Gönderen Konu: LGBT MESELESİ  (Okunma sayısı 26447 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ARTUK

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 1
LGBT MESELESİ
« : 14 Ağustos 2024 »
Türkçüler olarak LGBT meselesine bakışınızı sormak istiyorum. LGBT bireylerin toplum tarafından kabul görmesi için yürütülen bir hareket var ve bu hareket ülkemizde de gün geçtikçe daha fazla taraftar topluyor. Eskiden toplum baskısı nedeniyle ibneliğini gizleyenler günümüzde cesurlaştı ve açıkça ''velev ki ibneyiz'' dövizi açabiliyor. Günümüz bilimi eşcinselliği bir hastalık olarak görmüyor. Madem ki eşcinseller var o halde eşcinsel dürtüleri ile toplumda yaşamalarının belirli koşulları olması gerek zira hasta sayılmasalar bile normal olduklarını da söyleyemeyiz. Eşcinsellerin bu toplumda yaşayabilmelerinin koşulu ise aseksüel olmaları olmalıdır. Yani seksüellikten uzak bir hayat yaşamalılar. Meslekleri neyse onu icra etmeli ve sosyal hayatta aktif olmalılar. Çekirdek aile dediğin bir anne bir baba ve çocuklardan oluşur. Ancak eşcinsel bireylerin aile olması mümkün değildir. Çünkü biyolojik olarak kadın olmayan bir bireyin anne olmasını ve örnek bir ebeveyn olmasını kimse bekleyemez. Zaten böyle bir ilişkiye karı koca ilişkisi de diyemeyiz. Şimdi bu gerçekler ortadayken politik doğruculuk uğruna ve sözde çağdaş toplum algısı uğruna lgbt hareketini savunacak değilim. LGBT konusunun Türkçülüğün öncelikli konularından biri olmadığını ben de biliyorum fakat kabul edin ya da etmeyin Türk ailesinin geleceğini korumak için önemli bir konudur. Herkes fikirlerini beyan edebilir ancak unutulmasın ki Türk kültürünü koruyacaksak önce aileyi korumalıyız!
BİR TÜRK DÜNYAYA BEDELDİR

Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2324
  • Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Ynt: LGBT MESELESİ
« Yanıtla #1 : 16 Ağustos 2024 »
Türkler; doğayla barışık, yaratılış kanunlarına saygılı, üstün ahlâki değerlere sahip bir millettir.
Türk ahlâki; aileyi, doğayı, nesli, toplumsal barışı ve kişi hak ve özgürlüklerini koruyan, geliştiren ve yaşatan bir sistemdir.
Yaratılış yasalarına aykırı ve Türk töresine uygun olmayan hiç bir davranışı onaylamaz.
Zinayı ağır suç, evli kadına ilişmeyi idam sebebi sayan, her türlü çarpık ve ensest ilişkiyi şiddetle cezalandıran bir ahlak normuna sahip Türk Milletinin davasını güden biz Türkçülerin bunun dışında bir düşüncesi olamaz.
Demokrasi, fikir ve düşünce özgürlüğü vb. bir takım argumanlara sığınılarak ileri sürülen davranış bozukluklarını ve cinsel tercihleri olumlu bulmuyor, toplum ahlâkını dejenere eden bu davranışların gerekli yasal düzenlemeler yapılarak devlet tarafından disipline edilmesini öngörüyoruz.
Burada bir farkı ve özel durumu ayırmak gerekir. Şöyle ki:
Bazı şahısların yaratılıştan cinsel eğilimleri farklı olabilmektedir. Bu istisnai durumu görmezden gelemeyiz. Bunun gibi istisnai hallerin çözümünü de yine yasal düzenleme ve devlet eliyle yapmak gerekir.
Konu hassas ve istismara çok açık.
O nedenle ölçülü ve dikkatli olmak ve uzlaşmacı bir dil kullanmak zorundayız.

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı KulTigin

  • Yasakli
  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 6
Ynt: LGBT MESELESİ
« Yanıtla #2 : 10 Ekim 2024 »

LBGT Türk töresine ve Kuran ahlakına aykırı eğitimden doğan bir husus.
Tercih meselesi değildir.
Ruh hastalığı ne tercihtir ne de doğuştan gelmektedir.
Bunlar için diyeceğim alışmış kudurmuştan beterdir.

Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2324
  • Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Ynt: LGBT MESELESİ
« Yanıtla #3 : 11 Ekim 2024 »

LBGT Türk töresine ve Kuran ahlakına aykırı eğitimden doğan bir husus.
Tercih meselesi değildir.
Ruh hastalığı ne tercihtir ne de doğuştan gelmektedir.
Bunlar için diyeceğim alışmış kudurmuştan beterdir.

Sayın KulTigin,
Takdir ederdinizki burayı; genç, yaşlı, kadın, erkek binlerce kişi izliyor.
Kullandığımız kelimeler hem kendi lisanımızın temizliği ve hem de takipçilere karşı saygi gereği ahlak ve edep çerçevesinde olmalıdır.
Bu nedenle iletinizinde yer alan kaba ve galiz ifadeleri sildim.
Otağımızı, yirmi beş yıldır, Türk ahlakına uygun bir anlayışla yaşattık.
Bundan sonrada, bu prensibimizden, taviz vermeyeceğiz.
Anlayışla karşılaşacağınız umar, sağlık ve esenlikler dilerim.

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2324
  • Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Ynt: LGBT MESELESİ
« Yanıtla #4 : 12 Ekim 2024 »
Yani Türkçe konuşmayacağız diyoesun.
 ve benim keyifime uyan kişiler konuşacak diyorsun.
Burayı gerçwktwn Türkçe konuşan Türk töresine uygun davranmaya çalışan bir forum sanmıştım.

Asıl iğrendiğim konu Turania 25 nam kafirin yazdıklarını da silmiş olman.

Böyle devam et  derim forumunda sana üstün altın başarılar dilerim.
Hani çin kulları kağanlar ve tiginler vardı ya o misal gördüm
 ben bir daha buraya yazarsam Türk değilim

Edepli ve ahlaklı konuşma ve yazmayı ögütlemek, niye Türkçeyi kısıtlamak oluyor ki?
Kişi; annesiyle, kızkardeşiyle ailenin ve hatta toplumun herhangi bir ferdiyle konuşurken, sırf Türkçe diye, alenen söylenmesi edep dışı sayılan ve kişinin yüzünü kızartan sözcükleri kullanır mı?
Türk töresinin şaheserlerinin hangisinde, kaba tabirler var?
Hangi Türk büyüğü topluma karşı, alel umum sinkaflı ve genel ahlâki değerlere uymayan konuşmalar yapmış?

Ne diyordu, Türk'ün konuşan dili ve suskunluğunun vicdani sesi, Yunus?

Gezdim Halep ile Şam'ı
Eyledim ilim talep.
Meğer ilim bir hiçmiş,
İllâ edep, illâ edep!

Girdim ilim meclisine,
Eyledim kıldım talep.
Dediler ilim geride,
İllâ edep, illâ edep.


Kirli bardaktan temiz su içilmez demiş, büyükler.
HunTürk otağı, aynı zamanda, Gökbörü Türkçüler Derneğinin, resmi, yayın organıdır.
Bu ilke ve sorumluluk çerçevesinde kalmak kaydıyla,  Türklüğün millî ve mânevi mukaddesatını zedelemeden, dileyen dilediği gibi yazar; görüş, düşünce ve fikirlerini beyan eder.
Milletimize, tarihe ve kutlu değerlere karşı olan sorumluluk bilinciyle davranmak zorundayız.
Buranın bütün hakları, Türk Milletinindir.
Kimsenin kişisel egolarının tatmin yeri de değildir.

Turania25 kardeşimiz yıllardır bu Otağda yazar ve adeta nöbet tutar gibi her uygun zamanını burada çevrimiiçi olarak değerlendirir. Bu zamana dek ahlâka mugayir hiç bir ifadesi olmadı.
Kendisiyle ilgili kullandığınız sözler de sizin edep ve terbiye seviyenizi gösteriyor.
Bir fikir ayrılığı veya yorumlama farkı nedeniyle o sözler sarfedilir mi?
Ayıp, hem de çok ayıp.

Son söz:
Ne eğri ok doğru hedefe varır, ne de pis bardaktan temiz su içilir.
Dış temizlik kadar; fikrimiz de, vicdanımız da, dilimiz de, içimiz de, temiz olacaktır.

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı turania_25

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 267
Ynt: LGBT MESELESİ
« Yanıtla #5 : 14 Ekim 2024 »
Üçoklu Börü Kam ağabey;
Ahlaksızlığı, adamlık sananlarla tabi ki tartışmaya yada cümle sarf etmeye gerek olmadığını, bir büyüğümüz olarak sizin de takdir ettiğiniz aşikardır.
Gerekeni yaptığınız için teşekkür ederim. Bu formun öyle şaklabanlara tabi ki ihtiyacı yok. Bu vesileyle, gereken cevabı verip, yasaklı üye çöplüğüne göndermişsiniz, gerisi lafügüzaf olur. Tekrardan teşekkürler.
Bayrak benliğimdir bayrak kimliğim,
Bayrak; öz yurduma öz hakimliğim.

Bahtiyar VAHAPZADE

Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2200
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Ynt: LGBT MESELESİ
« Yanıtla #6 : 03 Kasım 2024 »
Türklüğün en belirgin vasıflarından birisi de ahlak ve namuslarına çok değer vermeleridir.
Türk kızları, bekâretlerini korumak amacıyla kemerlerinde bir hançer bulundururlardı.
Türkler arasında zina hadiselerine nadiren rastlanırdı.
Tarihçi İbn Fazlan;
Oğuzlar, zina diye bir şey bilmezler.
Diye yazmaktadır.
Yine İbn Fazlan Devamla:
Böyle bir suç işleyen birini ortaya çıkarırlarsa onu iki parçaya bölerler.
Şöyle ki;
Bu kimseyi, iki ağacın dallarını bir yere yaklaştırarak bağlarlar, sonra da bu dalları bırakırlar. Dalların eski haline gelmesi sonucu o kimse iki parçaya bölünürdü.
Ayrıca Oğuzlar arasında, oğlancılık da çok büyük bir suç idi ve cezası her iki failinde öldürülmesidir.

Bulgarlar Türkleri arasında da zina diye bir şey yoktur. Zina onlara göre en büyük suçlardandı.
İçlerinden biri zina ederse, dört kazık çakıp zina edenin el ve ayaklarını bunlara bağlarlar, sonra onu boynundan uyruklarına kadar balta ile yararak iki parçaya ayırırlar. Kadına da aynı cezayı tatbik ederlerdi. Kadın ve erkeği ikiye ayırdıktan sonra vücutlarının parçalarının her birini bir ağaca asarlardı diyen İbn Fazlan, İtil Bulgarları arasında zinanın ne kadar büyük bir suç sayıldığını ve cezasının da o nispette büyük olduğunu güzel bir şekilde ifade etmektedir.
Dokuz Oğuzlarda bir kimse, bakire ile zina yaparsa ona 300 sopa vururlar. Ondan bir kısrak, gümüş bir kadeh, 50 deve alırlar. Bir kimse evli bir kadınla zina yaparsa, her ikisini hükümdarın kapısına getirirler. Hükümdarın emri üzerine her ikisine 300’er sopa vururlar. Adama, yeni keçeden döşeli bir harkâh yaptırıp kadının kocasına verirler. Sonra zina yapan kadını zina yaptığı adama verirler. Eğer zina yapan adamın imkânı varsa zina yaptığı kadının kocasına bir kadın bulup mihrini de vermesini şart koşarlar. Zina yapan adam fakirse 300 sopa attıktan sonra onu serbest bırakırlar.
İskendernâme’ye göre, Deşt-i Kıpçak’a gelen İskender, bozkırda ak tenli, pembe yüzlü, ay ve güneşten daha parlak çehreli, dar gözlü, insanları baştan çıkaracak kadar ve meleklerde bile bulunmayan güzellikteki Kıpçak güzellerini gördü. Yüzlerinde hiç örtü olmayan ve bakanları yakan bu güzel kadınlar, erkeklerden çekinmiyorlardı. İskender, askerlerinin böylesi güzel kadınları görünce, gençlik coşkunluğu ile taşkınlık yaparak kendilerini tutamayacaklarından ve savaşta bozulacaklarından korktu. Ertesi gün huzuruna gelen Kıpçak beylerine: “kadınların örtünmeleri daha hayırlıdır; kadın takımı, taş ve demirden de olsa, yine kadındır. Yabancıdan çekinmeyen bir kadın, kendi şerefini koruyamadığı gibi, kocasından da utanmıyor demektir.” dedi.
Onun bu sözleri üzerine Kıpçak beyleri:
Padişahım, yüz kapamak bizim âdetimize uymaz. Senin âdetin yüz kapamayı isterse, bizim âdetimiz de göz kapamayı ister. Başkasının yüzünü görmemek lazımsa yüzü değil, gözü kapamak gerekir. Padişah bize darılmasın, yüz kapatılacak da arkaya mı bakılacak?
Padişahım, sen gel de bu halkın yüzünü örtü ile kirletme; en iyisi bu örtüyü sen kendi gözüne as. Bir göz kapanırsa, ne ayı görür ne de güneşi” dediler.
Bu sözler, Kıpçakların örtünmenin namusu etkilemediğine inandıklarını göstermektedir.

İleti ekinde yer alan İslam Öncesi Türk Kültüründe İnsani Değerler adlı PDF dosyasında konuya dair daha geniş bilgiler yer almaktadır.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey