TÜRKLÜK ve TÜRK DÜNYASI OTAĞI > TÜRK KÜLTÜR ve MEDENİYETİ

Vuslatice

<< < (16/16)

o.öcal:
Otağın 'En son cevaplanmış konu başlıkları' bölümünü sık sık işgal etmemek adına şiirlerimi bile toplu paylaşıyorum. Ama son iki yorumu yanıtlamaz isem kandaşlarımı önemsememiş gibi bir duruma düşerim ki bu benim kişilik yapıma uygun değil. Hem Kurtkaya hem Alp kandaşıma hoş düşüncelerinden dolayı ayrı ayrı teşekkürler.

o.öcal:
Ezdiğin topraklarda kan çiçeği açmadan
Dola kaldın içime beleş vatan yok öyle
Son vatan Anadolu elimizden uçmadan
Ey kağanlar kağanı kal ayağa sen söyle



Ülkü Törelenmez Çürük Çiğitle

Ülkü törelenmez çürük çiğitle,   
Duruşu Türk olan öz gerek bize.
Kara yer üstünde yağız yiğitle,
Yoruşu Türk olan kız gerek bize.

Obada oymakta budunda ilde,
Modada şekilde ünde değil de;
İlimde teknikte sanatta dilde,
YarışıTürk olan söz gerek bize.

Ders almayan aksakallı kocadan,
Han tutulsa tuğu düşer bacadan.
İrfan yuvasında kutlu hocadan,
Görüşü Türk olan tez gerek bize.

Ufuklarda kara bulut katarken,
Eşkıyalar pusu kurup yatarken,
Yiğitleri derbendinde yutarken, 
Sarışı Türk olan köz gerek bize.

Kağanların ruhlarını dinleyen,
Kırk çeriyi bir solukta binleyen,
Uzun kollu kopuz gibi inleyen,
Vuruşu Türk olan saz gerek bize.

Maziden atiye köprüler kurup,
Turan aşkı ile yanıp kavrulup,
Yağı bildiğinin kalbine vurup,
Serişi Türk olan göz gerek bize.

Vuslatî der kişneterek kıratı,
Giyinip kuşanıp kanlı pusatı,
Orhun ile sözlemeye Fırat’ı,
Uruşu Türk olan hız gerek bize.

                     Osman ÖCAL

İzindeyiz Atamın -ZEMAHŞER

Acunda şanı kalan Geldi tarih boyunca
Kılıç girerken kına Gitti düşmanı boğdu
Halkını ulus kılan Geldi zulmü duyunca
Yol gösteren ırkına Gitti yeniden doğdu

Selanik’in güneşi Geldi yordu dumanı   
Yükseldi ışık ışık Gitti yayıldı yurda
Dedi hanların eşi Geldi birlik zamanı
Anadolu karışık Gitti yol sordu kurda

Altaylardan Tuna’ya Geldi bir bilirkişi
Türkeli uyanırken Gitti pay verdi umut 
Alaylar girdi toya Geldi sardı geçmişi
Dünya onu tanırken Gitti çizildi hudut

Sakarya kan içerken Geldi kurtuluş anı   
Titredi Türk’ün kanı Gitti şu hasta adam
Can teninden geçerken Geldi zafer nişanı
Telaş sardı susanı Gitti kahroldu evham

Yeniden ülke kurdu Geldi gelişme çağı
Türk denilen ulusa Gitti bak neler oldu
Yağı tekrar kudurdu Geldi kırdı budağı
Kurşun sıktı her usa Gitti taş meler oldu

Sonsuza dek sürecek Geldi böldü sanmayın
Şu kale şu el erki Gitti yan çırağına
İl düşüren görecek Geldi öldü sanmayın
İzindedir yol erki Gitti Tanrı dağına

Osman Öcal

Şiirin Özelliği: İlk yedi hece yukarıdan aşağı dudakdeğmez bir şiir. Yukarıdan aşağı ikinci yedi hece Zemahşer ‘Geldi Gitti’ nazım türü bir şiir. Soldan sağa on dört hece ayrı bir Zemahşer şiiri.



Bir Gökçenin Uğruna

Vuslat kapısını ayrık görünce,
Turnalar selamsız indi diyorlar.
Mühürlü nameyi yanık verince,
Bülbülün payını yendi diyorlar.

Sazlı gölde düşlediğin yaşamla,
Duygular içlenip kanarsa gamla,
Çığ gibi koparak düşerse damla,
Kirpikler gözlerin bendi diyorlar.

Hazan bağlarına inerken duman,
Ne telli saz çare ne yaylı keman,
Tezgâhta görünen şu eski roman,
Ne zaman kıymete bindi diyorlar.

Sevdasını yorgan yapıp yarına,
Demlenmiş acıyı basıp bağrına,
Yıldıza eş bir gökçenin uğruna,
Deli kurda kıyan kendi diyorlar.

Ey Vuslatî yine beni sen anla,
Kar yaramı belediğin yaranla,   
Boran olup yüreğime vuranla,
Seher yeli niye dindi diyorlar.


Börklü Melek

Şaşmadı kavlimiz şaşmadı daha,
Ömür kündesinde şaştığın kadar.
Sevda alazında aşkın közünde,
Pişmedin töreyle piştiğin kadar.

Sanmaki sadece kemikle etsin;
İçimde büyüyen soylu bir dertsin.
Bazen düş kırığı bazen suretsin,
Hayal perdesine düştüğün kadar.

Derinden derine kanar art arda,
Yırtılan yüreğim kalırken darda.
Gözlerim uzağı süzüp arar da,
Girmedin ufkuma taştığın kadar.

Gurbetten sılaya tuttuğum dilek,
Kalbimin sancısı gönlüme şelek.
Sadağı ok dolu börklü bir melek,
Deşmedi yaramı deştiğin kadar.

Yüklense Vuslatî varsa vebali,
Haykırsa ismini gökçen misali;
Koşar mı yüreğin nic’olur hali,   
Ceylan otağına koştuğun kadar.

Osman Öcal

o.öcal:

Sesleniş

Ruhumdaki son düğüm tenime deli fişek
Valığımın toplamı menzile konmuş hedef
Yüzsüz kılıf içinde çengiye yorgan döşek
Boğazıma yağlı ip yaylı tambur zilli def

Törelensin yeniden mızrabımız telimiz
Bir tutam özgürlüğe andımızı bıraksın
Türkülere sevdalı yürek tutsun elimiz
Gözesi kurutulan pınarlar bizden aksın

Ak otağın önünde yeni toylar kurulsun
Aksakallı kocayı Boğaç hanlar dinlesin
Yıldızların altında gün geceden sorulsun
Bir zulme direnişi Koç Köroğlu ünlesin

Dağlar dağa dayansın bir alaca şafakta
Gökçadırın altında ocaklansın her yuva 
Açan kan çiçekleri nakış olsun duvakta 
Ses versin Dadaloğlu uyansın Çukurova

Nefesinde boğulsun emzirilen yığmalar
Yeniden ferman çıksın neşter inen dilime
Düşürmeden tetiği şahmerandan doğmalar 
Her dönemeç bağlansın çağlar üstü bilime

Virgülünden noktaya bağlantılı ülkede
Veyselce haykıranlar çığırsın Türküsünü
Şaha kalksın eğitim devrimlerde ilkede
İlimde ve teknikte duyulsun Türk’ün ünü

                         Osman Öcal





Karkın Koru Arası

Zaman zaman geçerken Anadolu şarkını
Malazgirt zaferiyle tarihlerden taşmışım
Horasan toprakları salmış Dede Karkını
Peşinden gelenlerle tekrar eşik aşmışım

Yaşadığım yurtlarda boy birliğim dağılmış
Dağıstan Türkmenistan ta Cüzcan’da ezelce
Konargöçer bir yaşam gözelerim soğulmuş
İki koldan girerken savrulmuşum gazelce 

Diyarbekir’den Kars’a Erzurum’dan Mardin’e
Behremaz, Gavurdağ’da otağımı kurmuşum
Urfa Konya Kengiri düşüp yurtluk derdine
Ya Rakka’ya sürülmüş ya Sivas’ta durmuşum

Bir parçam Bayat’tayken diğerim Boz Ulus’ta
Başsız kalan kurt gibi bir parçam da Dokuz’ da
Saraylarda yok sefam göz kırpmadım cülusta   
Ben Türkümü söyledim uzun kollu kopuzda

Boz yeleli kıratı sürmüşüm yayla yayla
Halep’ten tut Maraş’a dolanmışım sürüyle
Yıldızlarla oynarken sohbet kurmuşum ayla
Susayınca çöllerde kanmışım kültürüyle

İç-İl Bursa Akhisar Gümülcine İpsala   
Yenice ve Çatalca aşrı yurtlar tutmuşum
Koru Pazarı Söğüt Çorum’dan tut Rum-kala   
Kaş’ta çam gölgesinde balamı uyutmuşum.

Yüzyılların yüküyle Haremeyn’den koparak
Yeni İl diyarını tam bağrından delmişim
Çankırı sancağında göğü çadır yaparak
Kalacık hey Kalacık son kez sana gelmişim

Geleceğim yol sürmüş Karkın Koru arası
Boz bulanık akarken durulmuşum yeniden
Dar gelmiş Elmapınar sonra Bucak ovası
Kara tepe bağrına kurulmuşum yeniden

Vuslatî der yirmi dört bir Oğuz’a bağlı boy       
Bir yanım Kayı derken bir yanım Karkın diyor
Avşar Büğdüz Çavundur İğdir Eymür aynı soy
Ne mutlu Türk doğmuşum ne mutlu ırkın diyor

Osman Öcal

o.öcal:
Vatan Beni Kucaklar

Ben vatanı vatan beni kucaklar,
Uzanıp koynunda kalasım geldi.
Şen kalsın obamız tütsün ocaklar,
Uğruna gönüllü solasım geldi.

Bir güzel muştuya sardım selamı,
Emanet eyledim gözü alamı,
İncinmeyin incitmeyin balamı,
Körpe yüreğine dalasım geldi.

Türkün lokmasını bölüp yiyenler,
Her gün cami duvarına siğenler,
Fistan giyip dünya benim diyenler,
Sorgusuz tamuya salasım geldi.

Kutsalım anadır namusum canım,
Kirlenmiş toprağı temizler kanım.
Düşerken tertibim sızlar her yanım,
Yılanın başına dalasım geldi.

Pazarlıktan pay alıp da sevinen,
Gemisine koy bulup da övünen,
Aşık atar olmuş nice devinen,
Ocağına kibrit çalasım geldi.

Hak yolunda doğru tartar terazi,
Ölürsem şehidim kalırsam gazi,
Sanmayın Vuslatî söyler farazi,
Yeniden Tanrıkut olasım geldi.

Osman Öcal


Ey benim Babam

Kanımın sahibi ey benim babam,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.
Var olmasın bir oyuncak arabam,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Bayramlarda eğilse de başımız,
Yaban elde kaynamasın aşımız,
Ak mermerde donacaksa yaşımız,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Derme çatma ama sıcak yuvamız,
Vatan olsun bayrak olsun davamız,
Biz bizeyiz kurt uludur ovamız,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Gülmezse gülmesin sokaklar bana,
Giydir sözü baş yastıkta yatana.
Dualar yollarım hergün kıtana,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Sen insansın yiğit olur er kişi,
Çürük süğüm hainliğin dikişi,
Tanrı bilir namus borcu Türk işi,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Bedellolan sırtımızın kamburu,
Kaytan kırıp çalar iken tamburu,
Bir bedenden atmak için her uru,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Evvel buradaydık ahir burada,
Vuslatî der Türklük ersin murada.
Nereye çıkarsa çıksın kurada,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Osman Öcal

Yavrusunu Yitiren

Kuzgun vurup yavrusunu yitiren
Döner döner kuzusuna meleşir
Dört mevsimi bir araya getiren
Döner döner kuzusuna meleşir

Öz canını inzivada ezenler
Hasretini kirpiğinden süzenler
Diyar diyar divanece gezenler
Döner döner kuzusuna meleşir

Yaşamak esaret ölüm hür ise
Ah çekerek peşisıra yürüse
Son nefesi dizlerine fer ise
Döner döner kuzusuna meleşir

Yüreğinde kırk kandili yakarken
Kaderin karnını yarıp bakarken
Anıları burcu burcu kokarken
Döner döner kuzusuna meleşir

Dağ dumansız olmaz yayla pürensiz
Harebe bulunmaz kalbi örensiz
Vuslatî de bir can derdi frensiz
Döner döner kuzusuna meleşir

Osman Öcal



Yiğidim

Od düşerken derme çatma evlere
Bazen hasret bazen keder yiğidim
Lanet olsun yamyamlara devlere
Helallik verir mi ne der yiğidim

Ne sirklerde ne aynada kaş alır
Kara gözler karardıkça baş alır
İstemeyen yerden her gün taş alır
Koyunu kurt ile güder yiğidim

Korkağa kaçkına hırsıza inat
Milli parazite nursuza inat
Türküm diyemeyen arsıza inat
Liderler içinde lider yiğidim

Otağı bellidir atası belli
Ne bedelli bilir ne de bedeli
Ya aşkı delidir ya gönlü deli
Ölüme gülerek gider yiğidim

Vuslatî; değmesin yatanı için
İndirmez perdeyi utanı için
Bir can borcu vardır vatanı için
Kalleş pusularda öder yiğidim

Osman Öcal

El Açtım Birce Tanrım-ÇAPRAZLAMA

Kan üfürür fırtına dağlar yanar fay çöker
Aklı sarhoş çobanın geviş çalar buğuru
Söz kesimi gereği başıma döner cihan
Nuru söner yıldızın gün kararır ay çöker

Uyuz tayın üstünde harap kaleler aşan
Koklaşıp her zibilde yer açarken sultaya
Kızıllaşan ak toprak üçer beşer gül verir
Ana olur can olur yeniden bayraklaşıp

Kışlara düşer cemre al zemine beyazım
Bulutlaşır kirpikte yiğitler saf tutarken
Bir avuntu yüklenir hüzünlü bakışlara
Batarken gözlerime uyku tutmaz avazım

Sefasını sürerken vatansızlar vatanın
Sevene gam sağdırır taşı yoğurur öfke
Hatanın hükmü sürer töre kalır yetimce
Silkelenmiş adalet hukuk ağlar güvene 

Ciğerim pare pare yüreğim erce Tanrım
Sür topunu soysuzun açılsın Türk’ün yolu
Bir tek sana inandım sana boyun eğerim
Anadolu şenlensin el açtım birce Tanrım




Varsağı

Bre dinleyin beylerim
Ergenler erip otursun
İki susar bir söylerim
Yayını gerip otursun

Kartala kanat süreni
Kurt bakışlı alpereni
Ataya kıymet vereni
Görenler derip otursun

Kör kılıca yeni masat
Eğri dile çelik pusat
Tepegöz’e yiğit Basat
Hakkını verip otursun

Er düşür ki il bahtına
Türk elinin paytahtına
Ankara’da han tahtına
Postunu serip otursun

Vuslatî sözünün şahı
Hazzetmeyiz padişahı
Kalmasın milletin ahı
İsterse yerip otursun

Osman Öcal


Gönül Güle Hasret Ayak Meşine

Mor dağların eteğine kurduğun,
Obanızdan geçtiğimi gördün mü?
Kar suyuyla saçlarını yıkarken,
Aynı sudan içtiğimi gördün mü?

Yaslandıkça karlı dağın döşüne,
Gönül güle hasret ayak meşine.
Düştüm acıların düştüm peşine,
Kanlı çığır açtığımı gördün mü?

Özümden sızanı boranla karıp,
Yıldızları birer birer koparıp,
Her birine bir güzellik aktarıp,
Teni tenden seçtiğimi gördün mü?

Benim güvendiğim sonsuz ilahîn,
Çözemez sırrımı çözemez kâhin.
Sen keklik misali ben de bir şahin,
Enginlerde uçtuğumu gördün mü?

İçimiz kavrulup yanmış delice,   
Bitmiyor sabahı bekleyen gece,
Baharı arz eden turnadan önce,
Elden ele göçtüğümü gördün mü?

Vuslatî zararı düşer kârından,
Ak perçemli yaylaların arından,
Say ki verem olmuş ahu zarından,
Ömre kefen biçtiğimi gördün mü?






 Can Oğul

Kanımızdan beslenen ipsiz dümen dönerken
Kaçıncı kez doğuşun kaç kez öldün oy oğul
Kalktı altın kadehler onca ocak sönerken
Yaktığımız meşale donup kaldı toy oğul

Güneşin yorgunluğu karanlığa yağarken
Durdu ölümsüz zaman beliren süsen düştü 
Pusulasız sokaklar namluları sağarken
Gül açtık yeni baştan dağlara püsen düştü

Yorganımız kar iken suya girmeden cemre
Bir kaprisin uğruna çözülürken doğrulduk
Ne sürgünler sığdırdık gencecik biten ömre
Yangınlara kül için bir kez daha vurulduk

Öyle bir kader çektik turasız bir seçimden
Sevdamız utku ister ahtımız bir can oğul 
Mısralar katar tutmuş geçiyorken içimden
Uyku girmiyor göze girmiyor be han oğul

Ne seyirlik bir suret ne sövede kâğıtsın
Anıları yüklenmiş yüreğim hamal gibi
Gelmedi bir başbuğu her belayı dağıtsın
Türk soyunun önderi Mustafa Kemal gibi

Emanettir Tanrı’dan bir tutamlık kemik et
Vuslatî’de bir nefes varlığımız mülkümüz
Yok bedava bir yaşam değil bize keyfiyet
Mavi gökte al bayrak devredilmez ülkümüz

                                       Osman Öcal


Üryan Geldim Üryan Giderim

Kimin devresisin kimin tertibi,
İlim el vermiyor yaşına senin.
İnsan öğütürsün değirmen gibi,
Kimler av olmadı taşına senin.

Kimine bey dersin kimine paşam,
Eldesiz toplamdan doğar ihtişam,
Zehrolur kimine üç günlük yaşam,
Neden kâr yağmıyor başına senin.

Ne şahlar sakladın ne sultanını,
Sevdiğine ödünç verdin şanını,
Yudum yudum içtin kızıl kanını,
Kim vurgun gözüne kaşına senin.

Konaklara çöreklenir yarenler,
Huzur alıp mutluluğa erenler,
Emziğinden sefasını sürenler,
Kapında köledir boşuna senin.

Kurban kılar iken cananı hırsa,
Üğünür bohçadan muradı varsa,
Bir ömre verdiğin bir metre arsa,
Şaşarım körüne şaşına senin.

Durdum divanına kavga ederim,
Verdiğin nimete bedel öderim,
Üryan geldim aha üryan giderim,
Vuslatî muhtaç mı aşına senin.

Osman Öcal

[Hun Türk]:
Eyvallah Ağabeğ eline sağlık...

Navigasyon

[0] Mesajlar

[*] Önceki Sayfa

Tam sürüme git