin Ermenistan ile diplomatik ilişki kurması mümkün olamamıştır.
Bu dönemlerde zaman zaman sözde “soykırım” iddialarını bir kenara bırakmanın ve Türkiye ile ilişki geliştirmenin gerekliliğinden bahsedenler olmuşsa da Ermenistan genelde saldırgan siyasetini sürdürmeye devam etmiştir. Bardağı taşıran damla ise, Ermenistan’ın Türkiye’den en çok yardım aldığı dönemde (Örneğin, işgalin hemen öncesinde Türkiye yetkilileri, yoğun muhalefete rağmen Ermenistan’a 100 bin ton buğday yardımında bulunmuştur.) Azerbaycan’ın Kelbecer rayonunu (rayon - ilden küçük, ilçeden büyük yerel idari birim) işgal etmesi olmuştur.
Türkiye, Nisan 1993 başlarında Azerbaycan’a yönelik işgal girişimlerini sürdüren Ermenistan’ı saldırılarını durdurması konusunda uyararak, aksi taktirde ilişkilerde doğabilecek olumsuz gelişmelerden sorumlu olmayacağını açıklamıştır.
Kelbecer’in 3 Nisan 1993’te Ermenistan tarafından tamamen işgal edilmesinden sonra Türkiye, yine Ermenistan’a yönelik, işgalden vazgeçme çağrılarını sürdürmüş, bu arada ilişkileri de kademeli olarak sınırlandırmaya başlamıştır. Ermenistan’ın işgalci tavrını sürdürmesi üzerine Türkiye, Ermenistan ile olan sınırını kapatmış, 5 Nisan 1993’te dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile birlikte Türkistan Cumhuriyetleri gezisine katılan Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, basına yaptığı açıklamada, Ermenistan’ın Azerbaycan’a son saldırılarından sonra, Türkiye üzerinden geçmekte olan tüm insanî yardım uçuşlarının da durdurulduğunu, hiçbir uçuşa izin verilmeyeceğini, buna rağmen geçmek isteyen uçakların gerektiğinde ateş açılarak indirileceğini bildirmiştir. Bu arada, 6 Nisan 1993’te Ermenistan Savunma Bakan Vekili Vazgen Manukyan’ın, TASS ajansına yaptığı açıklamada, Erivan Yönetiminin, sınırların değişmezliği ilkesini kabul etmediğini, bu ilkenin iki dünya savaşı sonucunda oluşmuş olan Batı ve özellikle Avrupa sınırları için geçerli olduğunu, “eski Sovyet Cumhuriyetlerinin rastgele kalem darbeleriyle çizilmiş olan sınırlarının” ise aynı ilkeler çerçevesinde tanınamayacağını iddia etmesi; Türkiye yetkilileri tarafından, Ermenistan yönetiminin, halen “Büyük Ermenistan” hayalinin peşinde olduğunun göstergesi olarak kabul edilmiştir.
Bu süreçte, Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve tüm önemli muhalefet partileri, dönemin hükümetini Ermenistan’ın yayılmacı politikaları karşısında pasif kalmakla suçlamış, buna karşın Başbakan Süleyman Demirel 13 Nisan 1993’te yaptığı açıklamada, Türkiye’nin soğukkanlı tutumunun dünya tarafından yanlış anlaşılmaması gerektiğini vurgulamıştır. Özal’ın cenaze töreni için Ankara’da bulunan Azerbaycan ve Ermenistan Devlet Başkanları (Ebulfez Elçibey ve Levon Ter Petrosyan) 21 Nisan 1993’te ilk kez bir araya gelmiş, fakat görüşme sonrasında Ermenistan işgalden vazgeçmeye yönelik herhangi bir adım atmamıştır.
Sonraki süreçte Türkiye, defalarca Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmek için girişimlerde bulunmuş, ama olumlu sonuç alamamıştır. Örneğin, 1995’te, Ermenistan’dan olumlu bir cevap gelir umuduyla, İstanbul-Erivan arasında uçak seferlerine imkan veren H-50 hava koridorunun açılmasına izin verilmiştir ve bu hava koridoru hâlâ açıktır. Ermenistan’ın buna karşılık attığı adımlar Türkiye’ye yönelik daha sert tepkiler şeklinde olmuştur. Ermenistan hem uluslararası kuruluşlar ve yabancı devletler nezdinde Türkiye’yi suçlamaya devam etmiş hem de PKK terör örgütüne destek vermiştir. Örneğin, Türkiye’nin terörle mücadele ile uğraştığı bu dönem, Ermenistan’ın PKK’ya en yoğun askerî destek verdiği dönem olmuştur. Nitekim, Mayıs 1997’de Irak’ın Kuzeyinde PKK’nın füzeyle bir Türk helikopterini düşürmesinin ardından, 6 Haziran 1997’de Genelkurmay Başkanlığı’nda yapılan basın toplantısında Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreteri Erol Özkasnak tarafından yapılan açıklamada, Ermenistan’ın PKK’ya füze temin eden ve gerekli eğitimi veren devletlerden birisi olduğu kesin istihbarat kaynaklarına dayanılarak ifade edilmiştir.
İSTİHBARAT BİRİMLERİNİN RAPORU
PKK'nin yeni geçiş noktası Gürcistan oldu
**Militanlarının geçiş noktası olarak Gürcistan'ı da kullanmaya başlayan örgüt, Türkiye ve Avrupa'dan götürdüğü gençlerin Kazakistan'da üniversite eğitimi almasını sağlıyor.
ECEVİT KILIÇ
Terör örgütü PKK, Avrupa'dan İran, Suriye ve Kuzey Irak'a gelen militanların geçiş noktası olarak Ermenistan'dan sonra Gürcistan'ı da kullanmaya başladı. Ermenistan'daki kampları yeniden faaliyete geçiren örgüt, Türkiye ve Avrupa'dan götürdüğü gençlerin Kazakistan'daki Abay Alma-Ata Devlet Üniversitesi'nde eğitim görmelerini sağlıyor.
İstihbarat birimleri, PKK'nin diğer ülkelerdeki örgütlenmeleriyle ilglili ''PKK ve Avrupa'daki Faaliyetleri'' başlıklı bir rapor hazırladı. Örgütün Japonya, Kanada, Avusturalya'daki faaliyetlerinin de anlatıldığı raporun önemli bir kısmı Kafkas ülkelerine ayrıldı. Rapora göre, örgüt için Ermenistan büyük önem taşıyor. Örgütün, Gümrü, Spitag, Erivan, Laçin ve Kelbecer'de kampları var. Ermenistan'da PKK'ye en büyük desteği Taşnak Partisi veriyor. Mart 1930'dan bu yana çıkartılan Yeni Yol (Raye Taze) adlı gazete tamamen PKK'nin kontrolüne geçerken, Erivan'ın Sesi Radyosu'ndan da propaganda yapılıyor. Gürcistan'da faaliyet gösteren Kürtlerin Hakları ve Dini Vakfı, Kürt Gençleri Derneği, Kürt Kültür Derneği, Yezidi Kürt Kadınlar Derneği PKK'nin kontrolünde. Örgütün, Gürcistan sorumluluğunu uzun süre Uluslararası Kürt Kültür ve Enformasyon Bürosu başkan yardımcılığı görevini yürüten Abdurrahman Patiyav yapıyor.
PKK'nin, Kazakistan'daki faaliyetleri de Moskova merkezli olarak yürütülmekte. Kazakistan'da yaşayan yabancıların kurduğu dernekler Cumhurbaşkanı'nın başkanlık yaptığı ''Halklar Assamblesi'' ne bağlı. Bu derneklerden biri PKK'nin kontrolündeki Kürt Kültür Derneği. Dernek devletin temin ettiği bir büroda faaliyet gösteriyor. Rapora göre, PKK'nin Kazakistan'daki faaliyetlerinin yoğun olmasının nedenlerinden biri de Prof. Dr. Nadir Nadirov . Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev 'in danışmanlığını yapan Nadirov, Kürt Ulusal Kongresi üyesi.