Son İletiler

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 7 8 9 10
31
Sizinle neden anlaşamıyoruz biliyor musunuz?

Siz; kaderimiz, Allah'tan sonra, İngiltere'nin elindedir, onlara itaat etmeliyiz diyenlerle, keşke Yunan kazansaydı! temennisinde bulunanların yolundan gidiyorsunuz.

Biz ise; Ya istiklâl, ya ölüm! diye haykırarak, emperyalist, sömürgeci haçlıya diz çöktüren, Türklüğün; tunç yürekli, bükülmez bilekli, çelik iradeli, Bozkurt oğlu, Gâzi Başbuğ Atatürk'ün yolundayız.

Yani sizinle; yerle-gök, siyahla-beyaz, geceyle-gündüz kadar, farklıyız.

Bir de sizin; Ne Mutlu Türk’üm Diyene!, dediğinizi, hiç duymadık.

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
32
Yenidoğan Bebek Çetesi davasında yargılama süreci başladı.
Bebekleri öldürülen aileler, duruşma salonuna, alınmıyor.
Bu nedenle karmaşa ve arbedeler meydana gelmekte.
Türk çocuklarının canları üzerinden servet edinen katiller, paçayı ucuza kurtarmak için, birbirini suçluyor ve kan donduran itiraflar yapıyorlar.
Şimdi Türk adâleti önünde hesap verme ve suya düşmüş sıçan yavrusu gibi, titreye titreye, bedel ödeme zamanı.
Bunlara, idam dışında, verilecek hiç bir ceza; mağdur ailelerin yüreklerini ve toplumun vicdanını ferahlatmayacak.
Maalesef idam cezası da yok.
Beş on yıla kalmaz, bu katiller sürüsü, serbest kalırlarsa şaşırmayacağız.

Türkiye'de; cumhurbaşkanını, sosyal medya üzerinden eleştirdi diye; öğrenciler, gazeteciler, akademisyenler, muhalifler tutuklu ama; hırsızlar, gaspçılar, çocuk tacizcileri, kadın katilleri, dolandırıcılar, Atatürk'e hakaret edenler serbest.

Onca itirafa rağmen, bu işin bütün sorumlularına ve daha da önemlisi, bu katiller sürüsüne, hamilik eden bürokrat ve siyasilere ulaşılacağına inanmıyorum.

Zira fetö davasında binlerce kişiye soruşturma açıldı, bunların büyük çoğunluğu hapis cezasına çarptırıldı, meslekten men edildi ama fetönün üst düzey yöneticileriyle, para babalarına ve en önemlisi de siyasî ayağına dokunulmadı, dokunulamadı, dokunulmak istenmedi.

Çünkü, işin ucu, akp'sine varıyordu.
O günlerin, en çok konuşulan konularından bir tanesi de, fetö borsasıydı.

Yenidoğan bebek çetesi de aynı serüvende ilerleyecek.
Zira işin ucu, her zaman olduğu gibi, yine, akp'sine çıkıyor.
Yenidoğan bebek borsası da oluşursa, buna, hiç şaşırmayacağız.

Türkiye'de, artık, hiç bir şey yasadışı değil. Çünkü yasa diye bir şey kalmadı.

Parayı veren, iktidardan bir hâmi bulan, paçayı kurtarıyor.

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
33
GÜNCEL / Ynt: Bahçeli : Yeni Kürt Açılımı
« Son İleti Gönderen: Çağrıbey 19 Kasım 2024 »
HİÇ BİR ŞEY RASLANTI DEĞİLDİR.

ABD Büyükelçisi WİLLSON'dan Devlet BAHÇELİ'ye: "Sayın Genel Başkan daha uzun yıllar birlikte çalışacağız."

Tarih 17 Temmuz 2000.
AB Türkiye komiseri Gunter VERHUGEN Ankara’da. 57.'nci Koalisyon ortakları ECEVİT, BAHÇELİ ve YILMAZ ile kapalı kapılar arkasında görüşüyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısının kaderini tayin eden tarihi bir dönüm noktası bu görüşme.

Tarih 18 Temmuz 2000:
Hürriyet Gazetesi'nin manşeti:
VERHEUGEN’den Ağır Ev Ödevleri"
Hükümete Kürtçe televizyon, Kürtçe eğitim ve “AZINLIK HAKLARI” konusunda ev ödevleri sunup takvim isteniyor.
AB’nin “azınlık hakları”ndan ne anladığı ise Kopenhag Antlaşması’nda apaçık yazılı:
Bir ülkede resmi dilden gayrı anadili olan her halk azınlıktır.
Bu da demek oluyor ki; Lozan Antlaşması çöpte.
Ve antlaşmanın altında Türk Milliyetçileri’nin bayraktarı Devlet BAHÇELİ’nin de imzası var.
Bu antlaşmaya göre Türkiye’de; Kürtler, Çerkezler, Araplar, Boşnaklar... “azınlık” statüsüne kavuşuyorlar.

Tarih 10 Ağustos 2000.
ANAP milletvekili Kamran İNAN Türkiye Cumhuriyeti’nin “imza atarsak bölünürüz” korkusu ile 17 yıldır beklettiği “Birleşmiş Milletler Bireysel ve Siyasi Haklar Sözleşmesi”ne imza atılacağını duyan üç beş kişiden biri.

Gerçek bir vatansever olan İNAN önce BAHÇELİ İ’nin kapısını çalıyor:

-“Sayın BAHÇELİ, bu antlaşmaya Fransa ve İspanya imza atamadı. Çünkü atarsak bölünürüz korkusu taşıyorlar. Türkiye’deki bölücülük tehlikesi Fransa’dakinin elli katı, İspanya’dakinin yüz katı… Gerekirse koalisyondan çekilin, sakın ha bu antlaşmaya imza attırmayın” diye âdeta yalvarıyor.

BAHÇELİ gayet sakin, koltuğuna yaslanıyor:
Gereğini yapacağım, merak etmeyin Kamrân Bey” diyor sadece.

Tarih 15 Ağustos 2000.
BM Türkiye Daimi Temsilcisi Volkan VURAL, “Birleşmiş Milletler Bireysel ve Siyasi Haklar Sözleşmesi”ne 57.'nci Hükümet adına imza atıyor.

İmzadan sonra Arap-Ermeni melezi olan Volkan VURAL basın mensuplarına aynen şöyle diyor:

- “Bu gün hayatımın en mutlu gününü yaşıyorum, sevincim sonsuzdur, Türk Milleti köhne zihniyetini bir kenara bırakarak çağdaş milletler seviyesine bu antlaşma ile adım atmaktadır”.

Volkan VURAL:
- “Oh olsun, Türk Milleti'ni tongaya düşürmek bana nasip oldu” der gibi âdeta.

Tarih 16 Ağustos 2000.
PKK yayın organları şu manşetle çıkıyor: “TC'ye Diz Çöktürdük. Birleşmiş Milletler Bireysel ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne attırılan imza ile Bağımsız Kürdistan’ın önündeki en önemli engel ortadan kaldırıldı”.

Tarih 17-18-19-20. Ağustos 2000.
Ülkücü Hareket mışıl mışıl uyuyor…
Türk Milleti'nin dinamik gücü MHP’nin milletvekilleri Akdeniz sahillerinde tatil yapıyorlar, Ülkü Ocakları Ozan Arif’in kesinkes hain olduğu iddialarını yineliyor, internet sitelerinde iki eliyle bozkurt işareti yapan köşe yazarları "Lidere biat şereftir." yazıları döktürüyor ama hiçbiri PKK’nın “TC'ye Diz Çöktürdük!” manşetini merak bile etmiyor...
Rahmetli Behiç KILIÇ, Aslan BULUT, Ümit ÖZDAĞ gibi köşe yazarlarının kalk borusu mahiyetindeki yazıları milletin dinamik gücü (!) Ülkücüler tarafından:
- “Hadi be! Liderimiz imza attırdıysa vardır bir bildiği, size ne!” tepkileri arasında kaybolup gidiyor.

Birleşmiş Milletler Bireysel ve Siyasi Haklar Sözleşmesi” neden “ihanet antlaşması hükmündeydi?
Bunun için sadece 1. ve 2.'nci maddeye göz atmak yeterlidir:
Madde 1. ;
Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.

Madde 2. ;
Bütün halklar doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir.

Tarih 17 Ağustos 2000.
İçel milletvekili Ali GÜNGÖR  MHP Genel Merkezi’ne geliyor.

Daha sonraları kurulacak AKP hükümetlerinin “Kürt açılımı”nda hukuki dayanağını oluşturan bu imzanın üniter yapıyı parçalayacağını o gün fark eden Ali GÜNGÖR, Devlet BAHÇELİ’ye diyor ki:
- “Siyasi sorumluluğunu taşıdığınız bu imza Türkiye Cumhuriyeti'ni bölünmeye götürür. O zaman MHP’liler de, Ülkücüler de bizi affetmez.
-
Devlet Bey kendinden emin bir şekilde hafifçe gülümsüyor:
- “Unuturlar Ali Ağa, unuturlar!..”
- “O zaman Rüştü Kazım YÜCELEN’in idam şerhini kaldırmasında sizin de onayınız var?
-
Devlet Bey susuyor, sonra arkaya yaslanıyor:
- “Unuturlar Ali Ağa unuturlar!..

Tarih 19 Aralık 2004
Diyarbakır BDP Belediye Başkanı Osman BAYDEMİR basın mensuplarına diyor ki:
- “15 Ağustos BM imzası ile Doğu Anadolu’daki barajlar Kürt halkının doğal kaynaklarından enerji ürettiği için hak sahibi Kürdistan’dır… Elektiriği TC'ye biz fatura etmeliyiz.
Bu gibi beyanatlara rağmen ne MHP gurubunun, ne MHP tabanının gündeminde 15 Ağustos ihanet imzası halâ yok. Her şey BAHÇELİ’nin tahmin ettiği gibi gelişiyor; Ülkücüler balık hafızası çabukluğu ile unutmuşlar bile.

Ama Osman BAYDEMİR elde ettiği hakları unutmuyor.

Tarih 24 Mart 2001.
24352 sayılı Resmi Gazete yayınlanan Ulusal Program’ın “Siyasi Kriterler” başlığı altındaki 13’üncü maddesinde bu sözleşmelerin hayata geçirilmesi konusunda 57.'nci Koalisyonun taahhüdü yer alıyor. Yani Meclisten geçirilme taahhüdü.
İmza Başbakan Yardımcısı Devlet BAHÇELİ.

TBMM’nin Dış İşleri Komisyonu başkanı gerçek vatansever Kamran İNAN, hükümet ve muhalelefet üyelerini ilk toplantıda 15 Ağustos imzasının bir ihanet imzası olduğu konusunda ikna etmeyi başarıyor.
İnan komisyon üyelerine hedefi de açıklıyor:
İkiz Yasalar Meclis Genel Kuruluna havale edilmeyip sürekli savsaklanacaktır."
Kamran İNAN sürekli eksik evrak gerekçeleri icat ediyor komisyon üyeleri de destek veriyor.
Mesut YILMAZ, İNAN’ı arayarak “AB’ye verdiğimiz Ulusal Proğram taahhüdünü aksatıyorsun” ikazını yapıyor.
Kamran İNAN çok net konuşuyor:
- "Hükümetin AB’ye taahhüdü beni ilgilendirmez. Ben vatanımı parçalayacak bir yasaya yol veremem
Devlet Bahçeli’de komisyonun MHP’li üyesi Nesrin Ünal’ı makamına çağırarak sert çıkıyor:
- “İkiz yasaları hemen Meclis Kurulu’na havale ediniz. Niçin savsaklıyorsunuz?
Nesrin Ünal :
-“Ama efendim ‘vatanın bölünmesi söz konusu’ diyor Kamran İnan Bey!
Bahçeli sesini yükseltiyor:
“- Komisyon üyeleri Kamran Bey’in direktifleri ile hareket edemez! Siz MHP milletvekilisiniz!
Koalisyonu oluşturan 3 partinin Genel Başkanı tek yumruk olan Dışişleri Komisyonu’nu çözemiyor.
 İkiz İhanet Yasaları 2 yıla yakın bir süre Meclis Genel Kurulu’na havale edilmiyor.

Tarih 8 Temmuz 2002.
MHP Genel Başkanı iki hafta önce ABD’den dönen Oktay Vural’ın getirdiği talimatla Kocayayla’da 3 Kasım erken seçim kararını ilân ediyor. Dışişleri Komisyonu üyeleri Genel Başkanların baskısından kurtularak rahat bir nefes alıyorlar. Artk erken seçim hengâmesinden kimse İkiz Yasaların savsaklanmasına zaman ayıramıyor.
Keşke Kamuran İnan ve arkadaşları İkiz Yasaları engellemeyip genel kurula havale etseydi. İkiz Yasalar zaten yasalaşacktı. Çünkü Türk Devleti 24 Mart 2001 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan “Ulusal Proğram”da Ecevit, Yılmaz ve Bahçeli imzası ile AB’ye taahhüd vermişti.
İkiz Yasalar’ın 4 Haziran 2003’te AKP hükümeti tarafından Mecliste kabul edilmesi 57. Koalisyonu oluşturan partilerinin genel başkanlarını sütten çıkmış ak kaşık yapmaz.

Tarih 24 Ağustos 2013.
MHP Konya’da miting yapyor. Devlet Bahçeli miting meydanında şöyle bağırıyor.
- "Uyanın artık, vatan bölünüyor vatan!.."
İyi de vatanın bölünmesine hukuki dayanak teşkil eden BM antlaşmasına imza atılırken Kamran İnan’ın teklif ettiği “Gerekirse koalisyondan çekilin!” ikazına niçin kulaklarınızı tıkadınız sayın Bahçeli!... İkiz yasaları hükümet tasarısı olarak Meclis’e havale ederken altına niçin imza attınız sayın Bahçeli?..
Attınız çünkü MHP’lilerin “balık hafızalı” olduğuna inanmıştınız…

Unutmadık Devlet Ağa unutmadık!..

Alper AKSOY

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey



34
GÜNCEL / Ynt: AHKAM KESEN YANCILAR, PAYANDACILAR, EYYAMCILAR!
« Son İleti Gönderen: Çağrıbey 19 Kasım 2024 »
Latincede homo homini lupus diye bir deyim var!

Thomas Hobbes, insanın doğasını betimlemek için bu kavramı kullanır ki, Türkçe karşılığı; insan insanın, kurdudur demektir.

Ben bu sözü, güncel durumu tanımlamak için, mulier mulieri lopus yani Türkçe anlamıyla Kadın, kadının kurdudur olarak kullanmak istiyorum.

Zira geldiğimiz noktada kadınlar, kadın hakları için çırpınan; kadının; Atatürk önderliğinde, cumhuriyetle birlikte başlatılan Türk Aydınlanmasıyla elde ettiği hak ve özgürlükleri koruma ve sürdürme hususunda, mücadele verenlere karşı sergilediği tavır, insanın; kendi ayağına kurşun sıkmasına benzer, bir seyir takip etmektedir.

Kadın haklarını savunanlara, en çok kadınların düşman olduğu, bir erkeğin, nedenini asla anlayamayacağı, bir gerçektir.

Oysaki akıl ve yaşamın gerçekleri, bütün erkekler; laikliğe, Atatürk devrimlerine ve Türk Aydınlanmasıyla verilmiş haklara karşı çıkıp, yüz çevirse bile, kadınların, hiç bir fire vermeden, topyekun, bu değerlere; sarılıp, koruması, yaşatması ve hatta bu uğurda, ölümü bile göze alması gerekir.

Maalesef bunun tam tersine bir mantık, inanış ve düşünüş hâkim.

Kadınlarımızın önemli bir kesimi; kendilerine hürriyet bahşeden, hukuk önünde eşit kılan, mirasta birebir hak tanıyan, seçen, seçilen, özgür birer bireyler yapan Atatürk'e, kulaklarına üflenen hurâfelere inanarak, düşmanlık ediyor.
Buna modern psikiyatri gönüllü kölelik adını vermektedir.
Bu çok ciddi; deruni-psikolojik ve psikonevrotik, bir maraz olarak, önümüzde durmaktadır.

Türkçüleri bekleyen ne kadar çok sorun olduğunu ve ne kadar büyük bir mücadeleyle karşı karşıya kalacağımızı hatırlatmak istedim.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey
35
GÜNCEL / Ynt: SOYSUZLUK VE NAMUSSUZLUKTA SINIR TANIMAYAN ÇUKURLAR!
« Son İleti Gönderen: Çağrıbey 19 Kasım 2024 »
Genç tegmenlerin; anayasaya ve kurucu değerlere bağlılık yemininden rahatsız olan her kim var ise ve gerekçesi ne olursa olsun, kanı ve vicdanı kirli bir Türk düşmanı, köpektir.
Bunların fikri referansının, Türk milliyetçiliği ayaklarımın altındadır! diyenler olduğunu biliyoruz.

Her işin ucu, dönüp dolaşıp, Bahçeli'ye çıkıyor.
Zira bu, kanı ve vicdanı kirli, siyasal İslâmcıların, bu işleri, birinin himayesi ve desteği olmadan yapabilecek ne yürekleri, ne de cesaretleri var!
Bizim memlekette, boğayı böğürten taşşağıdır derler.
Tavşan yürekli, siyasal İslâmcıları böğürten taşşak, Bahçeli'dir.

Hesap bir yerde şaşacak.
Milletin sinir uçlarıyla, çok oynadılar.
Bu hep böyle gitmez.
Gitmemeli de.
Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.
O gün, çok uzak değil.

Sizi, rahatsız etmeye devam edeceğiz.

Zira bu ülkede her Türk çocuğu;

MUSTAFA KEMÂL'İN ASKERİDİR!

Boşuna uğraşmayın!

MUSTAFA KEMÂL, BU TOPRAKLARDA, HİÇ YENİLMEDİ!

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey
36
Merhum Muazzez İlmiye ÇIĞ Hanımefendiye ait, bazı eserlerin, PDF dosyaları ileti ekindedir.
Yararlanmak isteyenler, bilgisayarına, eklenti modülünden, indirebilir.

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!

Ekli PDF Dosyalar:
1- Muazzez İlmiye Çığ - Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği
2- Muazzez İlmiye Çığ - Hititler ve Hattuşa
3- Muazzez İlmiye Çığ - Atatürk ve Sümerliler
4-Muazzez İlmiye Çığ - Sümerli Ludingirra
5-Muazzez İlmiye Çığ - Sümerlilerde Tufan, Tufanda Türkler
6-Muazzez İlmiye Çığ - S. N. Kramer - Tarih Sümer'de Başlar
37
Türkiye'de laiklik ve kadın haklarının önde gelen savunucularından birisiydi.
Türk Aydınlanmasını en iyi özümseyen ve bu uğurda uğraş veren özverili bir cumhuriyet kadınıydı.
Atatürk'ün Türk Tarih Tezi'nin en derin araştırmacılarından birisi olup, bununla ilgili dünya çapında araştırmalar yapıp, özgün bulgulara ulaştı.

Yeri bir daha doldurulamayacak büyük bir değer ve yaşayan, 110 yıllık, bir tarih daha göçtü.

Ruhu şad, durağı; Tañrı Dağları ve Türk Uçmağı olsun!

TÜRK IRKI SAĞOLSUN!

Eserleri:
- Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sümer'deki Kökeni, 1995, Kaynak Yayınları
- Sümerli Ludingirra, 1996, Kaynak Yayınları
- İbrahim Peygamber - Sümer Yazılarına ve Arkeolojik Buluntulara Göre, 1997, Kaynak Yayınları
- İnanna'nın Aşkı - Sümer'de İnanç ve Kutsal Evlenme, 1998, Kaynak Yayınları
- Zaman Tüneliyle Sümer'e Yolculuk, 1998, Kaynak Yayınları (Genişletilmiş ikinci basım; ilk basım 1993, Kültür Bakanlığı Yayınları)
- Hititler ve Hattuşa - İştar'ın Kaleminden, 2000, Kaynak Yayınları
- Gilgameş - Tarihte İlk Kral Kahraman, 2000, Kaynak Yayınları
- Ortadoğu Uygarlık Mirası, 2002, Kaynak Yayınları
- Çivi Çiviyi Söker - Muazzez İlmiye Çığ Kitabı, Serhat Öztürk, 2002, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- Ortadoğu Uygarlık Mirası 2, 2003, Kaynak Yayınları
- Sümer Hayvan Masalları, 2003, Kaynak Yayınları
- Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği, 2004, Kaynak Yayınları
- Vatandaşlık Tepkilerim, 2004, Kaynak Yayınları
- Atatürk Düşünüyor, 2005, Kaynak Yayınları
- Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği, 2005, Kaynak Yayınları
- Sümerlilerde Tufan - Tufan'da Türkler, 2008, Kaynak Yayınları

Aldığı Ödüller:
- Adana Tepebağ Rotary Kulübü, Meslek Hizmet Ödülü[18]
- İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarafından Fahri Doktora ünvanı, 4 Mayıs 2000[19]
- Osmaniye'nin Çardak köyü'ndeki Anadolu Halk Bilimleri ve Kültür Derneği tarafından "Özgür İnsan Ödülü", 2005[20]
- Vatandaşlık Tepkilerim isimli kitabı, Galatasaray Rotary Kulübü tarafından İngilizceye çevrilerek Avrupa ve Amerika'daki üniversite kütüphanelerine dağıtılmıştır.
- Uluslararası Lions Kulüpleri Derneği tarafından "Melvin Jones Dostluk Ödülü", 2014[21]

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
38
GÜNCEL / SÜMEROLOG MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ UÇMAĞA VARDI
« Son İleti Gönderen: Çağrıbey 17 Kasım 2024 »
20 Haziran 1914 - 17 Kasım 2024

Türk kültür ve tarihine essiz katkılar sağlamış, Atatürk'ün kızı olmaktan övünç duyan, gerçek bir cumhuriyet aydını ve kadınlarımızın yüz akı; tarihçi, araştırmacı ve Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ Hanımefendi sonsuzluklar yurduna göç etti.

Kutlu ruhu şad, durağı; Uçmağı olsun!

TÜRK IRKI SAĞOLSUN!

Muazzez Ana, Tañrı Dağlarına selâm götür.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey
39
Alıntı yapılan: Ord. Prof. Dr. Halil İnalcık

Türkler asırlarca, köylü ve asker olarak bırakılmıştır.
Devşirme paşaların emrinde, hiçbir fikri alınmadan, 7 iklim 3 kıtada, haritada yerini dahi bilmediği cephelerde, sarayın şan ve şöhret hırsları uğruna, kırdırılmıştır.
Ama gelin görün ki Türkün adı yoktu. Saraya ve idareye sokulmazdı. Ne dilini geliştirebildi ne yayabildi.
Azınlıklar askerlikten muaf, nüfuslarını ve varlıklarını artırırken, Türk nüfusu 600 senede artamamıştır.
1923 te, Vahdettin'in deyimiyle, 5 milyonluk, yarısı hasta ve sakat, yurdu da işgal edilmiş, bir Türk kavmi devretmiştir, Cumhuriyete.


Ord. Prof. Dr. Halil İnalcık'a rahmet ve saygıyla...


Alıntı yapılan: Ord. Prof. Dr. Halil İnalcık

Anadolu köylüsünün, bırakın mezar taşını, çoğunun mezar yeri bile bilinmezdi.
Kimbilir hangi cephede, hangi siperde can verip, kefensiz, defnedilirdi.
Türk köylüsünün görevi, imparatorluğun asker yükünü çekmek, cepheden cepheye koşup ölmekten ibarettir!


Ord. Prof. Dr. Halil İnalcık'a rahmet ve saygıyla...


Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin;
Üzerinde yaşadığımız coğrafya 72,5 milletin kardeşçe yaşadığı bir coğrafyaydı.
Ne zamana kadar?
İttihatçılar bu ülkede egemen oluncaya kadar!

Buyurmuş.

Yani bu, kanı ve vicdanı kirli, zat demek istiyor ki;
Asırlar boyu ne güzel ninnilerle, masallarla uyuttuğumuz Türkleri, bu ittihatçılar gelip, Türk olduklarını hatırlatarak uyandırdılar.
Ondan önce, ne güzel mutlu, mesut yaşıyorduk.
Türk yurdunda Türkleri çalıştırıp, askere gönderip, biz de devletin, vatanın her nimetinden tepe tepe faydalanılıyorduk.
İttihatçılar düzenimizi bozdular.

Diyor.

İttihatçılara bu kadar öfke duyan, bu kanı ve vicdanı kirli devşirmeler;
Ne mutlu Türk’üm Diyene!
Yaradılışımda bir fevkaladelik varsa o da Türk olarak dünyaya gelmemdir.

Diyen, Gâzi Başbuğ Atatürk'e, neler demezler ki?

Diyorlar da, zaten.

Bu güruh; Osmanlıcılık ve İslâmcılık maskesi altında, Türk düşmanlığı yapmakta.
Böyle hainlik yapa yapa, Türk insanını, sahte Osmanlıcılık ve siyasal İslâmcılık sopasıyla, döve döve; deist, ateist, Şamanist ve Osmanlı düşmanı yaptılar.

Eserleriyle övünebilirler.
Bunların ne menemen bir kanları ve vicdanları kirli birer mikrop olduğunu görüp, anlayan Türk, özüne dönüyor.

Her hastalığın çaresi var!
Lakin; bir ölümün, bir de kan ve vicdan kirliliğinin tedavisi yok!

Kafir küfrünü, münafık bozgunculuğunu yapsa da, tertemiz nûru bulandıramayacaktır.

Çünkü Türk, Ulu Tanrının, soylu gözdesidir.

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
40
GÜNCEL / Ynt: SOYSUZLUK VE NAMUSSUZLUKTA SINIR TANIMAYAN ÇUKURLAR!
« Son İleti Gönderen: turania_25 15 Kasım 2024 »
Özlem'in kurduğu cümlelerde; sırıtan, kırıtan, yakışık almayan ifadeler mevcut.
Bu kadının siyasi hayatı nasıl devam ediyor anlaşılır gibi değil. Gaf üstüne gaf yapan, saçma cümleleri ile dikkatleri üzerine çeken ve kendi kurduğu cümleler ile çelişen bu zat, neden ve nasıl ısrarla siyasete devam edip görev verilebiliyor?
Türk kadınını temsil adına bir tek madde bile taşımayan bu parazit, bir an önce siyasetten ve medyadan uzaklaştırılarak, ihtiyaç duyduğu aşının bir an önce yapılmasını Özlemle bekler olduk.
Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 7 8 9 10