Son İletiler

Sayfa: 1 2 3 4 5 [6] 7 8 9 10
51
GÜNCEL / Ynt: Ya Karabağ Ya Ölüm
« Son İleti Gönderen: [Hun Türk] 01 Ekim 2023 »
30 Yıldır adını unuttuğu Batı'nın resmi sözcüsü BM, Ermeni denilen halkın göçünü izlemek ve durum tespti yapmak için Azerbaycan'a geleceklerini belirtmişler.  Karaktersiz, omurgasızlar. O çakma cesur yüreğinizi de (Mel Gibson) alın bi tarafınıza monte edin.

Takdir-i İlahi bunları elimine edecek virus gönderdi. Ancak görev yine bize düşüyor burada.

"Ben ve milletim Tanrı'nın kırbacıyız. Tanrı yoldan çıkan milletleri cezalandırmak için bizi gönderir."

BÜYÜK HUN İMPARATORU
BAŞBUĞ ATTİLA
52
GÜNCEL / Ynt: Ganire Paşayeva uçmağa varmıştır.
« Son İleti Gönderen: Çağrıbey 01 Ekim 2023 »
ANA

Bu gece uyuyamadım anne,
36 yaşın korkusu vardı içimde.
Beni 37 yaşıma götüren gecenin
Seherinde soğuk var,
Seherinde kar…
Üşüdüm, anne!
Bütün gece
Sesin çınladı kulaklarımda
Geçmişten gelen sesin:
“Uyu kızım
Büyü, kızım,
Yürü, kızım,
Dil aç kızım,
Konuş kızım!” diyordun...

//

Büyüdüm, anne,
Tarihin en amansız
Yıllarında büyüdüm.
Dil açtım, anne,
Hayatın en çetin
Yollarında yürüdüm!
Amansızca vuran oldu,
Düştüm kalktım kaç kere
Kalktım kalkmasına da,
Ama kalbim çok acıdı,
Canım çok yandı anne...
Sen bana bu dünyada
Vicdanların kör olduğunu
Kadın olmanın,
Böylesine zor olduğunu
Söylememiştin...

//

Ayakların üstünde durmak,
Namusunla yaşamak,
Hak bildiğini eylemek
Hep doğruyu söylemek…
Her şeyin bedeli varmış
Kadın olmanın bedeli
Her şeyden daha ağırmış!
Bunları bana söylememiştin...
Kimseye göstermedim gözyaşlarımı,
İçime akıtmayı öğrendim, anne,
Mutluluk rolü yaparak,
Acıları yendim, anne.
Yüreğim avucumdayken
Başım dimdik gezmeyi
Öğrendim anne...
Bana vuranlar sevinmesin diye
Düşmemeyi öğrendim
Ve yalandan gülmeyi…
Öyle bir öğrendim ki,
Ağrıları, azapları yuttum
Gülmenin aslını da unuttum.
Mutluluk rolü oynamayı
Öyle öğrendim ki,
Mutlululuğu, unuttum...

//

Bu gece
Sesin geldi kulaklarıma,
Bana masal anlatıyordun,
İyinin kötüye her zaman
Galip geleceğini söylüyordun.
Ben tam 36 yıl
Günü güne ekledim
İyilerin zaferini bekledim anne!
Nedense kötüler güldüler
Kötüler galip geldiler!
Masalların böyle bitmiyordu anne...
Seni dinliyordum,
“Bir varmış, bir yokmuş…”
Benim masalımda
“Yok”lar daha çokmuş, anne...
Büyüdüm, anne,
Artık o kız değilim,
Sana daha çok yakınım
Acı ve gözyaşlarıyla
Büyüyen bir kadınım...

//

Hatırlar mısın anne?
Kâbe’ye gidiyorduk…
Sessizce dua ediyordun.
Birden sana
Kim için dua ettiğini sordum.
Yüzüme bakıp:
“Anne olunca anlarsın ”dedin.
Ben anne olmadım...
Ama seni az da olsa anladım...
Arkamdan vuran dostları,
Kalbimi verdiğim sevgilinin
Üvey bakışlarını görünce
Anladım, anne!
Arkamı dönebileceğim
Tek varlıkmışsın...
Sevincimi paylaştım seninle,
Ama üzülmeyesin diye
Paylaşmadım kederimi.
Aslında hüznümü tek sen gördün,
Değiştiremedim kaderimi…
Beni bir tek sen anladın
Sende gördüm aşka düşenin
Tenha ve ıssız olduğunu
Sende gördüm anlayışın
Nasıl sessiz olduğunu...

//

Sevdiğim bana:
- Sen benim hiçbir şeyimsin!
Dedikten beş dakika sonra
Sen bana:
-Sen benim her şeyimsin, demiştin.
Oysa ben senin değil,

Onun her şeyi olmak istiyordum
Onun gönlüne dolmak istiyordum…
Ne çabuk geçti zaman,
36 yıl boyunca
Sen oldun yanımda her an
Senin gözlerinde
Gazapların en güzeli olurdu
Birileri beni ağlattığında…
Alevlerin en yakıcısı olurdu
Birileri beni aldattığında...
Göçmenlerin yurt hasretini,
Yurtsuz çocukların gözyaşlarını
İçimde hissettim yine.
Savaşta yitirdiğim dostlarımın
Gözlerini, arzularını, hayallerini
Hiç unutmadım, anne...
Beni acılar büyüttü,
Bu yüzden güçlüyüm, anne!
Gençliğin, aşkın, sevdanın tadı
Bir amansız savaşla batıp gitti.
Aşk? Tanıyamadan yitip gitti…
Yapraklar gibi gökte uçuyordu
Ben aşkı tanıdığımda
Aşk benden kaçıyordu...

//

37 yaşıma ulaştım anne,
Ateşe atılan Janna’dan,
Vatan uğruna

Kir’in başını kesen Tomris’ten,
İskender’e adalet dersi
veren Nüşabe’den,
Sevgi şehidi Leyla’dan
Daha çok yaşadım anne!
Ama ne Tomris olabildim,
Ne Janna ne de Nüşabe,
Leyla da olamadım, anne,
Ama senin, her şeyin oldum.
Beni çocukluğuma götür anne,
Mutlu sonla biten masallar anlat.
“Var”ları çok olsun, masalların
“Yok” ları bir kenara at.
36 yaşın bu hoyrat akşamına
Alışmak istiyorum
Ve 37 yaşıma
Senin masallarına inanarak
Ulaşmak istiyorum anne!

Ganire Paşayeve

Ruhun şad olsun, Turan sevdalısı, Türklüğün yiğit kızı!

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey
53
GÜNCEL / Ynt: Ganire Paşayeva uçmağa varmıştır.
« Son İleti Gönderen: Çağrıbey 01 Ekim 2023 »
Azerbaycan Türklüğünün; gür sesi, Turan Ülküsünün yılmaz savunucusu, Türk kadınının; güçlü ve aydınlık yüzü, Ganire Peşeyava Hanım, Tañrı katına varması bizleri ziyadesiyle üzmüştür.

Üzüntümüz tarifsizdir.

Ruhu şad, durağı; Tanrı Dağları, Atalar yurdu ve Türk uçmağı olsun!

TÜRK MİLETİNİN BAŞI SAĞOLSUN!

Asla unutulmayacak ve Türklüğün sinesinde sonsuza dek yaşayacaksın, Gök Yeleli Asena'mız...

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey


54
GÜNCEL / Ynt: Ganire Paşayeva uçmağa varmıştır.
« Son İleti Gönderen: turania_25 29 Eylül 2023 »
Son söz...
Azebaycan'ın ve Türk Dünyası'nın güzide ve mümtaz savunucusu, gönüllerimizin asenası, varlığıyla siyaseten bir ordu kadar etkili, aynı zamanda Azerbaycan milletvekili ve komite başkanı da olan Ganire Paşayeva hanımefendiye, Hakk'tan rahmet olsun. Çok üzücü bir durum... Unutulmayacaksın Ganire hanım.
55
GÜNCEL / Ynt: GENETİĞİ BOZUK KAŞAR'LAR
« Son İleti Gönderen: [Hun Türk] 29 Eylül 2023 »
Alıntı
Aşağıda imzası bulunan jüri üyeleri olarak, 60. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ndeki görevimizi, ‘Kanun Hükmü’ filminin Belgesel Yarışma seçkisine geri alınmasıyla yerine getirebileceğimizi kamuoyuna duyururuz.”

Demet Akbağ, Ayşegül Aldinç, Onur Saylak, Özcan Alper, Mehmet Günsür, Ali Ağa, Sema Kaygusuz, Behiç Ak, Zeynep Dadak, Deniz Tortum, Elif Refiğ, Hazar Ergüçlü, Paolo Bertolin, Ali Ercivan, Hakan Bıçakçı, Anna Maria Aslanoğlu, Ezel Akay, Engin Palabıyık, Senem Erdine, Ahmet Gürata.

Bu genetiği değişik organizmalar, PKK sevici ve FETÖ gibi PKK ve DHKP/C metresliği yapanlarla beraber kanların gereği şekilde hareket etmişlerdir. Durum aslında normal.

Bahsi geçen yapım, PKK-DHKP/C savunuculuğu yapan, iki organizmanın KHK ile görevden alınmasını konu almakta.
56
GÜNCEL / Ganire Paşayeva uçmağa varmıştır.
« Son İleti Gönderen: [Hun Türk] 29 Eylül 2023 »


Turan ülkümüzün yılmaz savunucusu, Azerbaycan Türkü, ve millitetvekili Asena Ganire Paşayeva mide küçültme ameliyatı sonrasında uçmağ varmıştır.

Allah rahmet eylesin.

Türk Irkı Sağolsun!

TTK
57
GÜNCEL / Ynt: Belgesel Neden Hedef Türkiye
« Son İleti Gönderen: [Hun Türk] 11 Eylül 2023 »
Yıllar önce Youtube'a atmıştım. Şimdi adiler yaş kısıtlaması getirdiler. İtiraz ettim, kabul görmüyor.

İndir, izle, paylaş.

https://www.hunturk.net/dosya/neden-hedef-turkiye.mp4 (indirmek için, bağlantıya sağ tık, hedefi farklı kaydet yapınız.)

https://www.hunturk.net/neden-hedef-turkiye

Eğitici bir video, her plâtformda ve ortamda çocuk-öğrenci v.b rahatlıkla izletebilinir.
58
SORU-CEVAP / Ynt: Melez olmam
« Son İleti Gönderen: Bozkurt42 11 Eylül 2023 »
Alıntı
Hun Türk Türk Otağı;

Türkçülerinin Milliyetçilerin fikir alış-verişinde bulunması, haberleşmesi, Türk gençlerinin bilinçlenmesi sorunlara çözüm üretmesi için kurulmuştur. Ağ elinde düzeyli, ciddi saygın bir biçimde yayın yapmaktadır.
Hun Türk Türk Otağı Türkçü Fikriyata sahip, Türk ırkının üstünlüğünü benimsemiş Türk Otağıdır. Türkçü Fikriyat dışında ki görüşleri benimsemez. Türkçülüğe zararı olmuş ya da olmakta olan hiç bir kuruluş, topluluk v.b oluşumlar içinde olmaz.
Türkçü düşünceye sahip, Türk soyundan gelen her Türk otağımıza üye olabilir. Otağımız kurallarından, çizgisinden kesinlikle taviz vermemektedir.


Kısacası bizler Türk Milletinin yani Türk Irkının üstünlüğünü benimsiyoruz.
Burada yazılı olan kurallar size uygun değilse lütfen üye olmamayı tercih ediniz.

Yılların üyesi olarak bu maddeler değişmedi. Otağ sessiz ama kuralları, çizgisi aynı.
59

GEZGİN ŞEHMUZ İLE VEZİR CAMBAZ ALİ
Gezgin Şehmuz daha önce adını hiç duymadığı bir ülkeye gitmiş. Bu ülkenin insanları mert, dürüst ve cengâver kimselermiş. Komşu ülkelerden birisi hariç diğerleriyle iyi geçinirlermiş. O iyi geçinemedikleri ülkenin kralı kendi halkına bile rahat, huzur vermezmiş. Ortada hiçbir sebep yokken sefere çıkılacak diye para toplar, genç-yaşlı demeden herkesi silah altına alır, küçük bir sınır olayını bahane ederek komşu ülkelerden birine saldırıp savaş çıkarırmış. Gezgin Şehmuz’un ziyaret ettiği ülkenin hükümdarı iki ay önce ordusuyla birlikte şımarık krala haddini bildirmek için, sınırı geçmiş. Oğlu on dört yaşında olduğundan ülkenin yönetimini Vezir Cambaz Ali’ye bırakmış.

Gezgin Şehmuz köy, kasaba, şehir demeden ülkenin birçok yerini gezmiş, dolaşmış, yeni insanlarla tanışmış. Anlatmışlar, dinlemiş; anlatmış, dinlemişler. Bir gün akşamüzeri gecelemek için bir han önünde durmuş. Atını ahıra bakan hizmetkâra teslim edip hana çıkmış. Akşam yemeği biraz sonra yenecekmiş. Kendisini sofraya buyur etmişler. Yemekler yendikten sonra,  Gezgin Şehmuz ocağın önüne oturmuş, diğer dört yolcuyla sohbet etmeye başlamış. Aradan yarım saat geçmiş geçmemiş, han kapısı kuvvetlice çalınmış. Hancı kapıyı açar açmaz içeri on bir tane asker girmiş. Gezgin Şehmuz ve öteki yolculara: “ Bize karşı gelmezseniz, size zarar gelmez. Sesinizi çıkarmayın. Yemek yiyip birkaç saat sonra çekip gideceğiz “  demişler. Orada bulunanların ellerini, ayaklarını bağlayıp, mahzene kapatmışlar.

Yüzbaşı Halil ve askerleri Vezir Cambaz Ali görevli olarak göndermiş. Cambaz Ali, maliye işlerinden sorumluymuş. Hazinede toplanan paralar, altınlar, gümüşler, onun hazine defterine yazılırmış. Gelirler, giderler, harcamalar bu defterde açıkça belirtilirmiş. Vezir olduğu ilk yıllarda maliye işlerini dürüst bir şekilde idare etmiş ve padişahın güvenini kazanmış. Sonraları padişahın güvenini kötüye kullanmaya başlamış, yoksulluk sınırının biraz ötesinde yaşayan halktan alınan vergileri çoğaltarak, bu paralarla akıl almaz harcamalar yapmaya, kendisine evler, araziler satın almaya başlamış. Padişahın iki aydır ülke dışında olmasından yararlanan Cambaz Ali, üst düzeydeki yöneticiliklere kendi adamlarını tayin ederek, bir oldu-bitti ile padişah olmak istiyormuş. Padişahın oğlu Şehzade Veli bir ay önce bu durumun farkına varmış. Bir gece gizlice vezirin odasına girip hazine defterini, padişahın mührünü ve önemli evrakları almış, padişaha durumu haber vermek için, dört adamıyla birlikte saraydan ayrılmış.   Sabahleyin hazine defteri, padişahın mührü ve önemli evrakların çalındığını, gece yarısı şehzadenin saraydan ayrıldığını öğrenen Cambaz Ali,  Yüzbaşı Halil’i takibe çıkarmış. Yüzbaşı Halil askerlerle birlikte şehzadenin peşine düşmüş. Günlerce şehzadenin izini sürdükten sonra, kestirmeden onların önüne çıkıp, bu hana gelmişler. Şehzade mecburen bu hana uğrayacakmış, çünkü şehirler arasındaki yollarda dinlenme yerleri fazla değilmiş ve araları oldukça uzakmış. Gece yarısına doğru şehzade ve dört adamı han kapısından içeri girer girmez kıskıvrak yakalanmışlar. Hazine defteri, padişahın mührü ve önemli evraklar gelenlerin üstünde bulunamamış. Bu duruma çok sinirlenen Yüzbaşı Halil: “ Ben size onları sakladığınız yeri söyletirim “ diye bağırmış ve askerlere dönerek: “ Bunları mahzene indirip bağlayın. Ben az sonra geliyorum “ diye emir vermiş.

Yüzbaşı Halil mahzende direklere bağlanmış olan şehzade ve adamlarının karşısına geçerek: “ Beyler, şimdi söyleyin bakalım, evraklar nerede? “ diye sormuş.
Şehzade Veli:   “ Evraklar padişah babamın, neden sana vereyim? Evrakları aldığın zaman Vezir Cambaz Ali’ye vermeyecek misin sanki? O vezir ki, bu ülkeyi uçuruma sürüklüyor. Halkın parasını kendi çıkarı için kullanıyor. Babam iki aydır seferde olduğundan saraydaki ve ülke içindeki yöneticileri değiştiriyor. Amacı belli: Tahtı ele geçirip, padişah olmak. Böylesine hıyanet içinde bulunan birinin oyuncağı olduğun için utanç duymalısın yüzbaşı. “
Şehzadenin söyledikleri karşısında önce bir adım gerileyen yüzbaşı:   “ Yalan bunlar, yalan!    Padişahımızı çok severiz ve gönülden bağlıyız. Vezir için söylediklerinin hepsi iftira. Padişahımız kendisine güvenmeseydi sefere giderken ülke yönetimini bırakmazdı. Sense veziri kıskandın. Evrakları çaldın, kaçıyorsun. Tahtı ele geçirmek isteyen sen olmayasın sakın. “ dedikten sonra tekrar sormuş: “ Son defa soruyorum. Evrakları nereye sakladığınızı söyleyin? Yoksa zor kullanmak zorunda kalacağım. “

Yüzbaşı Halil biraz bekledikten sonra, şehzadenin üstüne yürüyerek, yumruğunu vurmak için kaldırmış. İşte, tam bu sırada han görevlileri ve yolcularla birlikte elleri, ayakları bağlı vaziyette oturan Gezgin Şehmuz söze karışmış ve şöyle demiş:   “ İnsan yumruğunu sıktığı zaman gerçeği, avucunun içinde parmaklarıyla tuttuğunu sanır. Gerçekleri göremeyen gözler daima yanılırlar. Yüzbaşı!.. Parmaklarını gevşetip yumruğunu açmanı isterim. Avucunun içinde sandığın gerçek kocaman bir hiç. “ Mahzende bulunanlar başlarını Gezgin Şehmuz’un bulunduğu tarafa çevirmişler. Yüzbaşı daha sonra havada asılı kalan yumruğunu açmış, bakmış.

Gezgin Şehmuz:   “ Bir ay önce ülkenize geldim. Şehirler, kasabalar, köyler gördüm. Pek çok insanla tanıştım. Vezir Cambaz Ali’nin on kuruşluk bir işi elli kuruşa mal ettiğini söylediler. Şehzadenin söylediklerine katılıyorum. Az önce, padişahımızı çok severiz ve gönülden bağlıyız, dedin. Bu bağlılığı göstermenin zamanı geldi. “

Bunun üzerine yüzbaşı şunları söylemiş:  “ Bunlar ne kadar derin ve anlamlı sözler. Etkilenmemek elde değil. Ancak bir bilge bu şekilde konuşabilir. Arkadaş, kimsin sen böyle? “
“ Ben Gezgin Şehmuz’um. “
“ Vay, sen Gezgin Şehmuz musun? Neden daha önce söylemedin? Çözün gezgini. “
Şehzade ve diğer bağlı bulunanlar da serbest bırakılmışlar. Yıllardır maceralarını dinledikleri Gezgin Şehmuz karşılarındaydı. O, daima doğru düşünür, doğru söylerdi. Mutlak tarafsızlık ilkesine sıkı sıkıya bağlıydı. Şimdiye kadar gezdiği, dolaştığı birçok ülke halkına büyük yararları dokunmuştu. Herkes, onun öğrettiklerinden payını alıyordu. Daha sonra Gezgin Şehmuz, Şehzade Veli, Yüzbaşı Halil ve askerler atlarına binip padişahı karşılamak üzere güneye doğru yollarına devam etmişler. Padişah ise, ordusuyla birlikte sınırı geçtikten sonra düşman karargahına yaptıkları ani bir baskınla şımarık kral yakalanmış, yerine barış yanlısı bir kral tayin edilmiş. Büyük bir savaş olmadan iki ülke arasında barış antlaşması imzalanmış.

Dönüş yolunda padişahı, Gezgin Şehmuz, Şehzade Veli, Yüzbaşı Halil ve  askerler karşılamış. Şehzade, padişaha, Gezgin Şehmuz’u tanıştırdıktan sonra olanları anlatmış. Buna çok sinirlenen padişah ordusuyla birlikte ileri yürüyüşe geçmiş. Planlarının bozulduğunu öğrenen Cambaz Ali, devlet hazinesinde altın-gümüş değerli ne varsa bir arabaya yükleyip saraydan kaçmış. Komşu bir ülkeye sığınmak için batıya doğru giderken, yolda kendisini tanıyan köylüler tarafından yakalanmış. Padişaha teslim edilmiş. Şehzadeden şüphelendiği ve hata yaptığı için onuru kırılan Yüzbaşı Halil’in istifası kabul edilmiş. Gezgin Şehmuz, sarayda iki ay misafir kalmış. Padişah, şehzade ve diğer yöneticilerle en iyi devlet yönetiminin halk yararına olan birçok sorunun çözümlenmesiyle gerçekleşeceği konusunda fikir birliğine vardıktan sonra, yeni ülkeler görmek, yeni insanlarla tanışmak üzere atına binip yollara düşmüş.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım


TİTTİ RABİ
NOT:
merhaba
ben iranli bir kizim,universitede turk edebiati okudum lisans yapmistim,terjumanligi cok seviyorum,turkce hikayeleri farscaya cevirmek istiyorum,siz bana yardim eder misiniz? jevabiniz beni cok sevindirir,dort gozle bekliyorum
__________________________________________________
merhaba nasilsiniz
jevabiniza cok sevindim tesekkur ederim
ben turk hikayeleri farscaya cevirmek isterim ama iranda turk kitapler yok eger varsa hepsi farscaya cevirilmistir,onun icin ben kisa hikayeleri,iranlilari turk kulturunla daha tanismasi icin cevirmek isterim ben kendim turk degilim ama turkceyi ve turk kulturu cok seviyorum,sizin yardimizina cok ihtiajim var,bana hikaye gonderin lotfan fakat turk millete ve kulture ait hikayeler.
sitedeki hikayelerin yazari siz misiniz? onlarindan kac tanesini okudum birisini da cevirmistim,sampiyon ordek
------------------------------------------------------------------------------------
merhaba,nasilsiniz
coooooooooook tesekkur ederim,daha once hikayeleriniz farsacaya cevirildi mi?
--------------------------------------------------------------------------------------
merhaba nasilsiniz?
gonderilen hikayeler icin cok tesekkur ederim.
----------------------------------------------------------------------------------------
Bir sitenin forumunda 2008 yılının yaz aylarında Titti Rabi rumuzuyla bana mesajlar yazan İranlı arkadaşın o Farsçaya çevirdim dediği benim yazdığım Şampiyon Ördek isimli hikâyeydi. Daha sonra ben 10 tane hikâyemi gönderdim. Bu hikâyeler İranlılar tarafından da okunacak.
Hepinize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Mutlu kalın.


60

ZAVALLI ÇOBAN
Bundan yıllarca önce, köyün birinde yetim bir çoban yaşarmış. Anası, babası, kimi kimsesi yokmuş. Sabahları gün ağarırken kalkar, ekmeğini, soğanını, peynirini, kavalını torbasına koyar, koyunlarını evinin yanındaki ağıldan çıkarır, eline sopasını alır, köpeği Karabaş’ la birlikte erkenden yola çıkarmış. Çimenin, çayırın bol olduğu yerlerde koyunları otlatır, öğle üzeri dere kenarında oturup yemeğini yedikten sonra kendi yaptığı kavalı çalar, Türkü çağırırmış. Akşamüstü gün kararırken koyunları toplar, evine geri dönermiş. Bu böyle haftalarca, aylarca sürmüş.

Bir gün sabah erkenden koyunlar önde, kendisi arkada giderken yol kenarında sırma saplı, altın yaldızlı bir kaval bulmuş. Kavalı yerden almış, öttürmüş, sesi pek hoşuna gitmiş: “ Bizim köyden kimsenin böyle kavalı yoktu. Herhalde yabancı birisi düşürmüş olacak, diye düşünmüş. Kavalı ben buldum, benim oldu “ demiş. Eski kavalı atmış, yeni kavalı çalmaya başlamış. Daha sonraki günlerde işleri ters gitmeye başlamış. Koyunlarını hastalık kırıp geçirmiş. Elli koyundan iki ay içinde beş koyun kalmış. Zavallı çoban çok sıkıntılı günler geçirmeye başlamış. Koyun sütü içemez, peynir yapıp yiyemez, soğan bile alamaz duruma gelmiş. Ekmeğe su katık eder olmuş. Bizim koyunlar da hastalanmasın diye komşuları gelip gitmez olmuşlar.

Bir gün öğle vakti yemeğini yedikten sonra sırma saplı, altın yaldızlı kavalı çalarken uykuya dalmış. Saatler sonra köpeği Karabaşın havlamasına uyanmış. Bakmış kalan beş koyunu kurtlar götürüyor. Sopasını kaptığı gibi kurtların peşine düşmüş, yetişememiş. Yorgun argın, üzgün, perişan bir şekilde uyuyup kaldığı yere dönmüş. Başlamış dövünmeye, söylenmeye:  “ Vah benim kara talihim, kötü kaderim, alınyazım. Ne güzel bir sürü koyunum vardı. Ne güzel geçinip gidiyordum. Hastalık aldı götür hepsini.Bari şu beş koyunu kurtlar kapmasaydı. Kuru ekmeğe de razıydım… Vay benim yoksulluğum, vay benim alınyazım..” diye dövünüp ağlarken aniden yan tarafında:  “ Zavallı Çoban neden kadere bu kadar isyan edersin? Kader hep kederle gelir, bilmez misin? Yoksulluk alınyazısı değildir “ diyen tatlı bir genç kızı duymuş. Çok şaşırıp ayağa kalkmış, etrafına bakınmış, kimseler yokmuş. “ Öyleyse bu ses nereden geldi? “ diye düşünmüş. Yine aynı genç kız sesi: “ Zavallı Çoban, ben kavalın içindeyim ” demiş. Bunun üzerine çoban: “ Kavalın içinde misin?..Kaval konuşur mu?..Hem oraya nasıl girdin? ” diye sormuş.

Genç kız sesi:  “ Ben bu ülke padişahının kızı Prenses Nazlı’yım. Saray büyücüsü herkese kötülük yapmaya başladığı için babam büyücüyü saraydan kovdu. Saray dışında gezintiye çıktığım bir gün büyücü intikam almak için muhafızlarımı öldürüp beni kaçırdı. Kara ormandaki kulübesinde bana sihirli şerbetler içirtip büyü yaptıktan sonra beni bu kavalın içine hapsetti. Sonra da “Bu kavalı bulup çalanın işleri rast gitmesin, her şeyini kaybetsin ” diye beddualar etti.Büyücünün büyüyü her gün dua ederek aynı seviyede tutması gerekiyordu.Herhalde benim konuşabilmem büyücünün son günlerde dua etmeyi unutmasından meydana geldi. Bu büyücünün büyük işler peşinde olduğunu, babamı tahtından indirip yerine geçtikten sonra komşu ülkelere saldırıp, savaş çıkarmayı planladığını gösteriyor. Şimdi beni saraya götür..”

Zavallı Çoban kaval elinde, yanında köpeği Karabaş’ la beraber günlerce yol yürüdükten sonra başkente varmış. Tahta bir sandığın içine kavalı koymuş. Saraya gitmiş. Prenses Nazlı’ dan haber getirdiğini söyleyince padişahın huzuruna çıkarmışlar. Zavallı Çoban tahta sandığı masanın üstüne koymuş. Sandıktaki kaval konuşmaya başlamış:  “ Baba, ben Prenses Nazlı’ yım. Saraydan kovduğun büyücü beni kaçırdı, büyü yaptı ve beni bu sandığın içindeki kavala hapsetti. Kara ormandaki kulübesinde yaşıyor. Büyük kötülükler planlıyor. Ancak büyücünün ölmesi beni eski halime döndürebilir. Bu sandığı odama çıkarın. Zavallı çoban büyü yüzünden çok sıkıntı çekti, her şeyini kaybetti. Kendisini yedirin, içirin, giydirin; iki kese de altın verin, rahat etmesini sağlayın..”

Padişahın ilk şaşkınlığı geçtikten sonra komutanına gerekli emirleri vermiş. Komutan askerlerle birlikte gidip büyücüyü kara ormanda yakalayıp öldürmüş. Büyücünün ölmesi ile büyünün tılsımı bozulmuş. Büyü yeni dualarla beslenemediği için Prenses Nazlı birkaç gün sonra altın yaldızlı kavalın içindeki hapis hayatından kurtulmuş. Eski haline dönmüş, genç ve dünya güzeli bir kız olmuş.  Zavallı Çoban sarayda okuma-yazma öğrenmiş, bilgi ve becerisini geliştirmiş. Devlet yönetimi hakkında kitaplar okumuş, dersler almış. Sonraki yıllarda yaşlı padişah vefat edince Prenses Nazlı “ Kraliçe “ olmuş, Zavallı Çoban’ a “ Vezir “ lik rütbesi vermiş. Vezirçoban, ülkenin ilerlemesine, yoksulluğun azalmasına, insanların hakça ve mutlu olarak yaşamalarına çalışmış.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

BU MASALIN BULUNDUĞU KİTAPLAR:
Masal Bahçesi Dizisi - AFG Yayıncılık - Sayfa: 1-32
İnci Masallar - Aydede Yayıncılık - Sayfa: 38-44
Kar Tanesi Hikayeler - Pofuduk Yayınları - Sayfa: 31-42
Bal Peteği Hikayeler - Aydede Yayıncılık - Sayfa: 9-17
En Güzel Çocuk Hikayeleri - Aydede Yayıncılık - Sayfa: 20-27
Nar Kokulu Masallar - Yakamoz Çocuk - Yayın Yılı: 2015
Asistan - 5 Renk Yayınevi - Yayın Yılı: 2011 - Yardımcı Ders Kitabı

Bunlar benim bulup satın aldığım kitaplar. Kim bilir daha kaç tane var? Yayınevleri internetten alıyorlar. İşin parasal yönü yoktur. Benim amacım okuyucuya güzel eserler sunmaktır
Sayfa: 1 2 3 4 5 [6] 7 8 9 10