Rusya'daki Siyasî Faaliyetleri
Y. Akçura'nın Rusya'da bulunduğu yıllar Türkçülük fikrinin buralarda yayılmasına müsait bir ortama sahipti. Rus-Japon Savaşı ve onu takip eden 1905 ihtilâli ve Rus meşrutiyetinin ilanı sırasında Akçura Rusya'da idi. Burada uygun zemin bulmuş olan Türkçülüğü yaymak amacıyla Kazan'da tarih, coğrafya ve Osmanlı-Türk edebiyatı öğretmenliği yaptı. "Kazan Muhbiri" adlı bir gazete çıkarmaya başladı. Gaspıralı İsmail Bey, Ali Merdan Bey, Abdürreşit Kadı ibrahimof gibi Türkçülerle birlikte 1905'te "Rusya Müslümanları İttifakı" adında büyük bir parti kurdu. Bu partinin merkez idare heyeti üyeliğine ve umumî katipliğine seçildi.
Bu parti ile vicdan hürriyeti, hukuk eşitliği ve kültürel gelişmeye müsait bir ortam için mücadele eden Akçura birinci seçimlerde Rus meclisi Duma'ya Kuzey Türklerinin girmelerini sağladı. Bu arada tutuklanarak seçimler bitene kadar hapiste tutuldu. Akçura Türkiye'ye geldiği 1908 yılına kadar siyaset ve kültür çalışmalarına devam etti.
1906'da toplanan İttifak'ın üçüncü kongresinde, genel sekreter olarak görev yaptı ve Türkçülüğün gelişmesi için aynı zamanda Rusya'da bulunan Türkler arasındaki ayrılıkların giderilmesi için önemli kararlar almasını sağladı.
1907'de Rusya'da katı yönetim tekrar başlayıp meclis dağıtılıp, kanunlar Rus olmayanlar aleyhine değiştirilince buna karşı yayın yapan Akçura takibata uğradı. Kendisi tevkif edilmek için arandığı sırada Osmanlı Devletinde II. Meşrutiyetin ilan edildiğini öğrenince işlerini tasfiye ederek Ekim 1908'de İstanbul�a geldi.14
5-TÜRKİYE'YE DÖNÜŞ VE TÜRKİYE'DEKİ FAALİYETLERİ
Y. Akçura İstanbul'a döner dönmez, Türkçü çalışmalarına aynı hızla devam etti. Aralarında Ahmet Mithat, Emrullah Efendi, Necip Asım, Bursalı Fuat Raif, Feylesof Rıza Teyfik ve Ahmet Ferit (Tek) gibi şahısların bulunduğu kişilerle 25 Aralık 1908'de Türk Derneği'ni kurdular.15
1909-1910 sıralarında Sırat-ı Müstakim adlı bir dergide yazılarını yayınlamaya başladı. Ömrü kısa olan Türk Derneği'nin yerine 18 Ağustos 1911'de Mehmet Emin (Yurdakul), Ahmet Hikmet, Ağaoğlu Ahmet, Hüseyinzade Ali, Doktor Akil Muhtar ile birlikte "Türk Yurdu" adlı bir dernek kurdu. Bu derneğin yayın organı olarak da "Türk Yurdu Dergisi"ni çıkarmaya başladı. Bu dergi Akçura'nın idaresinde tam 17 yıl yayın hayatında kalacaktır. Akçura, 1912'de açılan Türk Ocağı'nın kuruluşuna da aktif olarak katıldı.
1916 yılında "Rusya Mahkumu Müslüman Türk-Tatarların Hukukunu Müdafaa Cemiyeti" adlı büyük bir siyasi örgüt kurdu. Bu örgüt Avrupa'nın çeşitli kentlerinde konferanslar verip yöneticilerle temasa geçerek Rusya'daki Türklerin haklarını dile getiriyordu. Akçura'nın buradaki konferansları bir muhtıra şeklinde Fransızca ve Almanca olarak yayınlandı. İsveç, Danimarka, Norveç, İsviçre ve ABD gibi o tarihlerde tarafsız olan ülkelere de Rusya'daki Türklerin durumunu anlatan ve yardım isteyen muhtıralar yolladı.16
191 8 yılında Hilal-i Ahmer temsilcisi olarak Rusya'daki Türk esirlerini kurtarmak için görüşmelerde bulunmak üzere Rusya'ya gitti ve bir yıl kadar burada kaldı. 1919'da yenilmiş ve işgale uğramış Türkiye'ye dönen Akçura, Ekim 1919'da Ahmet Ferit'in kurduğu "Milli Türk Fırkası"na katıldı. 1919 sonunda İngilizler tarafından hapsedildi. 1920'de hapisten çıkınca Selma Hanım ile evlenerek karıkoca Millî Mücadele'ye katılmak üzere Anadolu'ya geçtiler. Burada Dışişleri Bakanlığında Genel Müdür olarak görev yaptı. 1923'te İstanbul milletvekili seçildi. Osmanlı Dönemi'nde İttihat ve Terakki ile organik bağları olmasını istemeyen ve Cemiyete üye olmayan Akçura, Cumhuriyet döneminde Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan milletvekili olmayı kabul etmiştir.
1925'te açılan Ankara Hukuk Mektebi'nde siyasî tarih hocalığına başlamış, 1931'de Atatürk tarafından Türk Tarih Kurumu'nu kurmakla görevli bilim adamları arasında yer almış ve 1932'de buranın başına getirilmiştir. 1933 Üniversite Reformundan sonra İstanbul Üniversitesi'nde Siyasi Tarih profesörlüğü de yaptı.
1934'te sağlığı bozulan Akçura 11 Mart 1935'te Kars Milletvekili iken kalp krizi geçirerek öldü.
SONUÇ
Yusuf Akçura ömrü boyunca Türkçülük fikrine sadık kalmıştır. Sosyalist fikirleri de yakından tanıyan bir insan olarak, bu fikirleri Türkçülük fikriyle bağdaştırmaya çalıştı. Akçura'nın Türkçülüğü, Balkanlardan Çin'e kadar çeşitli ülkeleri kapsamaktadır. Osmanlı Devleti ise Türk Dünyası'nın ancak bir parçasıdır.
Akçura tarih araştırmalarında faydacılığa taraftardır. Birinci Türk Tarih Kongresi'nde sunduğu tebliğde "Tarih mücerret bir ilim değildir. Tarih hayat içindir; Tarih milletlerin, kavimlerin varlıklarını muhafaza etmek, kuvvetlerini inkişaf ettirmek içindir" demiştir.17
Akçura ölümünden sonra neredeyse unutulmuştur. Onun Türk tarihçileri tarafından dışlanmasını Ercümend Kuran şöyle yorumluyor:
"Bu durumu izah etmek kolaydır: Akçura Moğol İmparatorluğu'nu yüceltmiş ve Cengiz Han'ı Türk saymıştır. Ayrıca Türk tarihinin gelişmesinde İslamiyet'e tali derecede yer vermiştir. Son olarak o sosyalizme yatkındı. Türk tarihçilerinin çoğunun 1940'lardan sonra Moğolları Türk kabul etmemeleri, Türk-İslâm sentezine yönelmeleri ve sosyalizme cephe almaları milliyetçi çevrelerin Akçura'yı ihmal etmelerine sebep olmuştur. Üstelik Akçura'nııı Ziya Gökalp'in muasırı olması onun için bir talihsizlik teşkil etmiştir. Çünkü o Gökalp'teıı bilgili olduğu halde, Gökalp'in terkip kabiliyetine sahip bulunmuyordu. Gökalp'in ülkücülüğü Türk aydınlarının psikolojisine daha uygun düşüyor adeta büyülüyordu."18
Y. Akçura'nın Türkçülük, Türk tarihi ve Türk fikir hareketine katkılarını şu ana başlıklar altında gruplandırabiliriz.
- Üç Tarz-ı Siyaset" adlı makalesiyle Türkçülüğü ilk defa bir siyaset şekli olarak ortaya koyması,
- Türkçülüğü bir bütün olarak görmesi ve bunu sürekli savunması,
- Türk milliyetçiliğinin teşkilatlanmasında kurduğu dernek ve yazılarla oynadığı rol,
- Rusya'daki Türklerin bilinçlenmesi ve örgütlenmesi konusunda önemli rol oynaması,
- Türk Yurdu Dergisiyle Türkçülük konusunda yaptığı çalışmalar,
- Türkçülüğün tarihini yazan ilk araştırmacı olması (Türk Yılı 1928 adlı eseri bu konuda tektir),
- Nihayet Türk Tarih Kurumu ve buradaki hizmetleri.
Yusuf Akçura'nın "Bütüncü Türkçü" görüşlerinin Rus egemenliğinde yaşayan Türk devletlerinin bağımsızlıklarına kavuşmalarıyla yeniden güncel hale geldiği kanısındayız.
DİPNOTLAR
* Atatürk Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi Uzmanı. Ankara-TÜRKİYE.
1 Yusuf Akçura, �Türkçülük�, Türk Yılı 1928, Türk Ocakları Merkez Heyeti Yayını, İstanbııl 192R. s.396.
2 Muharreın Fevzi Togay, Yusuf Akçura Hayatı ve Eseri, Hüsnütabiat Basımevi, İstanbul 1944. s.19.
3 François Georgeon, Türk Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri-Yusuf Akçura (1876-l935 Çev: Alev Er, Yurt Yayınları: 13. Ankara 1986, s.13.
4 Togay, y.a.g.e.. s.25.
5 A.g.e., s. 27-28.
6 Akçura,y,.a.g.e.. s. 396.
7 A.g.e., s.396-398. Georgeon,y.a.g.e.. s. 25.
8 Akçura, y.a.g e.. s. 399.
9 Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma, Doğu-Batı Yayınları, İstanbul 1978. s. 392.
11 Georgeon, y.a.g.e., s 34.
12 A.g.e..s.36.
13 Georgeon y.a.g.e..s.43-44
14 Akçura, "Türkçülük", y.a.g.e.. s. 408-412.
15 Nadir Devleti "Yıısııf Akçura'nın Hayatı 1876-1935". Ölümünün Ellinci Yılında Yusuf Akçura Sempozyumu Tebliğleri Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını, Ankara 19A7, s 27.
16 A.g.e., s. 30; Türk Yurdu. IX. Sayı: 9, 1331. s. 2884 vd.
17 Ercüınend Kuran, "Yusuf Akçura�nın Tarihçiliği", Ölümünün Ellinci Yılında... y.a.g.e.. s. 48; Y. Akçura, "Tarih Yazmak ve Tarih Okutmak Usullerine Dair'', Birinci Türk Tarih Kongresi, Konferanslar, Münakaşalar, Maarif Vekaleti Yayını. İstanbul 1932, s. 605.
18 Kuran, y.a.g.e.. s.48-49.
Kaynak:http://www.akmb.gov.tr/turkce/books/turkkong4-3/tk4_3_39-avci.htm