Son İletiler

Sayfa: 1 [2] 3 4 5 6 7 ... 10
11
GÜNCEL / Ynt: Bahçeli : Yeni Kürt Açılımı
« Son İleti Gönderen: Bozkurt42 30 Kasım 2024 »
Bahçeli'nin eski model Mercedes'e binip Ferdi Tayfur dinlemeye devam etmesini temenni ediyoruz.

Sıkıntı, kendi tebasının aynı bir tarikat liderine bağlılıkları gibi, vardır liderin bir bildiği demeleri. :  )
12
GÜNCEL / Ynt: YENİDOĞAN BEBEK ÇETESİ ve SAĞLIK SKANDALLARI
« Son İleti Gönderen: Bozkurt42 30 Kasım 2024 »
Kamuda, siyasette, TV de, gündelik hayatta nereye baksak bir aksaklık bir sıkıntı var.

Sağlık sektörü daha önemli. Yaşantını, duygularını, yakınların için daha hassas bir durum.

İşte bu yumuşak karından beslenen kirli bir zihniyet. Ölecek kanser hastasını defalarca operasyon yapmak, gereksiz ilaç dışı ürün satmak...var oğlu var..

Sağlıkta yenilik derken, kafalar eski hep.
14

Genç tegmenlerin; anayasaya ve kurucu değerlere bağlılık yemininden rahatsız olan her kim var ise ve gerekçesi ne olursa olsun, kanı ve vicdanı kirli bir Türk düşmanı, köpektir.
Bunların fikri referansının, Türk milliyetçiliği ayaklarımın altındadır! diyenler olduğunu biliyoruz.




Askerlerimizi diri diri yakan İŞİD militanlarına ÖFKELİ ÇOCUKLAR! diyerek olayı hafife alan, başbakan eskisi, Davutoğlu; Harp Okullarını birincilikle bitiren Teğmen kızlarımızın, Mustafa Kemâl'in Askerleriyiz! diyerek cumhuriyete ve kurucu değerlere bağlılık yemini etmelerinin; bâriz bir disiplinsizlik olduğunu, bu tür davranışların başka maksatlar taşıdığını ve devlet düzeninin korunması(!) için, gereğinin(!) yapılması gerektiğini buyurmuşlar.

KATRANI KAYNATSAN, OLUR MU ŞEKER?
CİNSİNİ ....... CİNSİNE ÇEKER!


Taşı/lafı gediğine koyan atalarımıza, rahmetler olsun!

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
15

Ağabeğ az yazılmış eksiklikleri çok,

ülkemizde özlük hakları konusunda sağ sol demeden bir olabilen,
PARA dedin mi akan suların durdurabildiği,
TÜRK DÜŞMANLIĞI konusunda ciddi yatırımları olan bir birliğe sahip bu meslek grubunun, malesef bir çoğu bu kokuşmuş sistemin, kapitalist çarkın, dişlinin ana unsurları gibi gibi iş görmekte.

Sistem o kadar düzenli ki, çomak soktun mu başkaldırı meydana geliyor.

Dikkat edin çomak sokulur gibi yapıldı, Aile Hekimlerine ücretli muyane ve ücretli rapor getirilecek.

GATA askeri hastane iken; örneğin 10 MR çekimi yapılırken, Sağlık Bakanlığına devredilip, MR puanı - parası : ) -  gelince 100'e çıkmış durumda. Gelen geçene tetkik, görüntüleme, örnek alınmakta.


GENETİĞİ BOZUK KAŞAR'LAR Başlığında, adında sadece Türk geçen, aslen Türk Düşmanı olan TTB denilen haşeratların kirli çamaşırlarını ortaya dökmüştük.
Sistem öylesine çürümüş ve kokuşmuş ki, nereye elini atsan elinde kalıyor.
Suistimal, usulsüzlük, soygun, talan, vurgun .... aklına ne gelirse işleniyor ve bütün bunlarla Türk milletinin ve devletinin varlıkları yağmalanıyor.
Menfaat ve Türk düşmanlığı ortak paydasında bütün şer ve muzır odaklar birleşiyor, can ciğer kuzu sarması olarak düşmanlıklarını, koro halinde, icra ediyorlar...
Bu böyle gitmeyecek....
Bakalım nereye kadar?

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
16
GÜNCEL / Ynt: YENİDOĞAN BEBEK ÇETESİ ve SAĞLIK SKANDALLARI
« Son İleti Gönderen: [Hun Türk] 29 Kasım 2024 »
30 yıldır hekim olarak çalışan birinin bana ilettiği ihbarı, yazıldığı şekilde sizlerle paylaşıyorum.
Hepimizin gittiği hastaneler, devletin sağlık kurumları, tekel bayi gibi nasıl bir ticarethane haline dönüşmüş, hep birlikte okuyalım!
Alp Kılınç


...........
Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!


Ağabeğ az yazılmış eksiklikleri çok,

ülkemizde özlük hakları konusunda sağ sol demeden bir olabilen,
PARA dedin mi akan suların durdurabildiği,
TÜRK DÜŞMANLIĞI konusunda ciddi yatırımları olan bir birliğe sahip bu meslek grubunun, malesef bir çoğu bu kokuşmuş sistemin, kapitalist çarkın, dişlinin ana unsurları gibi gibi iş görmekte.

Sistem o kadar düzenli ki, çomak soktun mu başkaldırı meydana geliyor.

Dikkat edin çomak sokulur gibi yapıldı, Aile Hekimlerine ücretli muyane ve ücretli rapor getirilecek.

GATA askeri hastane iken; örneğin 10 MR çekimi yapılırken, Sağlık Bakanlığına devredilip, MR puanı - parası : ) -  gelince 100'e çıkmış durumda. Gelen geçene tetkik, görüntüleme, örnek alınmakta.

DR masasından kalkmadan, muyane etmeden, hastaya bakmadan sadece e-nabız bilgilerine bakarak karar vermekte.

Çıkmış KPSS sorusudur, Dünya'da en değerli meslekler arasında gösterilen doktorluktur. Evet hayat kurtaran iş, işini yapan temizlik personeline de ne kadar saygımız varsa, doktorada.

Ancak bu kokuşmuş para çarkında işini yapan bulmak için para harcaman gerek ya da şansına mesleğine saygılı birine.

Kamu o kadar sıkıntılı ki, bu magazinsel bir haber olarak gündemde tutulduğu için SGK şu kadar zararda denilmekte.

Hastanelerin ihale ile aldığı, üniversitelerin ihale ile aldığı medikal malzemelere bakmak gerek. Denetim ne kadar sıklıkla. Denetim yapmak isteyen personele iş yaptırılıyor mu?

Sağlık görünen sadece..

Kamuda tasarruf denilince akla sadece servis hizmetleri geldi... O kadar gereksiz personel var ki. O kadar yatan polis, asker, öğretmen kısaca 657 li boş boş kadro dolduran, Ar-GE adı altında yatma işi yapan, görev yok diye daire başkanlıklarını işgal edip yıllarca işe gelmeyen bankamatik memurları, gereksiz ihalelerle birilerini zengin etmeler, belediyelerin saltanatları, bitmeyen asvalt ve kaldırım çalışmaları, gereksiz konser ve kutlamalar...

Geçen bir devlet dairesinde evrak kabulde 3 kişi vardı. O devlet dairemiz inann in cin top oynayan birim. Bir günde toplam 7 evrak kaydı yapılmış : )..

Bir kişinin 2 saate yapabileceği bir işin 20 memur aylarca oturarak yapmadan duran, ve bir çok kişinde özellikle AR-GE birimleri adı altında olan birimlere geçmek için yarışan bir kitle var. Bunlar bizim soysuz insanımız malesef...
17
GÜNCEL / Ynt: YENİDOĞAN BEBEK ÇETESİ ve SAĞLIK SKANDALLARI
« Son İleti Gönderen: Çağrıbey 28 Kasım 2024 »

Performans sisteminin 20 yıl içinde öldürdüğü insan sayısı, bir savaş olsaydı ölecek insan sayısından daha fazla olabilir.

Endoskopiler, sistoskopiler, kolonoskopiler, tetkikler ve grafilerin %90’ından fazlası, hatta birçok gereksiz ameliyat, SGK’yı soymak, hastane gelirini artırmak ve aylık performansı tavana çıkarabilmek için yapılmaktadır.

Düşünsenize, kan emici bir vampir gibi sürekli hastadan beslenen bir sistem var; hasta olmazsa, hasta ‘hortumlayamazsa’ çökecek bir düzen. Herkesin iyileşmesi demek, döner sermaye ve performans sisteminin çökmesi anlamına geliyor.

Çağ atladık dedikleri işte bu sapık sistem.

Yıllardır yapılan bu katliam son bulmalı.

Birçok anne hala evladını arıyor, kimisi öldü denilse de satıldığını ve hayatta olduğunu hissediyor.

Herkesin yüzünü çevirdiği bu gerçekleri hep birlikte görelim!


Eğer suçun içinde doğmuşsanız, suç size normal gelir.

Yenidoğan bebek çetesi münferit bir oluşum değil.
İktidarın çağ atladık diye övündüğü, sağlık sistemindeki kokuşmuşluğun ve çürümüşlüğün sadece küçük bir yansımasıdır.
Yani, yenidoğan bebek olayı devede kulak bile değil.
Buzdağının görünmeyen kısmı; çok daha ürpertici ve görünen kısmından, yüzlerce kat, daha büyük.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey
18
GÜNCEL / Ynt: YENİDOĞAN BEBEK ÇETESİ ve SAĞLIK SKANDALLARI
« Son İleti Gönderen: turania_25 26 Kasım 2024 »
Okuduklarımız inanılır gibi değil. İddiası bile korkunç ve vahşice. Bu kadar başı bozukluk yada yoldan çıkmışlık nasıl olabilir?
Akıllara durgunluk veren bu duruma çare, kesinlikle idam olmalı. İnanca, insanlığa, her türlü yaşama aykırı olan bu namussuzların, bir an önce cezalarının verilmesini beklemekteyiz.
19
30 yıldır hekim olarak çalışan birinin bana ilettiği ihbarı, yazıldığı şekilde sizlerle paylaşıyorum.
Hepimizin gittiği hastaneler, devletin sağlık kurumları, tekel bayi gibi nasıl bir ticarethane haline dönüşmüş, hep birlikte okuyalım!
Alp Kılınç


KAYNAK-1 ALP KILINÇ

KAYNAK-2 ALP KILINÇ

Alıntı yapılan: Alp Kılınç

Sayın Alp Kılınç,
Size yaklaşık otuz yıllık bir hekim olarak yazıyorum. Patlak veren özel hastaneler olayı var ya, işte o buzdağının sadece görünen yüzü. Bu, yalnızca yılanın kuyruğu. Oysa sorunu kökten çözmek ve vatandaşı bu kabustan kurtarmak için yılanın başını ezmek gerek. Bugüne kadar çok uğraştım ama sade bir vatandaş olarak hiçbir sonuç elde edemedim. Olayların nasıl bu aşamaya geldiğini anlatabilmek için size süreci en başından aktarmam gerekiyor.

Yanlış hatırlamıyorsam, sağlıkta performans sistemi 2005 yılında başladı. Ondan önce doktorların maaş ve emeklilik gibi özlük hakları, hakim veya savcılarla aşağı yukarı aynı düzeydeydi. Hastaneler ise üç ayda bir cüzi miktarda döner sermaye dağıtırdı. Ancak sonra bakanlık performans sistemini getirdi. ‘Alın size maaşınızın beş katı para!’ dedi. Eğer performansı tamamlayabilir ve hastane gelirini artırabilirseniz, bu para sizin olacaktı.

Bahsedilen meblağ o kadar büyüktü ki, kaymakam maaşının beş, vali maaşının ise üç katına denk geliyordu. Doktorlar bu duruma büyük sevinçle karşılık verdi; herkes muayenehanesini kapattı. Ancak kısa sürede işler çığırından çıktı. Doktorlar, tavandan döner sermaye alabilmek ve daha fazla hasta çekebilmek için birbirleriyle yarışmaya başladı. Deontoloji rafa kalktı, meslek etiği zarar gördü ve doktorlar adeta birbirine düşman oldu.

Paranın büyüklüğü karşısında herkes büyülenmişti. Hastalar üzerinde yapılanları, hangi bölümün ne şeytanlıklar çevirdiğini tek tek anlatsam, vatandaş hastanelerin bir kilometre yakınından bile geçmez. Sadece birkaç örnek vermek istiyorum:
Üroloji uzmanı, 35 yaş üstü herkese sistoskopi yapmaya başladı. Performans puanını tavana çıkarmanın en kolay yoluydu; puan getirisi oldukça yüksekti. Döner sermaye tavandan yatmaya başladıkça keyfi yerine gelir, ‘Bütün halk elimden geçti!’ diye gülümserdi.

Beyin cerrahı için ise bel fıtığı ameliyatı yapmak neredeyse rutin hale gelmişti. Ameliyat olmak için sadece 18 yaş üstü olmanız ve ‘Hafif belim ağrıyor,’ demeniz yeterliydi. Öyle ki, 80-100 bin nüfuslu bir ilçede yapılan bel fıtığı ameliyatlarının sayısı korkutucu düzeylere ulaştı. Bu rakam, performans sisteminden önce tıp fakültelerinde yapılan bel fıtığı ameliyatlarının sayısını katbekat aşmıştı.

Acil servislerde, gece yarısından sonra, yani ortalık sakinleştiğinde, hemşireler hastalar üzerine nöbetçi doktor adına kesi süturasyonu ve apse drenajı eklerdi. Çünkü bu işlemler de performans puanı açısından oldukça avantajlıydı.

Servislerde dönen dolapları, diğer bölümlerin karıştırdığı işleri, başhekimin ne haltlar yediğini detaylıca anlatsam sayfalar yetmez. Hastane gelirini artırmak için hastalar, adeta tahlil, röntgen ve işlem bombardımanına tutuldu.

Normal bir akciğer filminde aldığınız ışının 300 katını tomografide alırsınız. Eğer tomografi çektirdiyseniz, mecbur kalmadıkça 6 ay boyunca tekrar çektirmemeniz gerekir. Ancak hastane geliri artsın diye, her gittiği doktor hastalara tekrar tekrar tomografi çektirdi.

Mamografide meme büyük bir basınçla sıkıştırılır ve ışın bombardımanına tutulur. MR’da ise hücrelerin ne kadar ısındığını kimse söylemez. Hastalar, bakanlık tarafından korkutularak hastanelere yönlendirildi: ‘Tarama testlerinizi yaptırın, vitamininize, kolesterolünüze sürekli baktırın!’ diye uyarılar yapıldı.

Sonuç olarak, insanlar poşet poşet ilaç kullanmaya ve durmaksızın hastanelere akın etmeye başladı. Oysa bütün ilaçlar aslında kimyasal zehirdir; dikkatli kullanılmalıdır. Ama ne görüyoruz? Vatandaş her gittiği doktordan poşet poşet ilaçla çıkıyor.
Peki sonra ne mi oldu? İnsanlar sağlığını kaybetti. Kanser vakaları katbekat arttı. Hani diyorlar ya, ‘Kanser çevresel etkenlerden, sağlıksız beslenmeden arttı,’ diye; yalan söylüyorlar. Kanser vakalarının bu denli artmasının tek sebebi performans yasasıdır.

İşin en korkutucu yanı ise halkın bu durumdan memnun olmasıydı. Doktorların kendisiyle ne kadar ilgili olduğunu düşünüyor, tekrar tekrar kontrole çağrılmaktan hoşlanıyordu. Halka göre sağlık sistemi çağ atlamıştı! Ancak zamanla şu korkunç tablo ortaya çıktı: Doktora gitmezsem, tahlil yaptırmazsam yaşayamam; kolesterolüm sınırda, vitaminim sınırda diye gezen bir toplum oluştu.

Performans sisteminin 20 yıl içinde öldürdüğü insan sayısı, bir savaş olsaydı ölecek insan sayısından daha fazla olabilir.

Endoskopiler, sistoskopiler, kolonoskopiler, tetkikler ve grafilerin %90’ından fazlası, hatta birçok gereksiz ameliyat, SGK’yı soymak, hastane gelirini artırmak ve aylık performansı tavana çıkarabilmek için yapılmaktadır.

Düşünsenize, kan emici bir vampir gibi sürekli hastadan beslenen bir sistem var; hasta olmazsa, hasta ‘hortumlayamazsa’ çökecek bir düzen. Herkesin iyileşmesi demek, döner sermaye ve performans sisteminin çökmesi anlamına geliyor.

Çağ atladık dedikleri işte bu sapık sistem.

Bu korkunç durumu ve hastaların nasıl deney hayvanına dönüştürüldüğünü görünce, 2008 yılında tüm bölümlerin ve başhekimin yaptığı yolsuzlukları yazıya döktüm. İsim ve hastane adı belirtmedim, çünkü zaten tüm hastaneler aynı durumdaydı. Ankara’dan bağlantılar buldum ve yazıyı, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ulaştırılmak üzere teslim ettim.

Peki ne oldu dersiniz? Cumhurbaşkanı ve Başbakan yurtdışında, diyerek yazıyı bir hafta bile beklemeden götürüp Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a teslim etmişler. Yani bu şeytani sistemin kurucusuna! Kuzuyu kurda teslim etmişler resmen.

Güler misin, ağlar mısın? Sonucu tahmin etmek çok kolay: Yazı yırtılıp çöpe atılmıştır. Yazı doğru kişilere ulaşsaydı sonuç yine aynı mı olurdu, bilemiyorum.

2005 yılından sonra sisteme dahil olan doktorlar, durumun vahametini anlayamazlar. Çünkü eğer suçun içinde doğmuşsanız, suç size normal gelir. Gerçek normali hiçbir zaman tam olarak kavrayamazsınız.

Daha sonra bakanlık, doktorların döner sermaye tavanını azaltmak yerine maaş, emeklilik gibi özlük haklarını kısıtlamaya başladı.
Hani bir iki yıl önce Tayyip Erdoğan, ‘Doktorlara giderlerse gitsinler, 8-9 bin TL nelerine yetmiyor?’ demişti ya, işte o dönemde hastanede taşeron olarak çalışan, sonradan kadroya geçen sekreterler de 8-9 bin TL alıyordu.
Tüm özlük hakları yargı mensuplarının üçte birine düşürülmüşken, sekreterle aynı maaşı alan doktorlar sahipsiz kalmıştı. Bu sahipsizlik, onları performans ve yolsuzluk işlerinde daha da agresif hale getirdi. Belki de özlük haklarının yok edilmesi, devlet eliyle kasıtlı bir şekilde yapılmış olabilir.

Türk doktorlarını bıktırmak ve gelecek mülteci doktorlara yer açmak için
Yıllar önce bir doktorun yazdığı bir yorum hep aklımda kaldı. Şöyle diyordu:
‘Şehir hastaneleri tıpkı Las Vegas gibi. İçine ilk girdiğinizde büyülenirsiniz. Ama orada yaşamaya başladığınızda, o büyülü ışıkların altında kumar ve fuhuştan başka bir şey olmadığını, çürümüşlüğü görürsünüz.’
Bizim şehir hastaneleri de aynı şekilde. Pırıl pırıl, ışıl ışıl… Ama kokuşmuşluğu ve çürümüşlüğü sadece içindekiler bilir.

Bir günde bütün özel hastaneler kapatılsa bile, sadece yılanın kuyruğunu ezmiş olursunuz. Yılanın başını ezmek için döner sermaye ve performans maaş sistemi tamamen kaldırılmalı, sistem 2000’li yılların başına resetlenmelidir.

Ancak bile isteye kurdukları, tüm sağlık personelinin SGK’yı soyarak ve yolsuzluktan nemalanarak, halkın da sağlığını kaybetme pahasına memnun olduğu bu çürümüş sistemin değişmesi çok zor. En iyisi, Ahmet Rasim Küçükusta’nın dediği gibi yapmak; hastane gördüğünüzde olabildiğince hızlı koşun, tabii ters istikamette…

Ticarethaneye dönmüş hastaneleri ve yaşanan dehşeti herkesle paylaşacağım.
Bu olayların ilk günden söylediğim gibi çok yakından takipçisiyim. Evlatlarımızı ve sevdiklerimizi kaybetmemek için halk olarak hepimizin gündemi bu olmalı. Binlerce masum çocuk katledilmiş. Yaşanan olayların her detayı kan dondurucu. Bu acımasızlık karşısında sessiz kalmak mümkün değil; hep birlikte adaletin peşindeyiz! Hastane terörü ve çocuklarımızı katleden bu pisliklerden kurtulmalıyız.
Yıllardır yapılan bu katliam son bulmalı.

Birçok anne hala evladını arıyor, kimisi öldü denilse de satıldığını ve hayatta olduğunu hissediyor.

İnsanların sağlığıyla yıllardır nasıl kumar oynandığını artık herkes görmeli.
Sağlık sistemi sadece hastalara değil, doğan bebeklere bile acımıyor.
Hastanelerde doğan bebekler nasıl “satılıp” katlediliyor, bir düşünün.

Herkesin yüzünü çevirdiği bu gerçekleri hep birlikte görelim!


KAYNAK-1 ALP KILINÇ

KAYNAK-2 ALP KILINÇ


Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
20


MÖ 2. Binyıl'da Güney Sibirya'da ortaya çıkan pastoral göçer yaşam tarzı, o zamanın koşullarında, yerleşik yaşam sürdürenlere karşı önemli bir üst aşamaydı.

Güç doğa koşulları insanları daha güçlü yapmıştı.

Ehlileştirdikleri atı sadece yük hayvanı olarak değil binek hayvanı olarak kullanıyorlardı.
Bu ise mesafe ve yayılım demekti.
Evleriyle hareket ediyorlardı.
Demir metalürjisinde de ustalaştılar.
Bu da silah demekti.
Keçe ve deri pantolonu icat ettiler.
O da birim zamanda daha fazla mesafe demekti.

Kadim Türklerin süper güç olmasının nedeni buydu; teknoloji ve ulaşım üstünlükleriydi.

MÖ 22.000 yıllarından beri taşıdıkları R geni de soğuğa karşı direnç ve doğurganlıkta avantaj sağlamıştı.

Doç Dr. Tuğrul Kihtir - Türklerin Ataları - Kaynak Yayınları

İşte bunun için, göğsümüzü gere gere;

TARİH ve MEDENİYET TÜRKLERLE BAŞLAR!

Diyoruz.

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Sayfa: 1 [2] 3 4 5 6 7 ... 10