Gönderen Konu: KUMUK TÜRK EDEBİYATI  (Okunma sayısı 8621 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kök-Börü

  • Ziyaretçi
KUMUK TÜRK EDEBİYATI
« : 06 Ağustos 2007 »
Büyük çoğunluğu (1992 tahminine göre 250.000 kişi), Rusya Federasyonuna bağlı Dağıstan Özerk Cumhuriyetin'de, geriye kalan kısmı (yaklaşık 50.000 kişi) Çeçen ve Osetya Özerk Cumhuriyetlerinde yaşayan Kumuk Türkleri, Azerbaycan Türklerinden sonra Kafkaslardaki en kalabalık Türk kavmidir. Türk şivelerinin tasnifinde Kuzey-Batı (Kıpçak) grubuna dahil edilen Kumuk Türkçesi, bu bölgede yalnız Türk kavimlerinin değil, 1918'de yapılan Kuzey Kafkasya kabilelerinin millî kurultaylarında bütün Kuzey Kafkasya için birleştirici, müşterek bir dil olarak kabul edilmesiyle de tescil edildiği gibi, öteki halkların da ortak anlaşma aracı olan bir "lingua franka" durumundaydı. Çünkü Kumuk Türkçesinin bünyesinde Osmanlı (Türkiye) Türkçesine köprü kurma niteliğinde olan Azerbaycan Türkçesi unsurları (ses, şekil, kelime hazinesi, v.b.) bulunmaktadır. Yine aynı sebeple günümüzde de öteki Dağıstan halklarının öncelikle öğrenmek istedikleri dillerden olma özelliğini muhafaza etmektedir. Altay dilleri teorisinin kurucusu olan G. J. Ramsted de, Kumuk Türkçesinin Kuzey Kafkasya'da geniş bir yayılma alanı bulmasının ve başka yerli halkların da bu şiveyi kullanmasının sebebini araştırmak maksadıyla 1904 yılının son aylarında bizzat geldiği Dağıstan'da Kumukların dili, edebiyatı ve şifahî halk edebiyatı mahsullerinin zenginliğini incelemiş, bir çok metinler derlemiştir. Bazı sebeplerle uzun yıllar yayımlanamamış olan bu materyalleri, Emine Gürsoy-Naskali İngilizce tercümeleriyle birlikte bir kitap hâlinde (CUMUCICA AND NOGAICA, G. J. Ramsted's Kumuk materials, edited ant translated by Emine Gürsoy NASKALİ; G. J. Ramsted's nogajische Materialien, bearbeitet und übersets von Harry HALLEN, Helsinki, 1991.) yayımlamıştır. Ayrıca Kırımlı dilci Bekir Sıtkı Çobanzade, Kumuk Dili ve Edebiyatı Tedkikleri adlı eserinde (Azerbaycan Tedkik ve Tetebbu Cemiyeti Neşriyatı, Bakü, 1926, s. 8, 12, 24.) Osmanlı ve Azeri edebiyatlarına göre fakir, ancak Karaçay-Balkar ve Kırım edebiyatına göre daha zengin olan Kumuk edebiyatının istikbâlinin, Dağıstan Cumhuriyetinin devlet dili olarak Kumuk Türkçesinin de kabul edilmesi sayesinde, oldukça parlak göründüğünü belirtmiştir.

YIRLAR

Yır, genel manada Türkü demektir. Kumuklar, bir kaç mısralık aşk şiirlerinden yüzlerce mısralık kahramanlık şiirlerine kadar, sarın (mani) dışındaki bütün manzumeler için bu terimi kullanmaktadırlar. Bu bakımdan, yır genel başlığı altında temalarına ve söylenme sebeplerine veya yerlerine göre şu türler yer alır: igitlik yırlar (kahramanlık Türküleri), kalendar-adat yırları; (yılın belli zamanlarında uygulanan âdetler ve bayramlarla alâkalı Türküler) yaslar, vayahlar, şahalaylar (ağıtlar), zahmat yırlar (iş Türküleri), sibir ve tusnak yırlar (esir Türküleri), haşık yırlar (aşk Türküleri).

 

a. İgitlik Yırlar (Destanlar ve Kahramanlık Türküleri)

Destan mahiyetindeki yırlarda, genel olarak kazak denilen bir halk kahramanının şahsında, milletin tarihî bir devri, örf, âdet, gelenek ve inanışları ifade edilir. Bunlar, en uzunu 150 mısra olan manzumelerdir. Elimizde bulunanlardan bazıları: Minküllü, Kartkocak, Cavat, İgit Anci (manzum nesir karışıktır), Abdulla, Aygazi, Anasına Sav Kaytgan Kazak Erni Yırı, Eldaruş, Akmurza va Bekmurza, Kazanbiy, Yahsaylı Deli Osman, v.d.

Kanna kazak yırlar (kısa kahramanlık Türküleri) ise, dünya görüşleri yarlı busam da xarlı tügülmen! "fakir isem de bağımlı değilim" sözünde özetlenebilecek yiğitlerin ağzından söylenmekle beraber belli bir kahraman etrafında değil, genel olarak kahramanlık, yiğitlik, bağımsızlık, v.b. temalarının işlendiği; Kumuk halkının sevincinin, üzüntüsünün, gönül genişliğinin, cesaretinin, derin felsefesinin dile getirildiği manzumelerdir ki, koçaklama karşılığındadırlar. Aşağıda bu türün tipik bir örneğini veriyoruz.

Aylanışıp ağağan Ana-Terek,

Yağasında mina tigip olturdum.

Toğuz xırlı tübegimni qolğa alıp,

Göndelen gesip yol salıp,

Göndelen- arqa tayav, davlu- yav,

Yav bolsa da qarşı gelip, uruşdum,

Savutlusun men olanı öltürdüm,

Çaçlıların yesir etip geltirdim,

Qarabulaq qattı yavdan xarc aldım,
 "Döne döne akan Ana-Terek,

Kıyısında bina dikip oturdum.

Dokuz façetalı tüfeğimi ele alıp,

Mızrak kesip yol açıp,

Mızrak, arka destek; kavgalı, düşman;

Düşman olsa da karşı gelip vuruştum,

Onların silahlısını ben öldürdüm,

Saçlılarını esir alıp getirdim,

Karabulak(lı) amansız düşmandan haraç aldım."
 

 

b. Kalendar adat Yırları

Bunlar yılın belli zamanlarında tertiplenen güdürbay, zemire ve navruz gibi merasimlerde söylenen yırlardır.

Güdürbay (Kumuk ülkesinin değişik yerlerinde çeşitli adlarla anılır: dugurmay, kassamay, massay, hüsemey, v.b.), daha çok güzün veya kışa girerken yapılan pratiklerdendir. Eski Kumuk hayatında ehemmiyetli bir yer tutan bu merasimlerde, mahsû lün bereketli olması için Tanrı'ya yalvarılır. Bu merasimlerde erkek çocuklardan oluşan gruplar, evleri gezerek güdürbay yırları söyler ve çeşitli armağanlar alırlar.

Zemire ise, kuraklık zamanlarında yağmur yağdırmak amacıyla düzenlenen merasim olup bunda da çeşitli yırlar söylenir. Zemire merasimine kadınlar, kızlar katılır. Yağmur, güya, böylece yağsın diye adamlar onların üstüne bolca su dökerler; sonra onlara türlü şeyler; yağ, yumurta, un v.b. verirler.

Navruz da diğer Türk boylarında olduğu gibi 21 Martta Kumuklar arasında yaygın olarak kutlanır. Nevruzda söylenen yırlardan birinin giriş kısmı şöyledir:

(Birisi:)
 "(Bir kişi:)
 
-Bu üyler ariw üyler,
 -Bu evler güzel evler,
 
İçinde altın çüyler.
 İçinde altın çiviler.
 
Assalamu aleykum,
 Esselâmü aleyküm,
 
Tañ yaxşı bolsun, heyler!
 Gününüz aydın olsun hey!
 
Haza navruz günü mubarak!
 İşte mübarek Nevruz günü!
 
(Barısı da:)
 (Herkes, koro hâlinde:)
 
-Haza navruz günü mubarak!
 -İşte, Nevruz günü mübarek!
 
Şatman, şatman, navruz günü mubarak!
 Sevinçliyim, Nevruz günü mübarek!"
 

 

c. Yaslar (Ağıtlar)

Bu tür için Kumuk edebî dilinde yas, Kuzey Kumuklarında vayah ve Güney Kumuklarında şahalay kelimeleri kullanılır. Eskiden genç veya bilhassa hürmetli bir kişi öldüğünde, bir kadın başına torba giyerek yas edip ağıt söyler, başka kadınlar "vöv-vöv!" diyerek, erkekler ise "ay!" diye bağırıp dövünerek bahçede dairevî şekilde dönerlerdi. Bazen ölen kimsenin atını da döndürürlermiş. Yas merasimini uygulamada farklılıklar görünse de bu âdet eskiden bütün Kumuklara has olmuştur. Köklerinin çok eski devirlere, inanışlara, ritual "danslara" gittiği anlaşılan Kumuk vayahlarında, yaslarında eskiliğin bir çok alâmeti vardır: İnsan öldükten sonra öbür dünyada da yaşar ve ona orada da mal mülk lâzım olur inancıyla, atının bağlanması, çeşitli aletlerin yanına konması bunlar arasında sayılabilir. Ağıt metinlerinde buw (geyik), biye (kısrak), tullanmaq (ölenin karısı, dövünerek ağlamak) gibi eski sözlerin de çok kullanıldığı görülür. Yasların komşu dağlı halklar ile benzerliği çok ise de Kumuk yasları, derin kökleri bakımından eski Türk âdetlerine fevkalâde yakındır. Yasları kızlar veya kadınlar annesine, babasına, oğlan kardeşine, v.b. söyleyebilir.

Aşağıdaki örnek, bir kızın annesi için söylediği ağıttan bir parçadır.

Yav yürekge ot tüşse,
 "Yüreğe ateş düşse,
 
Yalını çıkmay eken tışına.
 Alevi çıkmazmış dışına.
 
Yarılıp ölüp bolmayman
 Çatlayıp ölemiyorum
 
Allahımnı süyüp etgen işine.
 Allah'ımın dileyip yaptığı işine
 
Tuvgan günden yaratganım sağa şulay yazğandır;
 Doğduğun gün Yaradanım sana böyle yazmış;
 
Yaratganım yazğan yazıvlanı kim buzgan?
 Yaradanımın yazdığı yazıyı kim bozmuş?
 
Yaratganım etgen işden kim ozgan?
 Yaradanımın yaptığı işten kim kurtulmuş?
 
Yaraşıvlu boyuñ seni yalladı,
 Güzel boyun senin yandı
 
Yallamağan sağa bir de gişi qalmadı.
 Sana yanmayan kimse kalmadı
 
Sen esime tüşgende,
 Sen aklıma düşünce
 
Seni görme süygende,
 Seni görmek istediğimde
 
Araqlağa minip, qararman,
 Araklara (ekin, saman yığını) çıkıp bakarım,
 
Araqlardan, minip, seni görmesem,
 Araklardan çıkıp seni görmezsem
 
Oytanlağa tüşüp, avnarman!
 Çukurlara girip, yuvarlanırım!
 
Batgıçı yoq o yerleni, minip seni görmege,
 Merdiveni yok o yerlerin, çıkıp seni görmeğe,
 
Açgıçı yoq o yerleni, açıp seni görmege.
 Anahtarı yok o yerlerin, açıp seni görmeğe.
 
Aççılağa bitgen otdan
 Acı yerlerde biten ottan
 
Arığan atlağa aş bolamı?
 Yorulan ata yem olur mu?
 
Yamuçular yapgan bulan qoyçulağa qoş bolamı?
 Kepenekler örtmekle çobanlara çardak olur mu?
 
Ananı qızı bolup etmegen yasdan sağa yas bolamı?
 Anasının kızı olup tutmadığı yastan sana yas olur mu?
 
Ana degen Kabadır,
 Ana demek, Kâbe demek,
 
Analanı bizdey qızlar qıdırıp, qaydan tabadır?!
 (Böyle) anaları bizim gibi kızlar arasa da nerden bulur?!"
 

 

Ağıtlar içerisinde mizahî olanlar da vardır. Bunlar, çoğunlukla gelinlerin kaynanaları için söylediği ağıtlardır. Meselâ bir gelin, kaynanası ölünce komşusu olan bir ihtiyar kadına gidip "Nasıl ağıt edip ağlayayım?" diye sorar. O kadın, gelinin safdil biri olduğunu bildiğinden ona şöyle bir ağıt öğretmiş:

Kömürlerden sağa göñ üm qaradı,
 "Gönlüm sana kömürlerden karaydı,
 
Sen ölmes dep yav yüregim yaradı.
 Sen ölmezsin diye yüreğim yaraydı.
 
Aq gölegimni al etdiñ ,
 Ak gömleğimi al ettin,
 
Ölüp yüregimni yal etdiñ !
 Ölüp yüreğimi ferah ettin!
 
Biçendedim, oraqdadım,
 Ottaydım, oraktaydım,
 
Yetip bolmay yıraqdadım.
 Yetişemeyecek kadar ıraktaydım."
 

 

 

ç. Sibir ve Tusnak Yırlar (Sürgün ve Esaret Türküleri)

Rusların meşhur sürgün yeri olan Sibirya'ya, qaytmas sibirler "dönüşü olmayan Sibirya" diyen Kumuklardan da çok sürülenler, orada kahredici zulümler altında esaret hayatı yaşayanlar olmuştur. Ancak sibir kelimesi Kumuklarda genel olarak sürgün yeri manasında da kullanılır. Sibir ve tusnak yırları, bu sürgünü yaşayan şairler tarafından yazılmış şiirler veya yakılmış Türkülerdir. Bunların anonim olanları da vardır, şairi belli olanları da. Meselâ Kumukların ünlü şairi Yırçı Kazak da Sibirya'ya sürülenlerden olup orada çektiği sıkıntıları şiirlerinde dile getirmiştir. Anonim bir Sibirya Türküsü;

Biz barabız Sibir degen ellege,
 "Biz gideriz Sibirya denen illere
 
Er ulanlar barsa, qaytmas yerlege
 Koç yiğitler varsa, dönmez yerlere."
 

mısralarıyla başlamakta ve daha girişte korkunç Sibirya manzarasını insanın gözleri önüne sermektedir.

 

d. Zahmat Yırlar (İş Türküleri)

Çok eski devirlerden itibaren meydana gelmiş olan zahmat yırlar (iş Türküleri), bağ bahçe, tarla v.b. işlerinde çalışırken söylenir. Ama sözlü gelenekte bu yırlar unutulmakta olup, günümüze az bir kısmı ulaşabilmiştir.

 

e. Haşık yırlar (Aşk Türküleri)

Kumuklar sevgi hislerini, aslen sarınlarda ve taqmaqlarda dile getirmişlerdir. Fakat aşk ve sevgi temasını işleyen yırlar da vardır ki bunlara haşıq yırlar denir. Pek çok örneği bulunan bu tür için örnek vermeyi gereksiz görüyoruz.

 

Sarınlar

Sarın, şekil ve kafiye özellikleri açısından bakıldığında maninin Kumuk Türkçesindeki karşılığı olan manzum dörtlüklere verilen addır. Karşılıklı atışma şeklinde söylenen sarınlara taqmaq denir. Sarınlar, Kumuk halk edebiyatında bitmez tükenmez bir hazine hâlindedir. Bunların binlercesi derlendiği gibi daha derlenememiş binlerce sarın olduğunu biliyoruz. Sarınların yüzde birinin bile derlenmediğini belirten Kumuk âlimlerinden Abdülhakim Haciyev, sadece kendi elinde beş binden fazla sarın dörtlüğü bulunduğunu söylemektedir. Sarın söyleme geleneği, eskisi kadar olmasa da, hâlihazırda canlı bir şekilde devam etmekte ve Kumuk sarınları hazinesine yenileri katılmaktadır.

Kumuklar hayatın her safhasında, irticalen veya ezberden, münasibini bulup kolayca sarın söyleyiverirler. Bunlar küçük manzum parçaları olmakla birlikte hikemî sözleri ifade edenlerine de az rastlanmaz. Bir Kumuk sarınında geçen Giççinev giççi balta, ullu terek uvata "Küçücük baltadır, ulu ağaçlar ufaltır" sözü, küçük manzum parçalar olmalarına karşılık, sarınların halkın duygu ve düşüncelerini ifade etmede ne kadar etkili olabileceklerini de gösteriyor.

Sarınlar; hayatın her safhasında, herhangi bir vesileyle söylenebileceği gibi düğünde dernekte, her türlü eğlencede de söylenebilir. Bilhassa düğünlerde, düğünle alâkalı her pratikte; gelini çıkarırken, karşılarken, eve alırken...; kızlı erkekli grupların katıldığı, belli bir idarecinin yönetiminde, dinlenme aralarının bile onun izni ile mümkün olabildiği düğün eğlenclerinde; hem dans edilir, hem de karşılıklı sarın söylenir. Bunların bir kısmı o anda irticalen söylendiğinden unutulup gider.

Burada, binlerce sarın arasından, bir kız ile delikanlının karşılıklı söyledikleri iki sarını örnek olarak vermekle yetiniyoruz. Sokaktan geçmekte olan bir atlıyı gören genç bir kız, kapısının önüne çıkıp şu sarını söyler:

-Hey barağan, hey atlı!
 "Hey giden, hey atlı!
 
Atıñ nege burcuma?
 Atın niye boysuz?
 
Özüñ ariv ulansan,
 Kendin güzel oğlansın,
 
Börküñ nege qırcıma?
 Kalpağın niye tüysüz?"
 

 

Atlı da, kıza şu sarınla cevap verir:

-Sen özüñ ariv qızsan,
 "Sen kendin güzel kızsın,
 
Sarın bulan sınaysan.
 Sarın ile sınarsın.
 
Meni ariv görgen soñ ,
 Beni güzel gördüysen,
 
Börküm nege sanaysan?
 Kalpağıma ne bakarsın?"
 

 

Bunun üzerine kız utanıp kaçar ve kapısından içine girer.





Kök-Börü

  • Ziyaretçi
Ynt: KUMUK TÜRK EDEBİYATI
« Yanıtla #1 : 06 Ağustos 2007 »
Tapşurmalar (Bilmeceler)

Bilmeceler de Kumuk halk edebiyatı mahsulleri içerisinde geniş bir yer tutar. Bunlar yır veya sarın şeklinde söylenebilir. Cevapları da aynı şekilde manzum olarak verilir. Bilmecenin cevabı, kendi içinde gizlidir. Çeşitli Kumuk bilmecelerinden bir delikanlının bir kıza sorduğu atışma formundaki bilmeceyi örnek olarak aşağıda veriyoruz.

Yaş şulay ayta: "Genç şöyle sorar:
 
-Va altı tav, altı tav, Vay altı dağ, altı dağ,
 
Şonu bil çi yaxşı qız; Şunu bilsene güzel kız;
 
Arasında sıñ ar tav, Arasında benzeri (bir başka) dağ,
 
Şonu bil çi yaxşı qız; Şunu bilsene güzel kız;
 
Qoltuq bulan quvuray, Kıvrım ile perçem,
 
Şonu bil çi yaxşı qız; Şunu bilsene güzel kız;
 
Arba yolda çiy qayış, Araba yolunda çiğ kayış,
 
Şonu bil çi yaxşı qız; Şunu bilsene güzel kız;
 
Üç butu bar, yürümey, Üç ayağı var, yürümez,
 
Şonu bil çi yaxşı qız; Şunu bilsene güzel kız;
 
Ağaç tüpde tatli aş, Ağaç altında tatlı aş
 
Şonu bil çi yaxşı qız; Şunu bilsene güzel kız;"
 

 

Soñ qız ayta: "Sonra kız cevap verir:
 
-Va altı tav, altı tav "Vay altı dağ, altı dağ,
 
Altı da ağañ tügülmü? Altı ağabeyin değil mi?
 
Arasında sıñ ar tav Arasında benzeri (bir başka) dağ,
 
Birgine atañ tügülmü? Biricik baban değil mi?
 
Qoltuq bulan quvuray Kıvrım ile perçem,
 
Çaçım sama tügülmü? Acaba saçım değil mi?
 
Arba yolda çiy qayış Araba yolunda çiğ kayış,
 
Yılan sama tügülmü? Acaba yılan değil mi?
 
Üç butu bar, yürümey Üç ayağı var, yürümez,
 
Oçaq sama tügülmü? Acaba sacayağı değil mi?
 
Ağaç tüpde tatli aş Ağaç altında tatlı aş
 
Buday sama tügülmü? Acaba buğday değil mi?"
 

 

 

Alkış ve Kargışlar

Kumuk alkış ve kargışları, dörtlüklerden meydana gelen sarınlar (mani) veya yır (Türkü) şeklindeki uzun manzum parçalar hâlinde söylenir. Bunun yanında herhangi bir temayı işleyen uzun yırlar içinde yer yer alkış veya kargış parçaları bulunabilir. Dolayısıyla alkışlar ve kargışlar çoğu hâllerde ayrıca söylenmez. Meselâ, kargışlar âdet olduğu üzere, yaslarda, alkışlar ise toyda veya doğum gibi sevindirici olaylar esnasında çok söylenir. Alkışlar ve kargışlar ekseriya insanlar için söylenmekle beraber, bazıları ağaç, akarsu gibi tabiata veya tabiat olaylarına da hasredilebilir. Aşağıdakine benzer alkışlar, bebek beşiğine ilk konduğunda söylenir:

Beşik bawu bek bolsun,    "Beşik bağı sağlam olsun,
 
Beş ulanı, beş qızı,            Beş oğlanı, beş kızı,
 
Ağası, ulanqardaşı bolsun, Ağabeyi, oğlan kardeşi olsun,
 
Nasipli, dewletli bolsun!      Nasipli, devletli olsun!"
 

 

Şu da bir kargış örneği:

Qazıq yimik qağılğın,     "Kazık gibi kakılasın,
 
Çubuq yimik eşilgin,      Kamış gibi örülesin (Çubuk gibi eğilip bükülesin),
 
Töbeñ den çığıw çığıp,  Tependen çıban çıkıp,
 
Tabanıñ dan teşilgin!    Tabanından deşilesin!"
 
   
Tilim tilim tilingir,         Dilim dilim dilinesin,
 
Karas başğa ilingir,      Baş aşağı asılasın,
 
Yazbaşda murdar ölüp, Baharda mundar ölüp,
 
Qışda yurtğa bilingir!    Kışın köye bilinesin!"
 

 

Atalar Sözü

Kumuk Türklerinin ata sözleri hazinesi de Türk dünyasındaki örnekleriyle pek çok benzerlikler, aynılıklar gösterir. Kumuk Türklerinin ata sözleri hakkında burada ayrıntılı bilgi vermeyi gereksiz görüyor, Kumukça-Rusça Sözlük'ten ve Aytıvlar va Atalar Sözleri adlı kitaptan aldığımız bir kaç örneği aşağıda vermekle yetiniyoruz:

Awuz bir, qulaq eki- bir söyle, eki eşit.   "Ağız bir, kulak iki; bir söyle, iki dinle."
 
Abzar alğınça, xonşu al.                        "Ev alma, komşu al."
 
Alma tereginden ari tüşmes.                  "Elma, ağacından uzağa düşmez."
 
Arba bulan qoyan tutmas.                      "Arabayla tavşan tutulmaz."
 
Awruwnu xadirin saw bilmes.                 "Hastanın hâlinden sağlıklı anlamaz."
 
Ecelgi duşman el bolmas.                        "Eski düşman dost olmaz."
 
Gelinni betin gelgende görerbiz.               "Gelinin yüzünü gelince görürüz."
 
Güye gölekni talar, qayğı yürekni talar.      "Güve gömleği yer, kayğı yüreği yer."
 
İşleygende erinme, işde çolaq görünme.   "Çalışırken erinme, işte beceriksiz görünme."
 
Kim ekeniñ ni bilme süyseñ , qız tilet.         "Kim olduğunu bilmek istersen, kız istet."
 
Köp söznü azı yaxşı, az söznü özü yaxşı.     "Çok sözün azı iyi, az sözün özü iyi."
 
Qatın aytar, er qaytar.                               "Karısı söyler, koca uyar."
 
Yetişgen qız da, yerlengen at da bir.           "Yetişkin kız, eyerlenen at gibidir."
 

 

 



KAYNAKLAR

ACAR, Kenan: Kırımlı Dilci Bekir Sıtkı Çobanzade (yayımlanmamış doktora tezi), Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enst., Ankara, 1996.

ALİYEV, Salav (yayıma hazırlayan): Yırçı Kazak-Zaman Gelir, Mahaçkala, 1980.

_______: Revolyutsiyadan Aldağı Kumuk Adabiyat, Mahaçkala, 1980.

_______: Asrular Seze Gelgen Asıl Söz, Mahaçkala, 1989, s. 58-60.

Aytıvlar va Atalar Sözleri (derleyen ve yayına hazırlayan: Abdurahim ABDURAHMANOV, Mahaçkala, 1991)

BALA, Mirza: “Kumuklar” maddesi, İslâm Ansiklopedisi, c. 6, s.986-990.

BENZİNG, Johannes: "Das Kumükische", Philologiae Turcicae Fundamenta-I, Wiesbaden, 1959, s. 391-406 [ Türkçesi: "Kumuk Türkçesi" (çeviren: İlhan ÇENELİ) Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, (1986-1993), 1993, s. 165-188] .

CAFEROĞLU, Ahmet: "Kumuk Türkleri", Türk Kültürü, (Mart-1964), Cilt: II, Sayı: 17, s. 9-12.

CUMUCICA AND NOGAICA, G. J. Ramsted's Kumuk materials, edited and translated by Emine Gürsoy NASKALİ; G. J. Ramsted's nogajische Materialien, bearbeitet und übersets von Harry HALLEN, Helsinki, 1991.

ÇOBANZADE, Bekir Sıtkı: Kumuk Dili ve Edebiyatı Tedkikleri, Azerbaycan Tedkik ve Tetebbu Cemiyeti Neşriyatı, Bakü, 1926.

EREN, Hasan: "Kumuk Edebiyatı" mad., Türk Ansiklopedisi, C. 22, s. :347-349.

_______: "Kumuk Türkçesi" mad., Türk Ansiklopedisi, C. 22, s. : 349-350.

GÜRSOY-NASKALİ, Emine: "Kumuk Şairi Alişeva", Türklük Araştırmaları Dergisi, Sayı: 7, İstanbul 1993, s. 249.

HACİYEV, Abdulhakim: Kumuklanı Yırları, Mahaçkala, 1991.

İNAN, A.: “Kumuklar” mad., Türk Ansiklopedisi, C.:22, s.: 351-352.

_______: "La Litté rature des peuples Turcs du caucase du Nord (I: La Litterature Qumuq), Philologiae Turcicae Fundamenta-II, 1965, s.: 779-785.

Kumukça-Rusça Sözlük (redaktör: Z. Z. BAMMATOV), Moskva, 1969.

ORAZAYEV, Hasan: “Derbent-name - Kumuk Adabiyatnı Ahamiyatlı Esdeligi”, Adabiyat Dağıstan, yıl: 1989, Sayı: 3, sayfa: 57.

_________: Payxamarnı Yolu Bulan, Mahaçkala, 1993 (dış kapakta 1992).

_________: Payxamarnı Yolu Bulan-2, Mahaçkala, 1997.

_________:“Dağıstan’da Türk El Yazmaları Kültürü”, Milletlerarası Türk Kültür Kongresinde sunulan bildiri, Ankara, Kasım 1997.

ÖZTÜRK, Erol: "Kumuk Şair Şeyit Hanum Alişeva ve Yolda Yır", Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Ankara, 1996, s. 85.

PEKACAR, Çetin: "Tokat ve Sivas Yöresinden Derlenen Kumuk Türklerine Ait Sarınlar (Maniler)", Türk Folklorundan Derlemeler-1987, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 88, Ankara, 1987, s. 177-190.

_________ (Kumuk Türkçesinden aktaran): Badrutdin (yazan), "Kardeşim Kongur", Türk Kültürü, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Sayı: 358, Yıl: XXXI, Şubat 1993, s.102-114 (38-50).

_________: "Kumuk Türkleri", Yeni Türkiye -Türk Dünyası Özel Sayısı: II-, Sayı: 16, Yıl: 3, Temmuz-Ağustos 1997, s. 2062-2066.

_________: Türkiye Kumukları Ağzı (yayımlanmamış master tezi), Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enst., Ankara, 1986.

TANGÇOLPAN -Haligi Kumuk Şairler- (Sabah Yıldızı dergisi, Bugünkü Kumuk Şairleri özel sayısı) Yıl: 1994, Sayı: 4-5, Mahaçkala, 1994.

YÜCE, Nuri: “Kumuk Türkçesiyle Tahir ile Zühre”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten-1992, Ankara, 1995, s.:81-90.


Çevrimdışı TÜRK-KAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2182
  • UÇMAĞA VARDI, TANRI DAĞLARINDA!
Ynt: KUMUK TÜRK EDEBİYATI
« Yanıtla #2 : 07 Ağustos 2007 »
KUMUKLAR
Ayça DAĞAŞAN


A) YERLEŞTİKLERİ BÖLGE =
Kuzeydoğu Kafkasya ile Hazar Denizi’nin batı kıyısı boyunca Azerbaycan sınırlarından kuzeye doğru uzayan sahada yaşayan Kumuklar, bugünkü iç idari taksimata göre, Otonom Dağıstan Sovyet Cumhuriyetine dahildirler. Kitle halinde bu cumhuriyetin Hasavyurt, Babayurt, Kızılyurt, Buynak, Kayakent, ve Kaytak eyaletleri ile Mohaç-kale yöresindeki altı köyde ve ayrıca Mohaç-kale Hasavyurt, Buynaksk, İzberbaşve Derbent şehirlerinde yerleşmişlerdir. Dağınık bir halde, Grozni eyaletinde yerleşenleri bulunduğu gibi Kuzey Osetiya köylerinde de yaşayanları vardır.[1]

Söylentilere göre vaktiyle Mançurya hududunda yaşamış olan, Çinliler tarafından <Hi> veyahut <Ki> ismi verilen Kumuklar, batıya göç eden <Kimak>, <Kuman> topluluğuna dahil Türk kavimlerindendir. Bugün bulundukları yerlere 12. asırda yerleşmiş oldukları anlaşılıyor.[2]

B) KOMŞULARI = Kumukların, kuzeyde komşuları Nogay Türkleri, batıda Avarlar ile Darginler, güneyde otuz bini aşmayan Tabasasaranlar ve Derbent’te yerleşmiş olan Azeri Türkleridir. Doğu cephesi ise Hazar Denizi’ne dayanır.[3]

C) KUMUK ADI VE MENŞEİ = Kumuk etnoniminin menşei hakkında çeşitli fikirler ileri sürülmüştür. J. Klaproth, Kumukları doğrudan doğruya Hazarların bir kolu olarak saydığından bu hususta bir fikir ileri sürmekten çekinmiştir. Vambery’ye göre kelime “kımıldamak, deprenmek” gibi manalarda olup kımak fiilinden türemiştir. Yine bu zata göre Kumuk halk adı aynı telaffuzlu bir yer adından alınmıştır. Çobanzade, kelimenin aslının kama yahut kuma ile ak veya ok ekinden ibaret olduğunu ve kamalı manasını taşıdığını ortaya atmaktadır. Kuzey-Kafkasya halk rivayetlerine bakılırsa, kumluk sahadan geldiklerinden, Kumuk adını almışlardır. Kaşgarlı Mahmut’a göre Kumuk adı bir Türk beyinin ve boyunun adıdır.Bütün bu çeşitli yorumlara rağmen, kelimenin gerçek manası tesbit edilememiştir.

Jeopolitik durum sebebi ile ülkeleri 7.yy’ dan itibaren Hazar Devleti sınırları içine alınmış ve Oğuz-Kıpçak Türk boylarının bu sahadaki kaynaşması neticesinde bir Türk uyruğu olarak teşekkül etmiştir. Bu suretle Kumuk Türk uyruğu, Moğol istilasından çok önce, bilhassa Oğuz ve Kıpçak gibi kudretli iki öz Türk halkının karmasından türemiştir. Yaşayış tarzı ve bugünkü aile yapısıyla, konuştukları kendi şive veyahut ağızları milli kültürleri, bu tarihi gelişmeyi katiyetle belirtmektedir. Her ne kadar Sovyet antropolokları bunları, çeşitli hipotetik faraziyelerle, Türk olmayan, kadir indocermenlere bağlamakta iseler de bu doğru değildir.[4]

Telfik-ul Ahbar adlı eserin sahibi Kumukları <Kanklılar> dan; Deguignes <Kayıler> diğer tabiriyle Kımaklar’dan, Rıza Nur ise <Topalar> dan olduklarını yazmaktadır. Şerafettin Erel’e göre ise Gazi-Kumuk Şamhalları 16.yy’da merkezlerine Gazi-Kumuk’tan Şura-Özençayı üzerindeki köye nakletmişler ve buraya Kumuk adını vermişlerdir. Bugün bu köye <Kâfir Kumuk> denilmektedir. Kâfir denilmesi şu rivayete dayanmaktadır: Kırım ordusu kumandanı Adil Giray, Osmanlı Serdarı Özdemiroğlu Osman Paşa’ya yardım için katıldığı Şamahi muharebesinde İranlılara esir düşmüştür. Adil Giray’ın annesi, oğlunu kurtarmak için kıymetli hediyelerle İran’a giderken yolda soyulmuştur. Soyguncular aranmış, bulunamamıştır. Hadise Kumuk toprakları içinde cereyan ettiği için Dağıstanlılar ceza olarak bu köye <Kâfir> lik eklemişlerdir.[5]

Klaproth’un Hazarların ahfâdı olarak aldığı ve Vambery’nin ise 8. Asırdan beri burada oturduklarını kabul ettiği Kumukların Kazı-Kumuklar ile aynı adı taşımalarının bir tesadüf eseri olup-olmadığı ve bunlar ile Kazı-Kumukların idare merkezi olan Kumuk kasabasının ve Timurhan-Şura civarındaki Kâfir Kumuk köyünün adları arasındaki münasebet ve kelimenin iştikakı meselesi henüz halledilmiş değildir. Menşe’ine temas etmeden kelimenin Kumuk kasabasının adından alındığını ileri süren W. Barthold bu sahadaki Türklerin Kumuk adını, dağlardan ovalara inen ve siyasi sebepler ile bir kısmı ayrılıp, Türklere karışan ve Türkleşen Kazı-Kumuklardan aldıklarını iddia etmektedir.[6] Arap coğrafyacısı Mesudi ise Hazarların hakimiyeti altındaki bir hristiyan Kumuk devletinden bahsetmiştir. Kumuk Türklerinin bu bölgeye Hazarlar zamanında yerleşmeyecekleri görüşüne iştirak eden A. Samoyloviç, Karaçaylar ile Balkarların olduğu gibi, Kumuklarında Türklerden önceki yerlilerin Türkleşmesi neticesinde teşekkül eden karışık bir kabile olduğu hakkında N. Y. Marr’ın ileri sürdüğü görüşü kabul etmektedir.[7]

D) SİYASİ TARİHLERİ = Dağıstan’a en son gelip yerleşen Türk kavimlerinden sayılan Kumuklar buranın en mümbit ovalarına yerleşmişlerdir. Kumuklar Dağıstan’a geldikleri zaman bu kesimde eskiden beri yaşamakta olan Hazarların bakayası ile karışarak önemli bir topluluk haline gelmişlerdir.

Şamhalların Gazi-Kumuktan Hazar Denizi kıyılarına inmelerinden önce Kumukları idare edenlerin kimler oldukları hakkında kesin bir bilgimiz yoktur. Bununla beraber Timur Han hakkında yazılan <Zefername> ler bura halkının Toktamış tarafını tuttuğunu göstermektedir. Bundan, bu havali halkının Altın Ordu hükümdarlarına tabi oldukları neticesine varılabilir.[8]

16. asırdan 19.asra kadar Kumukları Şamhalların idaresinde görmekteyiz. Terek’ten Derbent’e kadar hükmeden son Kazı-Kumuk hanı Şamhal-Çoban’ın 1578 de ölümü üzerine devleti parçalanınca, beşinci oğlu Sultan-But’un, merkezi Terek ile Sulak arası olmak üzere, kurduğu müstakil yönetim tamamıyla bir Kumuk beyliğidir. Bu beyliğin Dağıstan’ın en kuzeyinde bulunması ve kurulduktan sonra Ruslarla karşı karşıya gelmesi, Şamhal-Çoban Oğulları arasındaki iktidar mücadelelerini hafifletmiş ve Kumuk Türklerinin nüfuzları artmıştır. Kazan ve Astarhan’ın sona ermesinden sonra İtil-Hazar yolu ile Kumuk yurdunun sahillerine 3000 asker gönderen Rusya, 1594’te Sulak ırmağı kenarında Koysu adıyla bir kale yaptırırken, başta Sultan-But olmak üzere, Şamhal-Çoban Oğullarının mukavemetleriyle karşılaşmışlardır. Boris Godunov zamanında da Ruslar kaleler yapmaya devam ettiler, 1604’te Dağıstanlıların yardımıyla Kumuklar bu kalelerdeki Ruslara taarruz etmişler, mağlup olan Ruslar kaçmak zorunda kaldılar.

Sultan-But, Kerhi Dağına kadar, Miçimiç ve Salatav bölgelerinin bir kısmını da içine alan Sulak-Terek civarlarını kardeşlerine malikane olarak vermiştir. Sonra etrafa dağılmış olan Kumukları toplayarak, onları yerleştirmiş ve Çilyurt’u kendisine merkez yapmıştır.[9]

Bu devrede siyasi ve iktisadi alanlarda parlak hamleler yaratan Kumuklar Rusların daimi taarruzları ve Şamhalların çocukları arasında çıkan taht kavgaları yüzünden ağır sarsıntılar geçirmişlerdir.

15. asrın sonundan 19. Asrın ikinci yarısına kadar Rus ordularının istila hareketine sahne olan bu Türk memleketi tamamıyla yıpranmış ve harap olmuştur. 19. yy‘ın ortalarına doğru Kumuk Türkleri, tamamıyla milli hakimiyetlerini kaybederek çarlık hükümetleri tarafından Kuzey Kafkasya halkları arasında eritilmeye çalışıldı. Bununla beraber, 1917 ihtilali sırasında hürriyet için ayaklanan Kuzey Kafkasya Türkleri ve Müslümanları içinde Kumukları da görürüz. Avrupa kültürü ile Dağıstan’ın diğer kabilelerine nazaran daha önce temasa gelen Kumuklar büyük ölçüde münevver ve devlet adamı yetiştirmişlerdir. 1918 deki Kafkasya kurultayında Kumuk Türkçesi bütün Kuzey Kafkasya için ortak dil olarak kabul edilmişti. 1936 da Sovyetler Birliğinde yeni bir düzenleme yapıldı ve Kafkasya halkları adeta birbirine karıştırıldı. Bu bölünmede Kumuk Türklerinin büyük bir kısmı Dağıstan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinde, bir kısmı Çeçen ve Osetya bölgesinde kaldı.[10]

E) İDARİ HAYAT = Rus istilasına kadar Kumuklar, Şamhal’lık sistemine bağlı müstakil ve milli bir idareye sahip idiler. 15.-16.yy’a ait tarih kaynakları, bu Şamhallığa “Tarkov” adını vermişlerdir.1813 yılında, diğer Dağıstan, yahut Kuzey Kafkasya toprakları gibi Kumuk Türkleri de Rusya esaretine alınmıştır. Gülistan muahedesi işbu esareti tasdik eden vesikalardan biri, belki de başlıcasıdır. Buna göre de 19.yy’ın ortalarına doğru Kumuk uyruğu, tamamıyla milli iradesini kaybetmiş ve Çarlık rejimi tarafından Kuzey Kafkasya halkları içerisinde eritilmeye çalışılmıştır. Fakat Çarlık Rusya’sının bu yoldaki bütün teşebbüsleri, hiçbir netice vermemiştir. Kendi milli aile yapılarına ve tarihi Türk geleneklerine sıkı sıkıya bağlı kalarak, kendi şiveleri ve halk edebiyatlarıyla yaşamış, en ufak bir asimilasyona tâbi olmamışlardır. Rus edebiyatında “adat” diye köklü bir yer almış bulunan Kafkasya halklarına ait tarihi “örf” e bağlı idare sistemi ve aile kuruluşu Kumuklar içinde bir nevi “yasa” değerinde olmuştur. İşbu “adat” yahut “örf ve gelenek” Türk-İslam halklarını Rus istilası şerrinden korumaya yaramış ve bugünde yaramaktadır.

Teamül hukuku esaslarına göre idare edilen Kumuk Türk ailesinde, patriarkal idare sistemi hakimdir. Buna rağmen, ecdat yadigarı “adat” üzerine, kadına karşı büyük bir saygı beslenmekteydi. Nitekim kadını öldürmek en büyük suç sayılarak, katile on ağır ceza verilirdi. Kadınlar bölümü, aile içerisinde ayrı olduğu halde, baş kadın, adat, yani gelenek usulüne göre, erkekler meclisine de katılıp, konuşmak ve hatta beraber yemek yemek hukukuna sahipti. Evi ve aile efradını techiz etmek ve giydirmekte kadına aitti. Buna göre boş zamanlarında kumaş ve halı dokurdu. Ayrıca ziraat ve bahçecilikte de erkeklere yardımcı idi. Kadın aile içinde büyük bir saygıya ve imtiyaza sahipti.[11]

F) İKTİSADİ, ZİRAİ VE TİCARİ HAYAT =
İktisadi ve zirai hayat çalışmaları esaslı bir disipline, örfe bağlanmıştır. Teamül hukukuna göre “bulğa” dedikleri bir nevi yardımlaşma yahut imece hakimdi. Kollektif çalışma yoluyla yapılan bu yardımlaşma “çop bulğa” yani harman savurma; “çorak-bulğa” yani orakla çalışma, “gabijdey-bulğa” yani mısır temizleme v.s. gibi, yine örfçe kararlaştırılmış nevilere ayrılırdı. Ortaklık sistemi de mevcuttu. Sovyet istilası maalesef  bu eski Türk geleneğini kaldırmıştır. Fakat kaldıramadığı en sağlam şey milli yemeklerdir.[12]

Tarihi ticaret yollarının üzerinde ve Hazar Denizi sahillerinde bulunduğu için ticaret kervanları kadar, istila ordularının da yolu altında bulunan Dağıstan’ın bu sahil kısmı barış zamanlarında medeni gelişmeye çok müsait olan coğrafi durumundan yararlanamamıştır.[13] 

Kumuklarda ziraat, meyvecilik, hayvancılık başta olmak üzere konserve imali, dokumacılık ve demircilik sanayii de oldukça gelişmiş bulunmaktadır. Kumukların tezgah dokumaları, bilhassa kilimleri çok meşhurdur. Dünyaca tanınan Dağıstan kamaları halen Kumuklar tarafından Yukarı Gazanış’ta imal edilmektedir.[14]

G) KUMUKLARIN NÜFUSU = Kumukların nüfusu 1880’de 80.000 olarak tahmin edilmiştir. 1920’lere gelindiğinde nüfusları 112.000’i bulmuştur. 1926 yılında yapılan sayımda ise komünist yönetim kasıtlı olarak Kumukların nüfusunu 97.000 olarak kaydetmiştir. Normal şartlarda bu sayının 150.000 kişi olması gerekirdi. 1959 sayımlarına göre 135.000 civarında olan nüfusun bugün 228.000 olduğu tahmin edilmektedir. Kumuk Türklerinin ekseriyeti Dağıstan Özerk Cumhuriyetinde yaşarlar.[15]

H) KUMUK TÜRKÇESİ = Kumukların konuştuğu lehçe Türk dilinin Kıpçak lehçesidir. Bu lehçe Kuzey Kafkasya halkı arasına yayılmış Kırım Türklerinin konuştukları lehçeye yakındır.[16]

Bununla beraber, kendine mahsus özel gramer hususiyetlerine de maliktir. Bu kabilden olarak k’nin yerine g’ye terk ettiği tespit edilmektedir. Coğrafi durumun, yakın ve sıkı münasebetlerin bir neticesi olarak, Türkçenin cenup grubundaki âzari koluna doğru temayül gösteren bazı hususiyetleri de ihtiva eder. Çobanzâde’ye göre  ise Kumuk şivesi Osmanlı Türkçesi ile Kazak Türkçesi arasında bir yer işgal etmektedir.

Kumuk Türkçesi Hasav-yurt, Buynak ve Haydak olmak üzere, üç ağza ayrılmaktadır. Edebi Kumukçanın da istinât ettiği bu ağızlardan birinci ve ikinci Dağıstan’ın medeni, iktisadi ve siyasi merkezlerini teşkil eden Şamil-Kale ile Timurhan-Şura civarında ve üçüncü ağız ise Derbend Havalisinde konuşulmaktadır. Haydak Kumukçası adını taşıyan bu üçüncü ağız, ötekilere nispetle, yerli Dağıstan dillerinden  daha  çok müteessir olmuş, bilhassa komşu bulunduğu Azeri Türkçesinden çok kelime ve tabir almıştır. Rus istilasına kadar ve ondan sonra 1927 yılına kadar Arap Alfabesi kullanan Kumuklar o tarihte Latin Harfleri esas tutulmak üzere hazırlanmış yeni bir alfabe kabul ettilerse de, bu hal uzun sürmedi. Takriben 10 yıl sonra Kumuklar, diğer Türkler ile beraber, Latin Alfabesinden de feragate ve Rus Alfabesini kabule mecbur kaldılar.[17]

I)KUMUK EDEBİYATI =
Rus Çar hükümetlerinin karakteristik sömürme siyaseti neticesi olarak, milli edebiyatın yaratılmasında esas unsur sayılan milli okulların bulunmaması Kafkas halklarının milli edebiyatının doğmasına engel olmuştur. Bu darbeden Kumuk edebiyatıda kurtulamamıştır. Kumuk dilinde birinci matbu eser ancak 1883 yıllarında çıkmıştır. Bu eser, Muhammed Osmanoğlu’nun hazırladığı, Petersburg Doğu Fakültesi tarafından ilmi araştırmalar için yayınladığı bir edebiyat külliyesi idi. Bu ese Kumuk, Nogay halklarının efsanelerinin bir örneğiydi.[18]

Kumukların bugünkü anlayışımızla klasik bir edebiyatları olmadı. Buna karşılık oldukça zengin bir halk edebiyatları vardır. Kumukların halk edebiyatı yaratıcılığında esas temalar şunlardır: kan davası, kız kaçırma, yiğitlik, aşk, zenginlik ve fukaralık, halk şairleri; yırlar ve sarınlar. Kumuk halk edebiyatı bütün çeşitleri ve şekilleriyle zengin ve tükenmez bir hazine halinde nesilden nesile intikal etmek suretiyle halk hafızasında kuvvetle yaşamaktadır. Destani mahiyette olan eserlerin başında tarihi, hayati ve tâlimi mahiyette Türkülerden ibaret olan yır gelir. Masallar, hikayeler ve bilmeceler bu kısma girer. Rus istila ve tahakkümüne karşı hürriyet savaşını terennüm eden bazı yırlar, bir halk kahramanının şahsında, milletin tarihi bir devrini, örf, âdet, anane ve zihniyetini canlandırmaya çalışır; diğer bazı tarihi yırlar ise çok zaman halk tahayyülünün değiştirmiş olduğu tarihi bir hadiseyi tasvir eder. Yırların bir çoğunda Rus hakimiyeti sayesinde tutulan derebeylik nizamının mümessillerine karşı mücadele canlandırılmıştır. 19. asrın ortalarında yetişen ve halkı Rusya’ya karşı tahrik ettiği için, Sibirya’ya sürülmüş olan halk şairi Irçı Kazak, Kumukların bir nevi mücadele edebiyatının mümessili sayılmaktadır.

Kumukların halk edebiyatının lirik kısmını sarın denilen dörtlükler ile yas adını taşıyan ağıtlar teşkil eder.

Kumukların yazılı edebiyatı, 1917 yılına kadar gerek dil ve şive, gerek muhteva bakımından bilhassa Kazan ile Bahçesaray’ın edebi tesirinde gelişmiştir. 1917’den sonra ise bunların yerini Bakü işgal etmiş ve 1900 yılının başında Timurhan-Şura’da ilk “müslüman taş-basması” kurulduktan sonra, Kumuk Türkçesi ile neşriyat başlamıştır. Yazı edebiyatında rastlanılan esas temalar ise şunlardır: İslam dini ve şeriatın analizi, dini adamlar ve meşhurları, İmam Şamil devrinin hatıraları, müslüman kadınların icmali hali, eğitim ve onun önemi, memleketi Rusların istilası münasebeti dolayısıyla yapılan göçler.

Kumuklarda, başka bütün Dağlılarda olduğu gibi, Kuzey Kafkasya dışındaki Türk halklarına mahsus Batırlar, Nartlar hakkında hikayeler ve masallara da rastlanmaktadır.

Kumuk yazı edebiyatı zamanın taleplerine uyarak dağ kitleleri arasında belirtilen ictimai akımı, inançları, milli kurtuluş karakteri taşıyan yollarla aksettiriyordu. Edebiyatın ruh ve felsefesi ise halkın hayatı ve varolması ile tayin ediliyordu.[19]

1917’den sonra Kumuk Türkleri arasında aydınlanma hareketleri baş gösterdi. “Tang Çolpanı”, “Musavat” gibi gazete ve dergiler yayınlandı.[20]

Yalnız dışarıdan bakıldığında görülmektedir ki, Kumuk Edebiyatında birçok Arabi ve Acemi sözlere rastlanmaktadır. Bu sözler Kumuk dilinde olmayan bazı abstrakt manaları ifade etmek için kullanılmaktadır.

*Kumuk Türkleri 1989’da siyasi bir hareket olan milli “Tenglik” teşkilatını kurdular. Bu teşkilatın amacı Kumukların kültürel, siyasi ve ekonomik haklarını savunmaktır.[21]

EKLER

 

1) Kumukça sarınlara örnek :


 

Kumuklanı adatı                                 Kumukların adeti

Cıyın bolsa bir çakta                          Toplantı olsa bir çağda

Kadın kız törde olturur                       Kadın kız baş köşede oturur

Ulanlar töben yakta                            Oğlanlar kapı tarafında

 

2) Tarko şamhalları şeceresi :

                  
                           

                                             Çupan    Şamhal


Andia             Adilgiray              İldar            Mehmet              But

   

                                                                                                   Çiri Yurt Emiri

                                                    Mirza                                     

 

          Şamhallık yapanlardan bazıları şunlardır :

Çupan : Şamhal 1578’de Osmanlı hakimiyetini kabul etmiştir.

Adilgiray : Şamhal

Haspulat : Şamhal

Murtazaali : Haspulatın kardeşinin oğlu

İldar : Mutazaali’nin oğlu, Osmanlılar tarafından şamhallığa getirilmiştir.

Mehmet Dişsiz : Şamhallığı bir ay sürmüştür. Gazaniş emiriydi.

Murtazaali : İkinci defa şamhal.

Mehdi : Ruslara karşı mücadeleden çekindi.

Ebûlmüslim : Rus valisiydi.



BİBLİOGRAFYA

 

·         BALA, Mirza, Kumuk Maddesi, M.E.B. İslam Ansiklopedisi, Cilt 6

·         CAFEROĞLU, Ahmet, Türk Kavimleri, Enderun Kitabevi, İstanbul 1988

·         EREL, Şerafeddin, Dağıstan ve Dağıstanlılar, İstanbul 1961

·         GÖMEÇ, Saadettin, Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 1999

·         PEKACAR, Ç. , “Kumuk Türkleri”, Yeni Türkiye, 3/6, Ankara 1997

·         SULTAN, Ali, “Kumuk Edebiyatı Hakkında” Kuzey Kafkasya Kültür Dergisi, Sayı: 8, İstanbul 1979


 http://tarihforumu.org/ctd//?q=node/26 'dan alıntıdır.




23 EKİM 2023'DE, ELİM BİR TRAFİK KAZASI SONUCU, UÇMAĞA VARDI.
ŞİMDİ; TANRI DAĞINDA, ATALAR YURDUNDA, ATSIZ ATA MAKAMINDA, BAŞBUĞLAR OTAĞINDA, ERİNÇ İÇERİSİNDE!

Çevrimdışı TÜRK-KAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2182
  • UÇMAĞA VARDI, TANRI DAĞLARINDA!
KUMUK TÜRKLERİNİN ÜNLÜ HALK OZANI YIRÇI(IRÇI) KAZAK
« Yanıtla #3 : 07 Ağustos 2007 »
 Dağıstan'ın büyük şairi Yırçı Kazak 1830 yılında Müslimavul (şimdiki Buynaksk'a bağlı Atlanavul) köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Kazak'ın yır yaratma konusundaki becerisi çok genç yaşlarında fark edildi. Git gide onun bu becerisi, bütün köye, sonra tüm ülkeye yayıldı. Halk, Kazak'ın adına "Yırçı" lâkabını da ekledi ve böylece o, Kumukların arasında ve edebiyatında
Yırçı Kazak adıyla anılır oldu.

Yırçı Kazak hayattaki zorlukları, adaletsizlikleri tasvirledi; zenginleri, beyleri hicveden birçok yır yazdı. Doğru sözlü, gözü pek, birçok halk kahramanı veya ozanı ile beylerin yıldızının barışmadığı gibi Kazak ile Şavhal'ın da arası açıldı ve Çarlık idaresinin yerel yöneticileri, Şavhal'm sözlerine uyarak şairi tutuklayıp sürgüne gönderdi. Sürgünden döndükten sonra da onu rahat bırakmadılar ve gizlice öldürdüler.

Kazak'ın bazı yırları, Muhammat Efendi Osmanov'un 1883 yılında Petersburg'da çıkardığı kitapta yer aldı. Abdulvahab Suleymanov'un hazırladığı Çeçekler (Çiçekler) adlı kitapta Alimpaşa Salavatov'un, Kazak'ın yaşayışı ve yaratıcılığı hakkındaki
büyük denemesi ve şairin şiirleri vardır. Kazak'ın şimdiye dek pek çok yırı bulunamamıştır. Bulunanlar ayrı kitaplar hâlinde yayımlanmıştır. Yırçı Kazak hakkında, halkın ona duyduğu büyük sevgi hakkında Dağıstan'ın halk şairi H.Anvar ne güzel söylemiş:

Kazak dense, söğütlükte dağ görürüm,
Çam ağaçlı düze çıkmış serinliği,
Kumuğu ben onsuz, dilsiz görürüm,
Dili de o, yüreği de halkımın!

1 Şavhal veya şamhal: Kumuk Türklerinin tarihteki siyasî birliklerinde hanların unvanı.

23 EKİM 2023'DE, ELİM BİR TRAFİK KAZASI SONUCU, UÇMAĞA VARDI.
ŞİMDİ; TANRI DAĞINDA, ATALAR YURDUNDA, ATSIZ ATA MAKAMINDA, BAŞBUĞLAR OTAĞINDA, ERİNÇ İÇERİSİNDE!

Çevrimdışı TÜRK-KAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2182
  • UÇMAĞA VARDI, TANRI DAĞLARINDA!
YIRÇI KAZAK'IN ŞİİRLERİ: NASİP
« Yanıtla #4 : 07 Ağustos 2007 »
Kumuk Türkçesi

NASİP

Qaralanı qarşı aldmda yatsa da,
Qastlısına azav bizdey batsa da,
Qaralıdır, siyi bolmas kasipni.
Haraqı içmey, esden tayip getse de,
Xorluqdan üyün buzup bitse de,
Haqılga muq hatdan sozup getse de,
Har daim de tersi de ondur nasipni.
Haqıllan yetip, arslan tutsa da,
Haylevlükge atı aytılar kasipni.
Axmaqlanı nece tersin ofi etgen,
Oh, üyün Allah yıqsm nasipni!
Nasip cayar köp günahlı naslanı,
Namartlanı, dosga düşman xaslanı,
Haqılları yetse halal doslanı.
Ofilu-tersli vasiyatım şol bolsun:
Esgermesden iş tarıqlı gün gelse,
Atolü kimni tartar ayınga:
Hayt değen gün tabulmasnı qıymga.
Qazandan çıqgan qara qul bolsun,
Aytar sözü on bolmasm, sol bolsun!
Tek kisede avur-aslam pul bolsun,
Til tübünde yaravkelik söz bolsun,
Tek tısından külep bagar yüz bolsun.
Seksende bir siyi bolmas malsıznı,
Malsızdan sofi yafuznı,
Neçaqı da haq yüreği tüz bolsun!


Türkiye Türkçesi

Karaların karşısında yatsa da,
Kasıtlısına keskin biz gibi batsa da,
Karalıdır, saygısı olmaz yoksulun.
Rakı içmeden, bayılıp gitse de,
Korluktan evini bozup bitse de,
Aklı kıt hadden çıkıp gitse de
Her daim tersi de iyidir nasibin.
Akılları yetip, aslan tutsa da,
Helake adı söylenir yoksulun.
Ahmakların nice tersini düz etmiş,
Oh, evini Allah yıksın nasibin!
Nasip yıkar çok günahlı kirleri,
Namertleri, dosta düşman hasları,
Akılları yetse halâl dostları.
Düzlü tersli vasiyetim şu olsun:
Beklenmezden iş gerekli gün gelse,
Soylu kimi toplar, meclise:
Haydi denen gün bulunmazı zorluğa.
Kazandan çıkmış kara kul olsun,
Söylediği söz düz olmasın ters olsun!
Tek kesede ağır değerli pul olsun,
Dil altında dalkavukluk söz olsun,
Tek dışından gülüp bakan yüz olsun.
Sekseninde bir saygısı olmaz malsızın,
Malsızdan sonra yalnızın,
stediği kadar hak yüreği düz olsun!

23 EKİM 2023'DE, ELİM BİR TRAFİK KAZASI SONUCU, UÇMAĞA VARDI.
ŞİMDİ; TANRI DAĞINDA, ATALAR YURDUNDA, ATSIZ ATA MAKAMINDA, BAŞBUĞLAR OTAĞINDA, ERİNÇ İÇERİSİNDE!

Çevrimdışı Akıncı Beyi

  • Yasakli
  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 44
Ynt: KUMUK TÜRK EDEBİYATI
« Yanıtla #5 : 07 Ağustos 2007 »

Değerli TÜRK-KAN,

Paylaşımlarınızı zevkle okudum.Elinize,yüreğinize sağlık.

Esenlikler Dilerim