TÜRKLÜK ve TÜRK DÜNYASI OTAĞI > TÜRK KÜLTÜR ve MEDENİYETİ

Vuslatice

<< < (2/16) > >>

Üçoklu Börü Kam:
Uyan bre Türk'ün oğlu
Damarına vuruş olur
Kan kokuyor Anadolu
Çapulcudan dalaş olur

Osman Hocamızın; dilinin sadeliğini, Türkçeyi kullanma becerisini ve eserlerinde Türk Milli değerlerini işleme ustalığını hep alkışladım ve bir kez daha alkışlıyorum.
Türklük dolu yüreği varolsun!
Kök Tenğri, kem gözlerden, saklasın!
TTK.

o.öcal:
Her soydaşıma ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.


Ermeniye Sesleniş

Dünya seyirciydi, Rus senden yana;
Kesmek istediniz Türkün soyunu.
Hocalı boyandı al kızıl kana,
Unutma ermeni unutma bunu!

Bin dokuz yüz doksan iki yılının,
Yirmi altısında şubat ayının,
Yazdınız fermanı can Hocalı’nın.
Unutma ermeni unutma bunu!

Altı yüz on üç can; şehit yörede.
Hunharca katletmek sizin törede.
Bin iki yüz yetmiş kayıp nerede?
Unutma ermeni unutma bunu!

Gebe olanların karnın yırtmağa,
Utanmadın bir de vardın yakmağa.
Bir çok canı diri gömdün toprağa,
Unutma ermeni unutma bunu!

Kafatası yüzüp yerde koydunuz,
Kimisinde bakar gözü oydunuz.
Bu bir soykırımdır soysuz doğdunuz,
Unutma ermeni unutma bunu!

Özal Şiidir diye yardım yapmadı,
Sülo Rus'dan korktu adım atmadı.
Türkler bu hesabı vallah yutmadı,
Unutma ermeni unutma bunu!

Genç ihtiyar kadın kızan demeden,
Öldüm vazgeçmedim amma töreden.
Kork ermeni kaçkın yanık sineden,
Unutma ermeni unutma bunu!

Yüz binler kaçkındır yüz binler sürgün,
Suçu Türk olmaktı sadece Türk’ün.
Yaşayan yurduna dönecek bir gün,
Unutma ermeni unutma bunu!

Karabağ vatandır yad eller gurbet,
Gurbette yananlar sılaya hasret.
Vuslatî hesabı soracak elbet,
Unutma ermeni unutma bunu!



o.öcal:
Dil Sesimin Bayrağı ((Gülce-Çerçeve Cinas (Yediveren))

Aksın berrak su gibi çağdan çağa bir içim,   
Aksın derim renk atar kan kırmızı bak içim.

Ya nar gibi kavurur ya densiz düşer dolu,
Yanar bağrında ateş kahrolur Anadolu.

Yazar kalem dil söyler kalmasın gözü yaşlı,
Yazar esnaf modacı oğul kızan genç yaşlı.

Ayağa kalk dik yürü uyan gafletten uyan,
Ayağa kul, baş olmaz yatıp şeytana uyan.

Çare siz değilseniz dil üşür vicdan sızlar,
Çaresiz koymaz Tanrı kalbi kör vicdansızlar.

Türkü Türkü yükselsin aydınlık veren o nur,
Türk’ü temsil eden o hem şereftir hem onur.

Devir en sapkın devir Vuslatî gül sürünsün,
Deviren gönderimi sürüm sürüm sürünsün.

Dil kıymeti bilinse dilim dilim dilinmez,
Dil sesimin bayrağı bayraktarım dil inmez.

Osman Öcal

o.öcal:
    Bayrağıma Saygıyla (GÜLCE-Bahçe)

Boz aygırın üstünde tarihi çekip geldim,     
Altaylardan Tuna’ya bakın asil Türküm ben.
Geçtiğim her kalenin burcuna dikip geldim,
İncitene sözüm var bakın nasıl Türküm ben.

Saka’da Alp Er Tunga Hun tahtında Teoman,
Avrupa’da Attila Çin kalbinde Kür’şad’ım;
Malazgirt’te Alparslan bozkırlarda Cengiz Han,
Adıma Türk diyorlar Gökbörü’ dür soyadım.

Bayburt’ta Dede Korkut,
Sivas’taki Pir Sultan…
Nevşehir’de Hacı Bektaş,
İstanbul’da, Fatih Sultan Mehmet Han;
Benim ben! Biliyor bütün cihan.

Eskişehir’de Karaman’da Yunusum,
Edirne’de Aliço Kırkpınar’da pehlivan;
Antep’te Şahin Beyim İzmir’de Hasan Tahsin,
Maraş’ta Sütçü İmam…
Tanır beni her kalleş,
Mutafa Kemalim ben Samsun’dan doğan güneş.

Düğünde halay başı yaylada karacık çoban,
Elazığ’ın Gakgoşu asrın bağrından kopan;
Erzurum’un dadaşı, her yöreden Atsızım.

Benim ben!
Zeybeğin sesi,
Yedi dağın efesi.
Diyarbakır’da Ziya Gökalp,
Toroslarda Tahtacıyım, soğulmaz derya;
Ben Fıratım Fırat benim, benim kanlı Sakarya.

Ey güneşim yıldızım yıldıza yoldaş ayım, 
Oğul sensin kızım sen sensin kardeşim bacım;
Sendendir özgürlüğüm sadakta ok kırçıl tayım,
Anam sensin atam sen sensin benim baş tacım.

Çanakkale’de açan benim nazlı çiçeğim,
Damar damar kanımsın varlığımın nefesi;
Söz kestim Azrail’le dibinde öleceğim,
Eksilmesin üstümden kanadının gölgesi.

Gönlümüzün tek aşkı sensiz olmaz bu vatan,
Mavi göğü yırtarak geceme doğan tansın,
Vuslatî’nin özünden düşmüş böyle bir destan,
Dalgalan şafaklarda kıymet bilmez utansın.   

Osman Öcal

o.öcal:
Siyah Şemsiyeli Buse (GÜLCE-TEKİL)

Bağrımıza basa basa neler götürdü neler
Bedelli hayat;
Gönül gönül serenat.
Yaramız kozasından yoksun,
Yüce dağ başında kar elif elif;
Şakaklar üstüne düşen gölgeler mahzun.
Aynalarda değişim, küs kaldı arzum sıra.
Ne sultanlık dedik ne yüz verdik mısıra;
Yaz bahar ayında dermedik gonca,
Yanık sevdanın ardı sıra
Sürüklendik yeke yek,
Dalgalı yürek…

Tutsak kaldı enginlerde, yunus oldu, çaresiz
Dörtledi,
Geçti kırlangıç mevsimi, son hamleye çare siz.

Günlerse fani,
Kalmadı gama mani;
Savrulduk derin sonsuzluğa,
Hazan girdabında yaprak misali;
Tutunacak dal mı kaldı poyraza karşı.
Sonbahar yağmurlarının ben olaydım sebebi,
Katardım birbirlerine yer ile arşı.
Sarararak düşen mavi damlalar
Siyah şemsiyeli bir buse
Kondurmaz mıydı güle.
Heyhat, dalgalar…
Ufalandık vuruldukça, sen kalbini sürgüle.

Osman Öcal

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

[*] Önceki Sayfa

Tam sürüme git