Türklerin Geleneksel Kamlık İnancı Bağlamında Kadın Haklarına Bakış
Kamlık (Şamanlık) inancı bu gün Sibirya bölgesinde yaşayan Türklerde devam etmekte, günlük yaşamın birçok alanında, tarihin geleneksel döneminde olduğu gibi kendini hissettirebilmektedir. Bunun yanı sıra, Kamlık Türk dünyasının diğer bölgelerinde de kendini çeşitli gelenekler altında devam ettirmektedir. Dolayısıyla Kamlık ya da bu inanç sisteminden kaynaklanan geleneklerle temsil edilen Kamlık inancı bir manevi alt yapı olarak varlığını fiili olarak Türklerin yaşadığı coğrafyada sürdürmektedir.
Türk dünyasında kadın haklarını Kamlık inancı bağlamında ele almak kolay bir iş değildir. Ancak yine de bu konuda bir denemede bulunma onuru her şeye değerdir.
Bilindiği gibi dünya özellikle On Dokuzuncu yüzyılın sonundan beri hızlanan ve yayılan bir biçimde kadınların kendi haklarını arama mücadelesine sahne olmuştur. Kadınlar, erkeklerle eşit haklar elde etmek adına yoğun gayret sarf etmiş, ancak dünyanın birçok yerinde cinsiyetler arası ayırımcılığa dayalı eşitsizlik halen devam etmektedir.
Türk dünyasına gelince açık ve nesnel olmak gerekirse, kadın hakları alanında sorunların olmayıp her şeyin mükemmel olduğunu söylemek, gerçekleri yansıtmaktan uzak kalmak anlamına gelecektir. Bu yazıda da, kadın hakları konusu Türklerin eski olmasıyla birlikte günümüzde de varlığını güçlü bir biçimde sürdüren Kamlık inancı çerçevesinde tarihi perspektiften hareketle irdelenmeye çalışılacaktır.
Kadın hakları meselesi hem dünyada hem de Türk dünyasında belki daha çok Batı geleneğinden yola çıkılarak ele alınmaktadır. Oysa bilindiği gibi, Türk dünyasında bu alanda kendi zengin geçmişi ve tarihsel kültürü mevcuttur. Bu konuda hemen akla gelmesi gerekli olan örnek Türk dilidir. Çünkü Türk dilinde, Hint Cermen dillerinden farklı olarak cinsiyetler ayırımı yoktur. Kimisi için bu son derece primitif gelebilir, ancak daha felsefi olarak bakıldığında, bu yalınlığın, cinsiyetlerin arasında ayırımın Türk geleneğinde mevcut olmadığı gerçeğinden ileri geldiği anlaşılacaktır. Bu konuyu dilbilimciler daha iyi araştırabilir, dil felsefesi bilimiyle yakın temas halinde. Ve dünya kamuoyuna bu konuda Türk dilinde köken olarak cinsiyetler arası ayırımcılığın olmadığını da göstermek açısından son derece önemli bir mevzuudur bu.
Peki, Türk dilinin oluştuğu devirlerde Türklerde inanç olarak hangi inanç sistemi vardı? Tabii ki Kamlık (Şamanlık) inancı vardı. Hem de o kendi varlığını çok güçlü ve etkili bir biçimde sürdürürdü. Demek ki Kamlık inancına, Türk dünyasında kadın haklarına özellikle tarihsel perspektiften bakılması açısından göz atmakta yarar vardır.
Kamlık inancında ise tamamını kaplamazsa dahi en önemli unsurlardan birinin kam olduğu bilinir az çok herkes tarafından. Ayrıca ilk kam olarak da kadının temsil edilmiş olduğunu da birçok araştırmacı zikretmektedir. Bu bakımdan ilk kadın kamlar geleneğine “Kami Yolu” demek olan Japon geleneksel inancı olan Şintoyizmde de rastlandığı söylemek olanaklıdır. Bu ise zaten Kamlık inancını dünyada mevcut öteki dinlerden ayıran bir husustur, çünkü ilk kam erkek değil, kadın idi, bu da modern dille ifade etmek gerekirse, “pozitif ayırımcılık” alanına dahil edilebilir.
Kadın kam çok güçlü bir kam olarak kabul edilirdi Kamlık topluluklarında. Ayrıca, kadın kam, ilk kamın kadın olmasından ötürü ayrı bir yere sahip idi geleneksel toplumlarda.
Kamlık inancından hareketle, Ziya Gökalp’ın “Türkçülüğün Esasları” adlı çalışmasında gerçek demokrasinin zamanında çok güzel bir biçimde Kamlık inancına mensup eski Türk toplumunda yaşanmış olduğu konusunda verdiği bir tanımlamaya da uygun olarak Türk töresinde Kağan’ın kararı Hatun Kişinin kararı onaylamadığı sürece geçerli olmadığını da hatırlamak gerekir. Yani görüldüğü gibi, Türk dünyası coğrafyasında kadın hakları konusunda çalışmalar yürütürken yalnızca Batı çıkışlı kaynaklarla sınırlı kalmayıp, öz referans noktalarımızdan da yararlanabilmemiz söz konusudur aslında. Bu ise çok önemli bir husustur, çünkü dışarıdan bir kaynağa atıfta bulunmak ayrı, kendi tarihinden bir dayanağa sahip olmak ve bundan gurur duyabilmek ayrı bir olaydır. Aynı zamanda bu gurur kaynağımız olan bu tarihsel dayanak, yalnızca Türk dünyası için değil, tarihi açı kapsamında Batı dahil bütün dünya için çok iyi bir referans noktasını teşkil edebileceği konusunda en ufak kuşku yoktur.
Kamlık inancında Umay Ana motifi çok önemli bir yer işgal eder. Bu önemi bizler, Umay Ana’nın, günümüzde Moğolistan Cumhuriyeti’nin kuzeyinde kalan Orhun ırmağı havzasında kalan eksi Türk yazıtlarında da zikredilmesinden anlayabiliyoruz.
Türk dilinde Tanrı sözcüğünün cinsiyeti bile yoktur, oysa örneğin Rusça Tanrı anlamına gelen “bog” kelimesi erkek cinsiyetlidir. Buna göre ,Türkçe’deki Tanrı kelimesinin, anlayış olarak kadın erkek ayırımını zaten kökünden reddettiğini bu örnekte çok bariz bir biçimde görebilmek olanaklıdır.
Bunun dışında, Türk dilinde sözcükler düzeyinde cinsiyetler ayırımı bulunmadığından dolayı, kadın ve erkek sözcükleri arasında bile sözcük olarak cinsiyet anlayışına dayalı bir ayırım yoktur. Bunun nedeni ise, yine Kamlık inancının felsefesinde arayabiliriz. Çünkü Kamlık inancına göre kadın ve erkek başlangıçları batı düşünce tarzından farklı olarak zıtlığı değil, birbirini tamamlayan, ama bir bütünlük içerisinde bir birini tamamlayan iki başlangıcı temsil etmektedir. Ayrıca her iki başlangıç keskin çizgilerle birbirinden ayrık da değildir, dolayısıyla aralarında girift sınırlar mevcuttur. Her iki cinsiyetin aslında birbiri olmadan var olamayacağı anlayışı da var Kamlık inancında. Bu da keskin bir ayırımın yerine karşılıklı bağımlılık ve birbirini tamamlayıcılık anlayışı üzerine kurulu bir düşünce düzeneğinden söz etmemize olanak sağlamaktadır. Ancak her cinsiyetin kendi farklılığını korumak suretiyle bütünlükten bahsediyoruz burada.
Kadınlara ilişkin olarak özgürlüğün çok geniş bir biçimde uygulandığına ilişkin bilgiler, eski devirlerde Türk coğrafyasını gezmiş olan İbn-i Fadlan’ın bırakmış olduğu yol notlarından da edinmek olanaklıdır.
İşte, yukarıda verilmeye çalışılan kabaca bir tablo çerçevesinde bakıldığında Türk dünyası için Kamlık inancının, kadın hakları konusu için çok güzel bir referans kaynağını temsil ettiği söylenebilir. Bu başvuru kaynağı aynı zamanda kadın hakları alanında hem modern anlamda birçok değerli deneyim ve de bu konunun, daha doğrusu Batı anlamında cinsiyet arası ayırımın yokluğuna tarihi derinliği verme bakımından önemlidir. Bu önem, günümüzdeki kadın hakları mücadelesi bağlamında eski tarihi geçmişe dayanmasına rağmen aslında çok da güncel bilgiler verebilmektedir. Bu itibarla, Türk dünyasında kadın hakları konusuna olumlu anlamda en iyi örnekler yine Türk tarihinden ve Türk inancından verilebilmesi, bu alanda özgünlüğümüzü dünya çapında pekiştirmektedir.
ALINTIDIR
KAYNAK:Timur B. DAVLETOV