TÜRKLÜK ve TÜRK DÜNYASI OTAĞI > TÜRK KÜLTÜR ve MEDENİYETİ

TÜRKLÜĞÜN ONGUNU BOZKURT

<< < (3/45) > >>

Çağrıbey:
KUMAN BAŞBUĞU SAVAŞTAN ÖNCE BOZKURT GİBİ ULUDU

Kuman Türkleri ile ilgili, Rus salnamelerine geçmiş, Bozkurt'la alakalı olan ilgi çekici bir rivayet vardır.

Kuman Türkler'i 11.yy.da Doğu Avrupa bozkırlarında yaşıyorlardı. Bizans ve Rusya baş düşmanları idi. Macarlar'a karşı da savaşırlardı.

Kuman başbuğu Bönek Han, Macarlar'la savaşmak zorundaydı. Ama durum umutsuz görünüyordu. Çünkü komutası altındaki küçük süvari ordusuna karşılık, karşısında büyük ve ağır silahlı bir ordu vardı. Bönek Han savaştan önceki gece çadırından çıktı. Bir kurt gibi ulumağa başladı. Bönek Han'ın ulumasına önce bir kurt yanıt verdi; sonra bir başkası. En sonunda bütün kurtlar ulumağa başladılar. Bu durum üzerine Bönek Han, yarınki savaşta üstün geleceğini anladı. Ve ertesi gün Kuman Türkleri'nin ordusu, kendisinden çok güçlü olan Macar ordusu karşısında parlak bir zafer kazandı.

Çağrıbey:
MİLLİ SEMBOLLER

Millet halinde yaşamanın şartlarından biri de milli sembollere saygı göstermektir. İnsan, medenileştiği oranda hürriyetlerinden bir bölümünü fedaya ve bazı kaidelere saygı göstermeye mecburdur. Medenî insan, hayvan gibi rasgele yerde uzanıp uyuyamaz. Her istediği zaman bağıramaz veya Türkü söyleyemez. Her istediği şeyi her zaman ve her yerde yapamaz.

Medenî insan milletçe kutlu sayılan canlı veya cansız varlıklara da saygılı davranır. Kutlu sayılan nesneler bayrak gibi, arma gibi, millî marş; gibi, şeref ve namus gibi şeylerdir. Hayvan için bütün bunlar, bu arada bayrak da değersiz bir şeydir. Çünkü yetmez. Şeref ve namus diye bir duygu veya içgüdünün hayvanda bulunmasına imkan yoktur. Hayvan milli sembolü de bilmez. Çünkü hem millet değildir, hem de millî sembol onun için taş ve ağaç gibisinden herhangi bir nesnedir.

Milleti millet yapan kaidelerin içinde millî semboller de bulunduğu için bir milleti yıkmak isteyenler onun millî sembollerine de hücum ederler.

Bir toplumun millî sembolleri olmadı mı artık sürüleşmiş demektir. Bilginlerine, profesörlerine ve her şeyine rağmen onun koyun sürüsünden veya karınca yuvasından farkı yoktur.

Millî sembollere saldıranlara dikkat edilmelidir: bunu cehalet veya hamakatlarından mı, yoksa gizli maksatlarından mı yapıyorlar?

Millî sembol olan Oğuz Han'a dil uzatıldı mı, biliniz ki, o, bilerek veya bilmeyerek düşman için çalışıyor demektir.

Millî sembol olan Bozkurt'a köpek diyenler için de durum aynıdır. Üstelik onlar aynada kendilerini görmektedir.

Çağrıbey:
BOZKURT BİR TOTEM YA DA PUT MUDUR?

Totemcilik anaerkil düzene dayalı olmasına karşın, Eski Türkler'de ataerkillik vardır. Bir klan dini olan totemcilikte mülkiyet ortaklığı olduğu halde, Türkler'de özel mülkiyet vardı. Totem inacında aynı toteme bağlı olanlar birbirleri ile akraba sayılırken Türkler'de kan akrabalığı geçerlidir. Totemcilik daha çok asalak ekonomiye (avcılık ve devşirmecilik) dayanırken, Türk ekonomisi hayvan yetiştiriciliği üzerine kurulu idi. Totemci topluluklarda her klanın, ata olarak tanıdığı ayrı bir totemi bulunur; Türkler'de ise, bütün bir ulusun kutlu saydığı yalnızca tek bir hayvan vardır. Kurt efsanesinin toplayıcı bir vasfının bulunması, klanları birbirinden ayıran ve karşı karşıya koyan totemcilik düşüncesine aykırı düşmektedir. Klanların bireyleri totemlerinin adı ile anılırlar; Türkler'de ise her bireyin, her ailenin ayrı adı vardır. Klan, totemine taptığı halde, Türkler'de kurda tapılmaz. Totemcilikte ruhun ölmezliğine inanılmamasına karşın, evreni bile ruhlar dünyası olarak gören Eski Türkler'de dini inancın temellerinden birini ruhun ebediliği teşkil eder.

Dilbilim araştırmaları da Türkler'de totemciliğin olmadığını kanıtlamaktadır. Türkçe'de totem kavramını ifade edebilecek bir sözcük yoktur. Çünkü Türkler'de totem kavramı yoktur ve bir dilde, olmayan bir kavramın karşılığı bir sözcük bulunamaz (totem kelimesi, Türkçe'ye ingilizceden geçmiş bir kelime olup, Kızılderili dillerinden [Algonqin kızılderilileri] alınmıştır).

Sonuç olarak: Eski Türkler'de kurdun totem, put ya da ilah olması diye bir durum söz konusu değidir. Kurt, Türkler'de yalnızca özgürlük ve bağımsızlığın timsali olarak kullanılmış bir simgedir.

ULUĞ BİLGE  ATSIZ

Çağrıbey:
TÜRK DESTAN ve EFSANELERİNDE KURT

Kurt, Türk efsanelerinde merkezi bir konumdadır. Kök-Türk kagan sülalesi olan Aşına ailesinin atası bir dişi kurt idi. Kök-Türk kaganları, atalarının anısına saygı olarak, otağlarının önüne altından kurt başlı bir tuğ dikerlerdi. Böylece kurt başlı sancak, Türkler'de kaganlık (hakanlık) alameti olmuştur. Ancak bu gelenek yalnızca Kök-Türkler'e özgü olmayıp, kökeni Asya Hun Türkleri'ne ve Türkler'in eski atalarına değin gider. MÖ'ki Asya Hunları'nda ve hatta o çağlarda Batı Türkistan'da yaşayan U-sun (Wu-sun) Türkleri'nde, tıpkı bildiğimiz Bozkurt Destanı'nda olduğu gibi, kurttan türeme efsanesi ve dişi kurdun verdiği süt ile beslenme inancı yaşıyordu. Aynı efsane Tabgaç Türkleri'nde de vardı; Tabgaç ülkesinde ''kurt dağları'', ''kurt ırmakları'' bulunmaktaydı. Uygur Türkleri'nin kökenlerine ilişkin bir efsane de onları kurda bağlıyordu (Uygur Kaganlığı, Kök-Türk Kaganlığı'nı takiben kurulan bir Türk devleti olup, Kök-Türk Kaganlığı'nın devamıdır).

Kurt, eski Türk kültüründe ''at'' ile birlikte en önemli yeri tutan hayvandır. Türkler kendilerinin kurt soyundan indiklerine, seferlerde kendilerine kurdun yol gösterdiğine inanmışlardır. Türkler, güçlü ve saldırgan bir hayvan olan kurdu kendilerine simge olarak seçtikleri gibi, komşuları da onları kurttan türemiş saldırgan karakterli insanlar olarak tanımışlardır. Eski bir Arap şairi Türkler'i şöyle anmaktadır: ''Nasl ibn-i dabbat-a bâsil'' yani ''YIRTICI KURDUN OĞULLARI''.

Kök-Türkler'e göre dişi kurt ''ulu ana'', Uygur Türkleri'ne göre de erkek kurt ''ulu ata''dır. Oguz Kagan Destanı'nda, Oguz'a her sefere çıkışında gök bir kurt öncülük eder. Çingizname'de Alanguva, gökten inen bir kurttan gebe kalır ve doğan çocuğun soyundan da Cengiz Han gelir.

Dede Korkut Öyküleri'nde kurt yüzünün mübarek olduğu belirtilir. Yine Dede Korkut Öyküleri'nden birinde Salur Kazan, kurtla haberleşir, kendisine yurdundan haber vermesini ister.

Türkler ile kurdun arasında olan efsanevi ilgi, İslam ve Süryani kaynaklarında da yer almıştır. Kaynaklarda Avrupa Hun Türkleri'nden ''Kuzey Kurtları'' olarak söz edilmesi ve Avrupa Hun Türkleri'nin ''Hun-Wulf'' (Hun-Kurt) gibi adlarla anılması da Batı Hunları'ndaki kurt geleneğini göstermektedir.

Türkler arasında kurda verilen büyük önem yüzyılımıza değin süregelmiş ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ulu önder Atatürk'te de yankısını bulmuştur. (Atatürk'ün Bozkurt'a olan sevgisi, ilgili bölümde anlatılmaktadır.)

Etnoloji bilimine göre, kurt motifi Türkler için ''tipik''tir; yani, başka kavimlerde görülmeyen etnografik bir belirtidir. Eski Çin kaynaklarında bile Türk soyundan olan kavimler ''Kurt'tan Türeyenler'' olarak tanımlanırken, Türk soyundan olmayan kavimler ''Kurt'tan Türeyenlerden Değildirler'' biçiminde ayırdedilmiştir.

Türk destanlarında kurt yol gösteren, sıkıntılı anlarda yardıma yetişen bir varlıktır. Uygur Türkleri'nin Kutlu Dağ Destanı'nda kurt, ülkeye bolluk ve mutluluk getirdiğine inanılan kutlu bir kayanın Çinliler'e verilmesinden sonra, üzerine uğursuzluk çöken ülkenin açlığa mahkum olması üzerine kendilerine yeni bir yurt arayan Türkler'e kılavuzluk etmişti.

Batıda (11.yy.ın sonu) Kuman Türkleri'nde yardımına başvurulduğuna ilişkin kayıtlar bulunan kurdun kılavuzluk işlevi, 2.yy.ın ortalarına değin gitmektedir. 160-170 yılları arasında topraklarından ayrılmak zorunda kalan Tabgaç Türkleri'nin ataları (yani Hun Türkleri) bir Bozkurt'un önderliğinde yolsuz dağlardan aşabilmişlerdi.

Yapılan araştırmalarda, bütün Avrupa, Amerika, Hindistan masal ve öykülerinde yer alan kurt motiflerinin prehistorik çağlarda Orta Asya'dan dünya yayıldığı sonucuna varılmıştır. Başta eski Roma kültüründe olmak üzere dünyadaki kurt mitolojisini ayrıntılı bir biçimde inceleyen A.Alföldi, Roma'daki dişi kurt efsanesi ve Luperkale (ata mağarası) törenlerinin Asya bozkırları (Türkler'in ana yurdu) kökenli olduğunu ve Savaşçı Çobanlar'dan (Türkler'in atalarından) -Etrüskler aracılığı ile- batıya intikal ettiğini ortaya koymuştur.

En büyük ve en eski Türk destanı olan Oguz Kagan Destanı'nda Oguz Kagan, gün ışığının içinden çıkan bir Bozkurt'un öncülüğünde dünyayı fethetmiştir. Şimdiki Bulgaristan topraklarında bulunan Madara'daki kaya kabartmasında görkemli bir atlı biçiminde gösterilen Kurum Han'ın yanındaki kurt tasviri de, Türk bozkurt geleneğinin taşa işlenmiş örneklerinden biridir. Kurt motifi, çobancılık ve besicilikle (Eski Türkler'in ekonomisi hayvan besiciliğine dayanır) olan sıkı ilgisinden ötürü bozkırlı ve doğrudan doğruya Türk'tür. Bundan dolayı, bugün dahi dünya Türkleri arasında söylenen masal ve halk öykülerinde hem ata, hem de kurtarıcı-kılavuz nitelikleri ile Bozkurt, bütün Türkler'ce kutlu sayılmış ve Türklüğün milli simgesi olmuştur.

Bozkurt, destanlarda Türk'ün yaşam ve savaş gücünü temsil eder. Türkler, onun soyundan geldiklerine inanmışlardır. Türkler, birçok kutsal varlığa verdikleri gibi kurda da ''Kök Böri'' (Gök Kurt) adını vermişlerdir. Gök renk, Eski Türkler'de kutsallığın, ululuğun simgesi idi; bir şeyi gök rengine büründürmek ya da o şeyin adını ''gök'' sözü ile birlikte söylemek, o şeyi kutsal ya da ulu saymak anlamına gelirdi (örnek: Gök Tanrı, Gök Börü, Gök Bayrak, Gök Kılıç...).

Türkler kahramanlarını gök kurtlara benzetmiş, kaganlarının gövde yapılarına bile kurt çizgisini işlemişlerdir. Oguz Kagan Destanı'nda Oguz'un beli kurt beline benzetilir. Aynı destanda Oguz Kagan, hükümdarlığını halka bildirdiğinde ''Kök Böri bolsungıl uran'' (Gök Börü olsun savaş narası/parolası) demiştir. Yine Oguz Destanı'nda, Türk ordularına gök tüylü, gök yeleli bir erkek kurt yol gösterir.

Türkler Ergenekon'dan çıkarken de kaganlarının adı ''Börte Çine'' yani Boz Kurt idi. Ergenekon Destanı'na göre Türkler'e, Ergenekon'dan çıkış yolunu Bozkurt göstermiştir.

Kırgız Türkleri'nin büyük destanı Manas Destanı'nda kurt, bir düş yorumu olarak karşımıza çıkar. Destana göre Manas Han'ın karısı Kanıkey Hatun düşünde bir eğe görür ve eğeyi alıp saklar. Ertesi gün uyanınca ülkenin deneyimli yaşlı kişilerine düşünü anlatır. Yaşlı kişiler bu düşü duyunca sevinip Kanıkey Hatun'a şöyle derler: ''Senin çocuğun, gök yeleli korkunç bir kurt gibi olacak...'' Kırgız Türkleri, cins ve güzel atlara da ''Kök Börü'' (Gök Kurt, Boz Kurt) adını verirlerdi.

Günümüz Anadolu folklorunda görülen kurtla ilgili inançlar, yukarıda anlatılanların bir birikimidir. Türkçe'de kurdun özelliklerine ilişkin çok sayıda atasözü ve deyim vardır. Şiire de yansımıştır. İşte birkaç örnek:

Demişler kurda boynun nite yoğun
Eyitmiş işlerimin az u çoğun
Dahi inandığım yok kimseye hiç
Kamu kendim tutarım er eğer geç

(GÜVAHİ)

Mesel-i rastdır cihanda bu söz
Baş keser tilki kurdun adı var

(HAMDİ)

Şahin kocasa da vermez avını
Ta ezelden kurt eniği kurt olur

(KARACAOĞLAN)

Puslu havayı sever kurt
Kaplamakta gökyüzünü
Kurşundan ağır bir bulut

(A.M.DRANAS)

Çağrıbey:
TÜRKLÜK VE BOZKURT (*)
(Uluğ Bilge Nejdet SANÇAR)

Bazı milletler bazı hayvanları benimsemişler, onları kendilerine sembol yapmışlardır. Kartal, aslan, horoz bunların ilk akla gelenleridir. Türkler de bozkurtu benimsemişler, onu kendilerine sembol yapmışlardır.

Sembollerle sembolü benimseyen milletler arasında bazı uygunluklar olduğu muhakkaktır. Sembol ile milletin birbirine en uygun düşeni ise, şüphesiz kurt ile Türk’tür. Çünkü kurt, hayvanlar dünyasının pençesi en sert olanı; Türk ise, insanlık aleminin yiğitlikte en önde bulunanıdır.

Kurt, Türk soyunun hayatında çok mühim yeri olan bir varlıktır. Milletimiz, bu sert pençeli hayvanı yüzyıllar boyunca kendisinin yakını, yol gösterici, hatta kendi varlığının bir parçası gibi bilmiştir.

Türk milletinin çeşitli nesillerinin ortak eserleri olan milli destan parçalarımız, bu Türk-kurt yakınlığının edebi ürünleri ve belgeleridir.

Milli Türk destanının en güzel parçalarından birisi olan Oğuz Kağan Destanı’nın da, kurt,  Türk’ü zafere ve dolayısıyla mutluluğa götüren bir yol gösterici, bir kılavuzdur. Tür’ün ulu atası Oğuz Kağan, savaşa giderken boz yeleli kurt her zaman O’nun ve ordusunun önündedir.

Ergenekon Destanın da, bozkurt, Türkleri kapalı yurttan, o küçük vatan parçasından çıkarıp büyük vatanlarına kavuşturan bir yol gösterici, bir kurtarıcıdır.

Bozkurt başka destan parçalarımızda da, Türk’ün hayatında büyük rol oynayan bir varlıktır.

Türk milleti, bu yapısı küçük, fakat hayat mücadelesindeki yeri büyük, sert pençeyi öylesine benimsemiştir ki, kendisinin bozkurt neslinden olduğuna dahi inanmıştır.

Tarihimizde, Türklüğe büyük hizmetler eden kahraman başbuğları bozkurtlar olarak adlandırmakta olmamızın sebebi budur. Türkçülük ülküsü ile dolup taşan yakın yıllar edebiyatımızda, bir çok eserlerde bozkurta yer verilmiş olması da bundandır.

İnsan cemiyetlerini güçlü kılan, hayat mücadelesinde başka cemiyetlere üstün getiren manevi kuvvetler arasında, tarihten getirilmiş bu gibi milli unsurların yeri büyüktür. Milli varlıklara göz diken düşmanların, ilk önce bu manevi varlıklara saldırıp onları yıkmaya çalışmaları da bundan değil midir?

Bozkurt Türk’ün manevi hayatında bundan dolayı mühim bir yer tutar. Gazi Mustafa Kemal, hayatının son yıllarında coşkun milliyetçilik devrinde, bunun için, “Ergenekon’dan Çıkış”  tablosunu yaptırıp Maarif Bakanlığı binasına astırmıştır.

Sinsi Türk düşmanlarının, bozkurt düşmanlığı yapmalarının sebebi de bundan başka bir şey midir? Bozkur’u, bir milli sembol olarak gönlünde yaşatan; Ergenekon efsanesi ile büyülenip bu yönden de Türklüğüne sımsıkı bağlanan bir Türk çocuğuna, hangi yıkıcı fikir veya inanç tesir edebilir?

Vicdanlarını kuzey iklimine satmış olanları, Türk’ün ilahi bozkurtuna “it” demeye ve bu adi horlamayı yaparken cibilliyetlerini ortaya koymaya sevk eden nedir?  Kızgın çölün sarı altınları ile gözleri dönenleri, Türk’ü bu manevi güçten mahrum bırakmak için, tarihimizin onuncu yüzyıldan öncesini inkâra yönelten hangi sebeptir?

Türk düşmanları, bundan dolayı bozdurtun da düşmanlarıdır. Hayatı sadece madde olarak görenler de bu gibi mana hareketlerinin milletlerin hayatlarındaki yerini anlayamadıkları için, ister istemez Türklük düşmanları ile aynı safta yer almaktadırlar.

Bozkurt, Türk soyunun hayatında ve milli varlığında, karanlık gecelerin yolcularına yol gösteren Çoban Yıldızı gibi büyük bir kılavuzdur. Türk’e kastı olanlar O’na düşmanlık edebilirler Sadece mideleri için yaşayanlar veya ihtiraslarına esir bulunanlar, bozkurdu horlayabilirler. Fakat hayatın manasını, millet ve vatan için mücadele diye kabul eden, bu yüksek ruha erişmiş ve bu ruhla Türklük yolunda mücadeleyi varlıklarının tek manası bilenler için, bozkurt, bayrak gibi, sancak gibi büyük bir manadır. Bayrağı bir bez parçası sayan adi yaratıkla bozkurda it diyebilen fikri sapık arasında ne fark vardır?

Türk için manevi birçok kutsal varlıklar vardır. Bozkurt da bunlardan birisidir. Bundan dolayı da bozkurdu korumak ve yaşatmak, ay-yıldızlı bayrağı vatan ufkunda dalgalandırmak kadar büyük bir Türklük vazifesidir.

Türk’ün Türklük için yaşayan çocukları var oldukça, Türk Bayrağı Türk göklerinde nasıl dalgalanacaksa; ulu atamız Oğuz Kağan’a yol gösteren ve Türk’ü Ergenekon’dan çıkarıp büyük yurduna kavuşturan bozkurt da öyle yaşayacaktır. Çünkü bozkurt, Türk demektir. Türklük var oldukça, O’nu meydana getiren maddi ve manevi bütün unsurlar da var olacaktır.

Bütün ahmakça davranışlara, bütün sinsi ve planlı ihanetlere rağmen, bozkurt, bunun için ebedidir.

(*) Kaynak: TÜRKÇÜLÜK ÜZERİNE MAKALELER - NEJDET SANÇAR, DEVLET- TÖRE YAYINEVİ 1976

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

[*] Önceki Sayfa

Tam sürüme git