Son İletiler

Sayfa: 1 [2] 3 4 5 6 7 ... 10
11
TÜRK - TURAN DÜNYASI / Ynt: Turan'a Doğru...
« Son İleti Gönderen: turania_25 07 Kasım 2024 »
  Bir güzel gelişme daha...

  Türk Devletleri Teşkilatı'nın yeni bayrağı ile;

- Ortak Tarih Kitabı

- Ortak Alfabe

- Pasaportsuz gidiş-geliş

- Ortak Noter...

  Adım adım Turan'a...

12
Tarihte Bugün / Ynt: ABDULLAH ÇATLI REİS
« Son İleti Gönderen: turania_25 05 Kasım 2024 »
Devleti ve milleti için üst düzey görevlerde bulunmuş, ocak başkanlığı ve kişiliği ile de efsaneleşmiş bir Reis...
Abdullah Çatlı'yı anlatmak için bizlerin cümleleri kifayetsiz kalacaktır.
Tekraren rahmetle anıyor, bu yiğit Türk Evladı'nın ismini, her ortamda hatırlatmayı borç bilelim. 
13
AZGINLAŞAN TÜRKÇÜLÜK DÜŞMANLIĞI

Türkçülük düşmanlığı, bu ulu fikrin Türk hayatında tesirini göstermeye başladığı 1908 sonrasından beri devam edip gelen bir sinsi ihanet şeklidir. O günden bu güne bu ihanet yolunun yolcuları olarak ortada görünenlerin büyük çoğunluğu, başka milli davaları olan azınlık ırkçılarıdır.

İmparatorluğumuzun son yıllarındaki Türkçülük düşmanlığı, daha çok dini tüle büründürülmüş olarak ele alınıyor ve İslamiyet davasını saracak bir fikirmiş gibi vurulmaya çalışılıyordu. O zamanki Türkçülük düşmanlarının çoğu, Türk olmayan Müslüman Osmanlılardı.

Cumhuriyetten sonra Türkçülük düşmanlığının bu mahiyeti değişti. Günümüzün, Türkçülük düşmanları yine azınlık ırkçılarıdır ama, artık bu azınlık ırkçıları sadece din kılığına bürünmüş Müslüman gayrı Türkler değil, sosyalist postuna sarılmış Moskofçu veya Çinci takımıdır.

Bu devrenin Türkçülük düşmanlığı, uzun yıllar, bu yüzde yüz katıksız Türk fikrinin, Türkiye’ye yabancılar tarafından sokulmuş bir siyasi fikir olduğu yalanını tekrarlayıp durmuşlardır. Bu yalanın tesirsiz kaldığını görünce yalanı, büsbütün bırakmamakla beraber, şimdi, Türk’ün bu ulu fikrini hakaret çamuru ile sıvamaya çalışmaktadırlar.

Ardı arası kesilmeyen iftiralar ve hakaretler, şüphesiz, aczin ifadesinden başka bir şey değildir. Türkçülüğü namus ve haysiyete dayanan fikir gücü ile yıkamayan Moskofçu ve Çinci takımının işi küfür ve hakarete dökmesinin sebebi budur. Çünkü kızıl, bütün maddi imkanlarına rağmen Türkçünün karşısında güçsüzdür, acizdir, yetersizdir. Bunun neticesi olarak da zavallıdır.

O takımdan birisinin Türkçülükten “eşekçe fikirler” diye bahsettiğini biliyoruz. Kızıllardan, mesela “satılmışlar” filan diye söz eden milliyetçilere; “Sizler onlara sadece hakaret edebiliyorsunuz. Onlarsa kötü laf etmeden cilt cilt eserler veriyorlar” diyen bir takım iyi niyetli ve biraz da dünyadan habersiz kişiler, Türkçülüğü “eşekçe fikirler!!!” diyen bu nazik(!) kişi ve benzerleri için acaba ne düşünürler?

Şimdi bir milliyetçi çıksa da mesela: “Türkçülüğe eşekçe fikirler demek katırca bir harekettir” gibilerden bir şey söylese, bu iyi niyetli vatandaşlar, bu edebi(!) cilveleşmenin ilk kısmını unutup, muhakkak, yine Türkçüleri suçlama yoluna giderler.

Bu şekildeki seviyesiz bir hareketle, Türkçülük elbetteki değerinden bir şey kaybetmez. Çünkü Türkçülük, bir insani fikirdir. Hem de insani fikirlerin en yücesidir. Çünkü, insan cemiyetlerinin en büyüğü olan Türk Milletinin ülküsüdür.

Ülkünün ve hele Türk soyunun ülküsü olan Türkçülüğün manasını anlamak, elbette ki, bir seviye meselesidir. Hayatında dalavere, hile ve  maddeden başka bir şey tanımamış olan bir yaratık bu yüce fikri elbetteki kavrayamaz. Bir hödüğe veya cinsi sapığa büyük bir Türk hattatının bir mısraı veya şaheser bir minyatür ne ifade eder? İnsani bir gaye olan bir milli ülkü de, şüphesiz, sadece dış kılığı ile değil, iç dünyası ile de insan olan için bir mânâ taşır.

Türkiye’deki Moskofçu, Çinci veya Arapçı yaratıklar terbiyenin, nezaketin ve insani seviyenin dışına ne derece çıkarsa çıksınlar; fikri güçsüzlükten ileri gelen hakaret çamuruna ne derece sarılırlarsa sarılsınlar; yalana, iftiraya, demagojiye ne kadar kucak açarlarsa açsınlar, Türkçülük ülküsüne ne toz kondurabilirler, ne de onun yürümesine engel olabilirler.

Türkiye Türk’ü, bilhassa genç nesiller, artık uyanmıştır. Türkçülüğün günden güne bir çığ gibi büyümesinin sebebi budur. Bu çığ, eninde sonunda, Türkçülüğe düşman bütün fikir kırıntılarını ezecek ve Türk ülküsünü Türk dünyasına hakim kılacaktır.


Kaynak: TÜRKÇÜLÜK ÜZERİNE MAKALELER - NEJDET SANÇAR, DEVLET-TÖRE YAYINEVİ 1976

Bu gün geldiğimiz noktada, Türk Milletinin ve Türk Devletinin en azılı düşmanlığını yapan siyasal İslamcı zihniyet iktidardadır ve yanına iğdiş edilmiş milliyetçimsileri de alarak, bu coğrafyada Türk varlığını sonlandırma yolunda tam gaz ilerlemekteler.
Dokunulamaz denilen her kutsala dokundular.
Şimdi de anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesine yönelik atraksiyonlara başladılar.
Türk milletinin, bu gidişatı tez zamanda fark edip, buna karşı çıkma iradesi koymasını umut ediyorum.
O meşhur oğuz uykusundan, çabucak uyanmak ve ulu atalarımızın titre ve kendine dön! buyruğuna riayet ederek kıyama geçtiğimiz günleri tez zamanda görmek dileğiyle...

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey

14
Tarihte Bugün / Ynt: ABDULLAH ÇATLI REİS
« Son İleti Gönderen: Çağrıbey 05 Kasım 2024 »
Adı geçtiğinde bile, Türk düşmanı kahpelerin, tir tir titrediği; yiğit Türk oğlu, Çatlı reisi; rahmet ve şükranla yad ederim.
Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
Yolu yolumuz, davası davamızdır.
Ölümsüz hatırası önünde, saygıyla eğiliyorum...

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey


15
Tarihte Bugün / Ynt: ABDULLAH ÇATLI REİS
« Son İleti Gönderen: Üçoklu Börü Kam 05 Kasım 2024 »
Türk'ün güveni, düşmanın korkusu olan, bozkurt soylu, Abdullah Çatlı'nın, ruhu şad, durağı; Uçmak olsun!
Türklüğe yapmış olduğu hizmetler, asla unutulmayacak, adı; rahmet, minnet ve saygıyla anılacaktır.

TÜRK IRKI SAĞOLSUN!

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
16
Tarihte Bugün / Ynt: ABDULLAH ÇATLI REİS
« Son İleti Gönderen: [Hun Türk] 04 Kasım 2024 »
Reis'in ölüm yıldönümü...

Ruhu şâd olsun!

Allah rahmet eylesin.

TTK
17
Tarihte Bugün / Ynt: 26 Eylül Türk Dil Bayramı Kutlu Olsun!
« Son İleti Gönderen: Çağrıbey 04 Kasım 2024 »
Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Türk demek dil demektir. Milliyetin çok bariz vasıflarından birisi dildir.
Türk milletindenim diyen insanlar her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.


Mustafa Kemal Atatürk

TÜRKÇEM, BENİM SES BAYRAĞIM.
                                                                           
Gürül gürül akan bir Türkçe var. Sesini duyuyor musunuz? Ben duyuyorum. Türkçe’den uzakta yaşayanlar bu sesi duyamaz. Duysalar da onlara sinek vızıltısı gibi gelir. 26 Eylül Dil Bayramı’nda sizlere gürül gürül akan Türkçe’nin sesini duyurmaya çalışacağım.
İlk Türkçe yazılı metinler Göktürk yazıtlarıdır. Daha sonra Kaşgarlı Mahmut Türkçe sözcükleri derlemiş sözlük oluşturmuştur. 1072-1074 yılları arasında yazılan sözlükte 7.500 sözcük vardır.
Karamanoğlu Mehmet Bey “Türkçe’den başka dil kullanılmayacak!” diye buyruk çıkarmış, bu buyruğun ömrü Karamanoğulları’nın ömrü kadar olmuştur.
Osmanlı Türkçe’ye yüz vermemiş, Türk sözcüğünü aşağılama olarak kullanmıştır. Osmanlı’da Türk demek “akılsız, kaba” demektir.
Osmanlıca Arapça, Farsça ve Türkçe’den oluşturulmuş bir dildir. Osmanlıca bilmek için üç dili de iyi bilmek gerekir. Onun için Osmanlı’da okuryazar sayısı çok azdır.
Türkçe Yunus’un, Karacaoğlan’ın, Pir Sultan’ın dilinde yaşar. Halk Türkçeyi yaşatır. Tanzimat döneminde Şinasi tek bir cümle olan Osmanlıcayı paragraflara, tümcelere böler, noktalama işaretlerini kullanır. Osmanlıcayı anlaşılır kılmaya çalışır.
1910’larda Şemsettin Sami sözlük hazırlar. Sözlüğünde 13.000 civarında sözcük yer alır.
Mustafa Necati 1928 yılında ABECE değişikliği yapar. Türkçe’nin önü açılır. 1 Ocak 1929 günü gazeteler Türkçe çıkar.
26 Eylül 1932 yılında Türk Dil Kurumu kurulur. Türkçe seferberliği başlatılır. Türkçe metinler taranır, “Tarama Sözlüğü” oluşturulur. Anadolu’daki sözcükler derlenir, “Derleme Sözlüğü” oluşturulur.
Bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. diyen Mustafa Kemal Atatürk geometri kitabı yazar. Geometri terimlerini Türkçeleştirir: Açı, üçgen, dikdörtgen, toplama, çıkarma…
Türkçe doğal yatağına kavuşur gürül gürül akmaya başlar. Bugün Türkçe çeşitli dillerden gelen sözcükleri karşılamaya yeter. Bunun için ulus bilinci olanların çaba göstermesi gerekir.

Her sözün ararsan vardır Türkçesi!
Türkçe her şeyi anlatmaya yeterli değil diyenlerin kendileri de yetersizdir. Suç Türkçe’de değil bizdedir. Türkçe ile bilim de yapılır, felsefe de...

Türkçe;
Somut bir dildir. Somut şeyler daha kolay anlaşılır. Benzetmeler buna örnektir.
Işıklı bir dildir. Gelişmeye açıktır. Türkçe’de sözcüklerin anlatıma göre yeri değişir. Köklere yeni ekler getirilerek yeni sözcükler oluşur. Sözcüklerimiz çok anlamlıdır. Türkçe’nin anlatım gücü sonsuzdur.
Müzikli bir dildir. Güzel yazılmış Türkçe şiirler kulağa hoş gelir, çabuk bestelenir.
Türkçe’nin kuralları (ünlü uyumları, ünsüz benzeşmeleri,..) bir matematikçinin elinden çıkmış gibidir.
Böylesine güzel bir dilimiz var. Onu bilinçle, inatla kullanalım. Ulusal bilinç bunu gerektirir.
Cemal Süreya Türkçe bilenin işi rast gider der.
Türkçe kullanıyorsanız İŞİNİZ RAST GİTSİN..

Türkçe’ye gönül ve emek verenlerin 26 Eylül Türk Dil Bayramı kutlu olsun!

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey
18
GÜNCEL / Ynt: LGBT MESELESİ
« Son İleti Gönderen: Çağrıbey 03 Kasım 2024 »
Türklüğün en belirgin vasıflarından birisi de ahlak ve namuslarına çok değer vermeleridir.
Türk kızları, bekâretlerini korumak amacıyla kemerlerinde bir hançer bulundururlardı.
Türkler arasında zina hadiselerine nadiren rastlanırdı.
Tarihçi İbn Fazlan;
Oğuzlar, zina diye bir şey bilmezler.
Diye yazmaktadır.
Yine İbn Fazlan Devamla:
Böyle bir suç işleyen birini ortaya çıkarırlarsa onu iki parçaya bölerler.
Şöyle ki;
Bu kimseyi, iki ağacın dallarını bir yere yaklaştırarak bağlarlar, sonra da bu dalları bırakırlar. Dalların eski haline gelmesi sonucu o kimse iki parçaya bölünürdü.
Ayrıca Oğuzlar arasında, oğlancılık da çok büyük bir suç idi ve cezası her iki failinde öldürülmesidir.

Bulgarlar Türkleri arasında da zina diye bir şey yoktur. Zina onlara göre en büyük suçlardandı.
İçlerinden biri zina ederse, dört kazık çakıp zina edenin el ve ayaklarını bunlara bağlarlar, sonra onu boynundan uyruklarına kadar balta ile yararak iki parçaya ayırırlar. Kadına da aynı cezayı tatbik ederlerdi. Kadın ve erkeği ikiye ayırdıktan sonra vücutlarının parçalarının her birini bir ağaca asarlardı diyen İbn Fazlan, İtil Bulgarları arasında zinanın ne kadar büyük bir suç sayıldığını ve cezasının da o nispette büyük olduğunu güzel bir şekilde ifade etmektedir.
Dokuz Oğuzlarda bir kimse, bakire ile zina yaparsa ona 300 sopa vururlar. Ondan bir kısrak, gümüş bir kadeh, 50 deve alırlar. Bir kimse evli bir kadınla zina yaparsa, her ikisini hükümdarın kapısına getirirler. Hükümdarın emri üzerine her ikisine 300’er sopa vururlar. Adama, yeni keçeden döşeli bir harkâh yaptırıp kadının kocasına verirler. Sonra zina yapan kadını zina yaptığı adama verirler. Eğer zina yapan adamın imkânı varsa zina yaptığı kadının kocasına bir kadın bulup mihrini de vermesini şart koşarlar. Zina yapan adam fakirse 300 sopa attıktan sonra onu serbest bırakırlar.
İskendernâme’ye göre, Deşt-i Kıpçak’a gelen İskender, bozkırda ak tenli, pembe yüzlü, ay ve güneşten daha parlak çehreli, dar gözlü, insanları baştan çıkaracak kadar ve meleklerde bile bulunmayan güzellikteki Kıpçak güzellerini gördü. Yüzlerinde hiç örtü olmayan ve bakanları yakan bu güzel kadınlar, erkeklerden çekinmiyorlardı. İskender, askerlerinin böylesi güzel kadınları görünce, gençlik coşkunluğu ile taşkınlık yaparak kendilerini tutamayacaklarından ve savaşta bozulacaklarından korktu. Ertesi gün huzuruna gelen Kıpçak beylerine: “kadınların örtünmeleri daha hayırlıdır; kadın takımı, taş ve demirden de olsa, yine kadındır. Yabancıdan çekinmeyen bir kadın, kendi şerefini koruyamadığı gibi, kocasından da utanmıyor demektir.” dedi.
Onun bu sözleri üzerine Kıpçak beyleri:
Padişahım, yüz kapamak bizim âdetimize uymaz. Senin âdetin yüz kapamayı isterse, bizim âdetimiz de göz kapamayı ister. Başkasının yüzünü görmemek lazımsa yüzü değil, gözü kapamak gerekir. Padişah bize darılmasın, yüz kapatılacak da arkaya mı bakılacak?
Padişahım, sen gel de bu halkın yüzünü örtü ile kirletme; en iyisi bu örtüyü sen kendi gözüne as. Bir göz kapanırsa, ne ayı görür ne de güneşi” dediler.
Bu sözler, Kıpçakların örtünmenin namusu etkilemediğine inandıklarını göstermektedir.

İleti ekinde yer alan İslam Öncesi Türk Kültüründe İnsani Değerler adlı PDF dosyasında konuya dair daha geniş bilgiler yer almaktadır.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey

19
GÜNCEL / Ynt: Ankara'nın Başkent Oluşu Kutlu Olsun!
« Son İleti Gönderen: Çağrıbey 03 Kasım 2024 »
Ben Ankara'yı hükûmet merkezi yapmakla Türk'ün imkânsızı imkânlı hale getiren kudretini, dünyaya bir kere daha tekrar etmek istedim.

Gâzi Mustafa Kemal Atatürk

Bağımsızlığımızın sembolü, Millî Mücadelemizin Karargâhı, Gâzi Mustafa Kemal Atatürk’ün Yadigâr-ı Ankara’nın Başkent oluşunun 101. yıllı kutlu olsun!

Dünya durdukça kadim başkentimiz Ankara Türklüğün kalbi olmaya devam edecektir.
Nice 101, 1001 yıllara...

Bu vesileyle, en başta Türklüğün son başbuğu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Kurtuluş Savaşımızın ve sonrasında da kuruluş mücadelemizin bütün kahramanlarına sonsuz saygılar ve rahmetler olsun.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey

20
Türklüğün vicdânı bir,
Dini bir, vatanı bir;
Fakat hepsi ayrılır,
Olmazsa lisânı bir.


Uluğ Bilge Ziya GÖKALP

1 Kasım 1928

Türk Aydınlanmasının en önemli adımlarından olan Harf Devrimi'nin 96. Yılı, Altaylardan Macaristan'a kadar, Türk Budunu'na; uğurlu, kutlu ve beñgü olsun!

Türk dili ve edebiyatının gelişmesi uğrunda, bu büyük adımı atan, Başöğretmenimiz, Gâzi Başbuğ ATATÜRK ve Türk Aydınlanmasının öncü kahramanlarına sonsuz; rahmet, şükran ve saygıyla...

MİNNETTARIZ!

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey
Sayfa: 1 [2] 3 4 5 6 7 ... 10