TURAN'A HASRET
Ayşe Fatma değil beni ağlatan,
Gülmeden ölürsem ona yanarım,
Ağlatan “Turan„dır, başka bir vatan!
Bulmadan ölürsem ona yanarım.
Bulur bulmaz öpeceğim taşını,
Çok özledim ekmeğini, aşını,
Esir Türk'ün gözündeki yaşını,
Silmeden ölürsem ona yanarım.
Silinen gözlerin hasreti katı,
Kırım'dan Hazara koştursam atı,
Taşkent yaylasında madımak otu,
Yolmadan ölürsem ona yanarım.
Madımak toplayıp yesem o anda,
Yola revan olsam aynı zamanda,
Bir gece misafir Azerbaycan'da,
Kalmadan ölürsem ona yanarım.
Azerbaycan'dan da Kerkük'e varıp,
Orda kardaşımın yarasın sarıp,
Musul'da sazıma bir düzen verip,
Çalmadan ölürsem ona yanarım.
Saz çaldıktan sonra Musul şehrinden,
Ayrılsa da aşık ölmez kahrından,
Abdestimi yeşil Tuna nehrinden,
Almadan ölürsem ona yanarım.
Abdesti alınca duyarım hazı,
Ozan Arif ya şehit ol, ya gazi,
Çin seddinde bir gün sabah namazı,
Kılmadan ölürsem ona yanarım.
Ozan Arif
Günümüzün Dedekorkut'u diyebileceğimiz Ozan'ın vefatının, sene-i devriyesinde bir kez daha özlem, rahmet ve minnetle yad etmek isterim.
Sözleri destansı, yüreği çatal, davasında eğilmeden; bükülüp yamulmadan düz giden bir adamdı.