Türkçü Turancı Otağ
GENEL KONULAR OTAĞI => GÜNCEL => Konuyu başlatan: Kök-Börü - 25 Haziran 2007
-
Kıssadan hisse çıkarmak için.....;Bazı gerçekleri günümüz gençlerininde bilmesi şarttır!
Yeraltının karanlık dehlizlerinde serseri mayın gibi dolaşan babalar mabalar mı istersiniz, devlet sevgileri ve misyon vehimleri okşanarak çeşitli işlerde hoyratça kullanılan, bu arada istihbarat teşkilatlarının oyuncağı haline gelenler mi? Herşeyden ellerini eteklerini çekip sıradan insanlar olarak hadiseleri uzaktan buğulu gözlerle ve yüreklerinde derin acılar hissederek seyredenler de var. Birçoğu yıllarca hapishanelerde yatıp inanılmaz işkenceler görmüş, hatta idamdan paçayı kılpayı sıyırmışlardır; kimi çatışmaların kimi de işkencelerin izlerini ya vücutlarında, yahut kalplerinde ve beyinlerinde mezara kadar taşıyacaklardır.
Fakat inanır mısınız, sahteleri (ki onlar 1970’lerin keşmekeşinde parsa toplamak için harekete katılmış psikopatlardır) dışında, hemen hepsi "ülkücü" kimliğini benimsedikleri günlerdeki heyecanı yüreklerinin derin köşelerinde hâlâ muhafaza ederek ülkelerine hizmet etmeye çalışan gerçek idealistlerdir. Kıyasıya bir nefis muhasebesinden geçmiş, bir zamanlar fena halde aldatıldığını ve kullanıldığını anladığı için yaralı ve muğber bir nesil. Evet 1980 öncesinin ülkücülerinden söz ediyorum, her devirde günah tekesine çevrilen ülkücülerden.
Onların tamamı Türk veya kendilerini Türk hisseden, fakir veya orta halli, muhafazakâr, genellikle Demokrat Parti’ye ve onun devamı olan Adalet Partisi’ne oy veren ailelerin çocuklarıydı; ilk ciddi çatışmayı gittikleri okullarda kendilerine aşılanmak istenen değerlerle evlerinde edindikleri değerler arasındaki farklılık yüzünden yaşadılar. Mesela evde Âdem peygamber, okulda Darwin’in teorisi öğretilirdi, evde büyüklerin Ulu Hakan diye saygıyla söz ettikleri Sultan Abdülhamid, okulda Kızıl Sultan’dı; evde imkân, okulda olanaktı. Hatta bazı öğretmenler annelerinin babalarının namazlarıyla alay eder, açıkça sosyalizm ve ateizm propagandası yaparlardı. Bu yüzden öğretmeniyle tartıştıktan sonra ister istemez kendini kendisi gibi düşünenlerin teşkil ettiği grup içinde bulup ertesi gün de soluğu Ülkü Ocağı’nda alan çok insan bilirim.
Onların da etkilendikleri, millî ve manevî değerlerden, komünizm tehlikesinden, esir Türklerden ve yirmi birinci asrın Türk asrı olacağından söz eden, hafiften kabadayı tavırlı öğretmenleri vardı. Solcu öğretmenlerin etrafında genellikle burjuvazi ve bürokrasinin çocukları kümelenirdi. Yoksul veya orta halli ailelerin çocukları "sağ"da, maddî hiç bir sıkıntı yaşamayan şehirli seçkinlerin çocukları ise tuhaf bir şekilde "sol"da yer alırlardı.
Aslına bakılırsa çatışmanın arkasında, 1950’den sonra birden büyük bir hız kazanan ekonomik ve sosyo—kültürel değişmenin sancıları vardı. Özellikle büyük şehirlere akarak varoşlardaki gecekondu semtlerinde tutunmaya çalışan insanlar bu sancıları iliklerine kadar hissediyorlardı; açıkçası varoşlarda her türlü siyasî tahrik ve telkine son derece uygun şartlar oluşmuştu. Soğuk savaşın da aynı yıllarda doruk noktasına ulaşmış olması, buna ve 1961 Anayasası’nın getirdiği geniş hareket serbestisine bağlı olarak sosyalizmin kazandığı ivme, öte yandan solcuların Sovyetler Birliği tarafından beslenip kontrol edildiğine dair derin şüphe, üzerine bir de öğrenci olayları eklenince, halkın geleneksel "Moskof" düşmanlığıyla birleşerek çatışmanın psikolojik zeminini hazırladı. Siyasî konjonktürün palazlandırdığı sol sadece öğrenci hareketleriyle değil, asıl kitlenin değerlerini acımasızca hırpaladığı sineması, tiyatrosu ve edebiyatıyla da gündemi elinde tutarak baskısını açık bir biçimde hissettiriyor, iletişim araçlarını bu yolda doğrusu çok iyi kullanıyordu. Tam o sıralarda Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne giren Alparslan Türkeş ve arkadaşları sola karşı özellikle üniversite gençliğine yönelik teşkilatlanma faaliyetlerine başlamış, Milliyetçi—Toplumcu Yüksek Tahsil Talebe derneklerini kurmuşlardı.
Ne var ki Demokrat Parti’yi askerî bir darbeyle iktidardan uzaklaştıran kadronun içinde yer almış, üstelik Nihal Atsız çizgisinde Türkçülüğü savunan eski subayların yönettiği bir partinin geniş halk kitlelerine ulaşması imkânsızdı. Bunun için 1969 yılında Adana’da yapılan kongre, aynı zamanda CKMP içinde Nihal Atsız Türkçülüğünü savunanlarla İslam’a daha yakın bir milliyetçiliği savunanların hesaplaşması şeklinde cereyan etmiş, sonuçta, Osmanlı üç hilalini benimseyenler, diğerlerini tasfiye ederek partinin adını Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirmişlerdi. CKMP güdümündeki Milliyetçi Toplumcu Yüksek Tahsil derneklerinin adı da nasyonal sosyalizmi çağrıştırdığı için kısa bir süre sonra terkedilecekti. Artık Ülkü Ocakları vardı ve Serdengeçti’nin deyişiyle biz "Tanrıdağı kadar Türk, Hira dağı kadar müslüman"dık.
Neticede 1970’lerde kırdırılan bu nesil, Cumhuriyet tarihinin Türkiye’yi yeni ufuklara taşıyabilecek en "ülkücü" ve enerjik nesliydi, yazık oldu.
Bilseniz, ne çocuklardı onlar!
Alıntı:Beşir Ayvazoğlu
-
Bu yazı ;Anadolu Türklüğünün kader çizgisidir ,aynı zamanda...
Planlı ve proğramlı olarak yok edilmiş bir neslin dramı....
İçerisinde ;kendi yaşamımı da bulduğum bir trajedinin ,gözleri yaşartan ,dudakları titreten öyküsü...
Yazar; Beşir AYVAZOĞLU'na ve bu yazıyı bizlerle paylaşan ,Kök-Börü Beğ'e Tanrı kut versin...
TTK.
-
Anda neticede bak biz yok olmadık..Hala güçlüyüz..Daha da büyüyüp güçleneceğiz..Turana kadar!
Dost bizim tarihimizi bilsin,güven duysun;Düşman ise geçmişi unutmadığımızı bilsin,korku duysun!!diye bu başlığı ekledim..
Esenlikler
-
Büyüceğiz!
-
Böylesine önemli bir konu başlığı açtığından dolayı Saygıdeğer Kök Börü Beğ ‘e teşekkür ederim.
Uzunca bir ülkücü geçmişe sahip birisi olarak bu konuyla ilgili birkaç hususa değinmek istiyorum.
Ülkücü hareketin tarihinde kısa bir gezinti yaparak işe koyulmak daha sağlıklı olacaktır.
Gün kadar açık bir gerçektir ki Ülkücü hareket siyasi ve ideolojik varlığının başlangıcında ;” derin bir milli ve tarih şuuru ;kaybedilmiş Türk yurtlarına ve ayrı düşülmüş Türk Dünyasına duyulan hasret” yatmaktadır.
Yüreklerde ki tek çarpış ,dudaklarda ki tek ses Turan’dır….
Ülkücü hareketin bu yüzyılda çıkış amacı ve yegane hedefi sadece ve sadece Turan’dır…
Hareketin ilk yıllarında eğitim çalışmalarının merkezinde ,Türk Tarihi ,Türk Kültürü ,Türk Coğrafyası ve Dünya Türklüğü yer almaktadır.
Türk Ülkücülerin yürekleri ;Kür Şad’ın yiğitliği ,Kutluk Kağan’ın İlterişliği (kuruculuğu) ,papanın ayaklarını öptüğü Atilla’nın cihangirliği ,Sultan Alparslan’ın Malazgirt destanı ,İstanbul’u Türk yurdu yapan Mehmet’in Fatihliği ,yok edilmenin eşiğine gelmiş bir milleti yeniden diriltip ,Türklük ruhu üfleyen Mustafa Kemal’in Atatürk ’lüğü ile çarpmaktadır…
Türkçülük Ülküsünün abidevi ismi Atsız Ata’nın insanı alıp çağlar ötesine götüren lirik eserleri ,Ziya Gökalp Beğ’in Cumhuriyete devlet felsefesi olmuş görüşleri ,Akçura’nın ,Gaspıralı ‘nın ve daha nice Türkçü ilim ,aksiyon ve dava büyüklerinin eser ve örnek Türkçü yaşayışları genç kuşak ülkücülerin yegane kaynağı ve modelidir.
Özleyişler ; Ötüken’e ,Karakurum’a ,Ergenekon’a ,Tanrı Dağları’na , kaybedilmiş Türk Yurtlarına ,ayrı düşülmüş dünya Türklüğüne ,Turan’a ,Türk Cihan Hakimiyetinedir…
Ağıtlar ;rus ve çin zulmünde inleyen Özbeklere ,Kırgızlara ,Türkistan’a ,Kırım‘a ,Batı Trakya’ya ,Kerkük’e dir….
Gözyaşları ; İsa Yusuf Alptekin’e ,Cemil Kırımoğlu’na ,Osman Batur’a dır….
Tek özleyiş ;Tanrı Dağlarının ve Altayların doruklarında kurt başlı gök bayrağının ,Turan Bayrağının ,dalgalanmasıdır.
Bayrak ki onun gölgesi Bozkurtları toplar;
Bayrak ki bütün kaybedilen yurtları toplar.
Ve sonrası……
1969 yılı Ülkücü Hareketin fikri kırılmasının miladıdır.
Meşhur Adana kurultayıyla Ülkücü Hareketin siyasi olarak destek verdiği CKMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) sırf siyasi çıkar ve oy uğruna ,bünyesine ;yeni Anadolucuları ,nurcuları ,birtakım cemaat ve tarikatları katıp ,Milliyetçi- Türkçü –Toplumcu-Turancı çehresini ;sulandırılmış Milliyetçi –Anadolucu-Ümmetçi-sentezci yöne çevirmiştir.
Ülkü Ocaklarının tarihi yanılgısı ve Türkçü-Turancı özden yapay ideolojilere doğru sürüklenmesi CKMP ve daha sonra MHP adını alan siyasi partiyle haşır neşir olmasıyla başlamıştır.
Ülkü Ocaklarının MHP nin gençlik örgütü gibi davranmaya başlaması ,doğal olarak ideolojik yapının da ,tabii olunan siyasi partiye benzeşmesini de beraberinde getirmiştir..
İşte özden kopuş ,yapaya yöneliş böyle başlamış ve ilerleyen zaman içerisinde dünün ;Tanrı Dağlarını ,Ötüken’i ,Dünya Türklüğünü ,Turan’ı ,Türk Cihan Hakimiyetini özleyen kadroları ,yavaş yavaş temel ideolojilerini ve buna bağlı olarak da ifade ediş biçimlerini değiştirip ;”Tanrı Dağı Kadar Türk ,Hıra Dağı kadar müslüman” , “Kanımız aksa da zafer İslam’ın” ,”Türk-İslam birliği” ,”Nizam-ı Alem” ,”ila-yı Kelimetullah” ve benzeri sentezci söylemlere ,fikirlere ve eylemlere yönelmişlerdir.
Temel ideolojik sapmalar nedeniyle hareketin Türkçü karakteri ,ümmetçi ve İslamcı bir renk alınca da doğal olarak Müslüman olan bütün milletlere (!) ve etnik gruplara kucak açılıp ,buna oy kaygısının verdiği ivme de katılınca ,iş tamamen çığırından çıkmıştır.
İşte bu noktada asıl tehlikeye vurgu yapmak gerekiyor.
Bu tehlike neydi ?
İşte bu sorunun cevabı iyi anlaşıldığında Türk soylu Ülkücü kandaşlarımız nasıl bir yanılgının ve yanlışlığın içerisine düştüklerini/düşürüldüklerini kolayca fark edebileceklerdir.
MHP nin takip ettiği Türk-İslam Sentezi anlayışı ;(S.Ahmet Arvasi’yle Türk-İslam Ülküsü olarak adlandırılmıştır) normal olarak ülke dahilinde yaşayan bütün gayr-i Türk Müslüman unsurları bünyesine rahatlıkla katmış ,taraflar bu birlikteliği siyasi ve etnik opurtünizmle yürütmüştür.
Birisi oy alırken ,diğeri verdiği oy karşılığında kendisine kimlik edinmiş ,yer aldığı siyasi organizasyonun içerisinde üst yönetim kadrolarına tırmanmış ,(bu tırmanışı safkan Türk çocuklarını çeşitli ayak oyunlarıyla saf dışı bırakarak yapmış) edindiği yerin kendisine sağladığı siyasi nüfuzu ;mensubu olduğu etnik azınlığın gizli ve çirkin emellerinin emrine vererek hareketin ;başlangıçta ortaya koyduğu “her şey Türk için ,Türk’e göre ,Türk tarafından” düsturu bir anda ;” her şey ümmet için ,etniklere göre ,Türkler tarafından” şekline dönüşmüştür.
Bu gelinen nokta ;Türk Irkına ümmet ve İslam birliği adı altında dayatılan,diğer etniklerin ,örtülü amaçlarına hizmet etmekten başka bir şey değildi.
İşte MHP nin sentezciliği bu demekti ve vardığı/varacağı sonuçlarda bunlardı ki ,günümüzde bunun pratik sonuçlarını somut olarak görebilmekteyiz.
Şairin ;
Bizsiz ayakta durmaya yetmezdi güçleri ;
Hep bizimle güçlenerek ,yettiler bize….
Dizeleri durumu ne de güzel tasvir ediyor…
Bu gün Ülkücü hareketin en büyük açmazı ve çelişkisi ;bir taraftan Turan’dan dem vururken ; aynı zamanda da ,Nizam-ı Alem’den söz etmesidir.
Bu iki hedef birbirine zıt ve rakip ülkülerdir.
Bir insan ya kan bağına dayalı soycu ideale yönelebilir ya da ;inanç birlikteliğine dayalı ümmetçiliğe yönelebilir.
Her ikisi ayrı ayrı olabilir ama ikisinin bir arada olabilirliği ,eşyanın tabiatına ve sosyolojik kanunlara ,aykırıdır.
Ülkücü kadroların şu anda içerisinde bulundukları sosyal psikolojik tahlili yapmakta ,şahsen ben ,zorlanmıyorum.
Biliyorum ki her ülkücü tarihin en büyük Türkçü fikir ,eylem ve mücadele adamı Atsız Beğ’i ;yüreğinin en müstesna köşesine koyabilmekte ,O’nun yüksek idealleri ve dava romantizmiyle kanını coşturmakta ,Atsız Beğ’in lirik anlatımlarının yüklediği heyecanlarla ,ruh dünyasını ,uçsuz bucaksız Türklük coğrafyasına ve şerefle dolu Türk tarihinin övünç sayfalarına atmaktadır.
Çoğu ülkücünün Türkçü-Turancılarla olan çekişmelerinde ;savunmak amaçlı olarak kullandıkları ,Atsız Beğ’i sevme ve fikirlerini kabul etme nosyonu ;ana bünyeye katılmış ve asliyeti bulandıran ,yapay ve sentezci yapı hesaba katılmaksızın ileri sürülmektedir.
Oysaki nosyon ;bir şeyin ruh ve manasını iyice kavrayıp ,özümseyerek ;herhangi bir katışıklıkla muhatap etmeksizin ,orijinal haliyle koruyarak ,kabul etmektir.
MHP tarafından sulandırılan Ülkücü düşünce Atsız Beğ’in Türkçü-Turancı nosyonunu koruyamaması sebebiyle bu günkü açmaz ve çelişkiler sarmalına düşmüştür.
Zaten bu günkü ülkücü çizginin;tabiri caizse ,elmanın yarısı olan Türkçü-Turancı yapısına bir diyeceğimiz yoktur.
Anlaşmazlık ve ayrı düşüş elmayı tamamlayan diğer yarımla oluşan komple yapının görüntü ,eylem ve ideallerindeki ucubeliktir.
Elmanın ümmetçi ,sentezci ve anti laik diğer yarısı ,Atsız Beğ’den esinlenen Türkçü-Turancı kısmını sulandırmakta ,yapısını ve karakterini değiştirerek tanımı çok zor ve hatta sosyolog ve sosyal psikologların ciddi araştırmalarını bekleyen garip sonuçlar doğurmaktadır.
Bu haliyle Ülkücü hareket ,”ne İsa’ya, ne de Musa’ya yar olabilmiş “ ,”iki camii arasında kalmış beynamaz” durumuna düşmektedir.
Şu haliyle ülkücü hareket ;ne sırf Türkçüdür ,ne de yalın bir ümmetçi…
Tarifin getirdiği kavram bile garip :Sentezcilik….
Türk Soylu Ülkücü kandaşlarımız ;davanın asliyetine dair kısa bir araştırma yaptıklarında bu gerçeği hemen fark edebilecekler ve eminim ki ,yapay sentezci ideolojinin verdiği rahatsızlığa katlanamayıp ,sadece kana ve soya dayalı Türklüğün Milli Ülküsü olan ;Türkçülük-Turancılık Ülküsüne göre fikir ,eylem ve yaşayışlarını ,yeni baştan şekillendireceklerdir.
Unutmamak gerekir ki ;gerçek kardeşlik sadece kan ve soy kardeşliğidir.Bunun dışında kardeşlik olarak nitelenen her organizasyon ,her girişim ,her çırpınış ,ya Türkün Turan Ülküsünü yok etmeye yönelik sinsi bir oyun ,ya kara ,kızıl ve yeşil emperyalizmin çıkar tezgahının bir figürasyonu ,ya da Türklüğün içerisindeki etniklerin ;ezik ruhlarını tatmin için kendilerine kimlik kazanmak uğruna ,Türk hakim kimliğini sulandırmaktan başka bir şey değildir.
Zaten etnik azınlıklar ilk etapta ;kendilerine sağlayacakları kimlik edinmeyle yetinmeyecek ,bunun devamı olarak da ;Türk Milletini ruh ,kültür ve tarih temellerinden kopartarak Şanlı Başbuğ Atatürk’ün önderliğindeki kazanımları ve Türk aydınlanmasını karartarak kara ,kızıl ,yeşil ve bilcümle küresel sömürünün oyuncağı haline getirmeye ,yöneleceklerdir.
Zaten şu an ;oynanan oyun ,sahnelen senaryo bundan başka bir şey değildir.
Hiçbir Türk soylu kişinin bu sahneye ;yüreğinin takat getirip ,rıza göstereceğine ,inanmıyorum.
Bu manzara karşısında kılı kıpırdamadan ,bigane ve nemelazımcı bir duruş sergileyen kim olursa olsun Türk kanı ve Türk ruhu taşımıyor demektir.
Türklüğün başında dönen karabulutlardan yüreği yanan Türk soylu ülkücü bilmelidir ki ,Türklük uğruna sarf ettiğini sandığı her eylem ve her tavır ,bünyesinin Türkçü olmayan diğer yarısını oluşturan sentezci yapıyla yok edilmekte ,bir eksinin bir artıyla sıfırlandığı gibi ,içinde taşıdığı diriliği yine içinde taşıdığı öldürücülükle yok ederek bir fasit daire etrafında ,git-gellerle oyalanmaktadır.
Bu tarif Ülkücülerin İslam’ı terk etmesini öngörmemektedir.
Asla ;son ve en mükemmel din olan İslamiyet’e ,O’ nun şerefli peygamberine ve kutsal kitabına karşı ne bir itiraz ,ne bir karşı duruş ve ne de terk ediş söz konusu değildir ,olamazda !
Bu bütün dinler için geçerlidir.
İyice anlaşılmalıdır ki ;Türkçü-Turancı hareket dinsel bir muhtevayı değil ,kan ve soya dayalı birlikteliği ,esas almaktadır.
Bu birlikteliğin içerisinde her Türk dilediği inanç ve bu inancın seronomilerini yerine getirme ve yaşama özgürlüğüne sahiptir.
İşte laiklikten kastedilen mana da budur.
Bu tarifi dinsizlik ya da İslam düşmanlığı olarak tarif etmek ve nitelemek eğer ,cehaletten değilse ,düpedüz art niyettendir…
Ne acıdır ki ;Türkçü-Turancı kadrolar ,art niyetli odakların pompaladığı iftiraların muhatabı olmaktan kurtulamamış ,ve yine ne acıdır ki ;kahpe mahfillerin örtülü emellerine ,Türk soylu bir çok insanda bilmeyerek ,cehaletleri sebebiyle alet olarak ,onlarla aynı ağızdan konuşabilmişlerdir.
Bu yanlış anlaşmaların tek sebebi ve yegane kaynağı sentezciliğin yarattığı kozmopolit yapıdır.
Türk kozmopolit olamaz….
Sentezcilik kozmopolitlik demektir.
Sentezcilik Turan’ı terk etmek demektir….
Oysaki Turan ;Türklüğün ezeli ve ebedi ,ülküsüdür.
Turan Ülküsünü terk eden ya da ;katışıklıklar yapan her kim olursa olsun ,cismen değilse bile ruhen ,Türklüğünü zedelemiş ve hatta terk etmiş demektir.
Yapılacak tercih çok net ve gayet de kolaydır.
Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığının bilinciyle ;Türklük ülküsüne gönül verip ,milli ülkümüze hizmet etmek ya da ;Türklüğün şu veya bu adlar almış açık ve gizli düşmanlarının oyunlarına alet olarak ,iki arada bir derede kalmak ;daha elim ve vahimi de ;Türklük ruh ve manasını tamamen yitirerek ,Türklüğün karşısında saf tutmaktır.
Ne yazık ki ;iki ara bir derede kalanların ,bir süre sonra ,ruh ve manalarını da tamamen yitirip ,Türklüğün karşısında saf tuttukları ;tarihi ve ispat edilmiş bir gerçektir.
Ey Türk evladı !!!
Hele bir titre !!!
Eminim ki kendine döneceksin….
Bu kendine dönüş ; “damarlarındaki asil kanın” sana yüklediği en yüce görevdir….
Haydi Türk Yiğidi aziz ülküdaşlar !!!
El ele ,omuz omuza ,gönül gönüle ,Kutlu Turan yolunda İLTERİŞ ’te buluşmaya ne dersiniz ?
Yüreğinde Turan ülküsü ,damarlarında asil Türk kanı taşıyanlara selâm olsun!!!
TTK.
(Not:bu yazımı Sayın Kök-Börü Beğ’in açmış olduğu ve bir takım kişilerce farklı mecralara sürüklenmek istenmesi üzerine ,Otağ Yönetimince kilitlenen “ÜLKÜCÜLERLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİMİZ...KISACA” adlı başlık için yazmıştım. Eklemek buraya nasipmiş)
-
Iğdırhan Ağabey,
İçinde onlarca sorunun cevabı bulunan;nereden gelip nereye gittiğimizi açıklayan bu değerli iletiniz için tüm kalbimle teşekkür ederim.
Türkçü-Turancı ve eski zamanlarda Milliyetçi-Toplumcu düşünce olarak da anılan fikir hareketimiz İlterişle kutlu Turan yolunda ilk önce iktidar olacaktır;Sonrasında ise amaç Turandır!
Bizde bu yürek oldukça nice çetin yolları aşar,çıkarız Tanrı Dağına!Yitirilen yiğitler ve dava büyüklerimiz bizi Tanrı dağından sukut içersinde izliyor ve kutlu günü bekliyorlar!Fazla bekletmeyelim onları kutlu gün için!
Elinize,yüreğinize sağlık.
-
Sn.Iğdırhan ve Kök-Börü beğler, içinizi döküp aranızda dertleşmişsiniz. Oldukça zor şartlardan bugünlere geldiniz tabii ki. Sakın ola ki kendinizi yalnız hissetmeyiniz. Yüreği Türklük ve Turan için çarpan bizlerin de kutlu ülkümüzün hizmetinde olduğumuzu biliniz. Ve emin olunuz ki sayılarımız düşmana korku verecek kadar çok...Esen kalınız...
-
turan yolunda büyüyüp daha çok çalışmalıyız.
-
SAYIN IĞDIRHAN VE KÖK BÖRÜ KANDAŞLARIM,
YAŞADIĞINIZ DENEYİMLER VE BUGÜN GELİNEN NOKTA HERŞEYİ GÖZÖNÜNE SERİYOR,
ÇEVREMDE KENDİNİ MİLLİYETÇİ OLARAK HİSSEDEN İNSANLAR HEP MHP NİN YAPTIKLARINI VE MAFYA DERİN DEVLET BAĞLANTILARINI SÖYLÜYORLAR.
BU PARTİ KENDİSİNE OLUMLU GELEBİLECEK BİR TAKIM KATILIMLARI DA KENDİNDEN UZAKLAŞTIRIYOR.
BU ÜLKEDE BİZLER GİBİ NET SAF TÜRK IRKINI DÜŞÜNEN KİŞİLERİN KENDİNİ ANLATMASI VE DESTEK BULMASI OKADAR ZOR Kİ,
ÇÜNKÜ BÖYLE SÖYLEMLER SİZİ İSTEMESENİZDE MHP Lİ YADA ONLARIN DEYİMİYLE ÜLKÜCÜ YAPIYOR,
BUNU ANLATMAKTA ÇOK ZORLANIYORUM, İNSANLARIN İSTEMEYE İSTEMEYE CHP YE OY VERDİĞİNİ GÖRMEK DE BENİ ÇOK ÜZÜYOR.
DİĞER YANDAN DA TÜRKÇÜLÜĞÜ İSLAM DOKTRİNİ İLE SENTEZLEMEK VE BU ŞEKİLDE TARAFTAR TOPLAMAK SENTEZCİLİK YAPMAK BENCE SONU TAMAMEN BOŞ BİR RÜYA.Kİ BUNU YAPANLARIN NE DURUMDA OLDUKLARINI DA BİLİYORSUNUZ.
BEN CE BİR TÜRKÇÜ,
EĞİTİMİYLE,
KONUŞMASIYLA,
DİKSİYONU VE KAREKTERİ İLE
GAYET DÜNYANIN ŞARTLARINA UYGUN EĞİTİMLİ VE MODERN BİR VİZYONA SAHİP OLAMALI,
İSLAM SENTEZİ GİBİ BASİT BASİRETSİZLİK ÖRNEKLERİNİ GÖSTERMEMELİ
BİZ FARKLILIĞIMIZI KAREKTERİMİZİ DUYGULARIMIZI HİSSETTİRMELİYİZ.
BİZİM KÖTÜ GİYİNMEYE,
KÖTÜ KONUŞMAYA,
CAHİL DAVRANMAYA,
HAKKIMIZ YOK,
BİZİM DAMARLARIMIZDA AKAN ASİL KANIMIZ BİZE YETER.
TANRI TÜRKÜ KORUSUN
KORKUT
-
Sayın otağ yöneticileri ben Ülkücüyüm.Evet burası Demokratik bir yer değil ama sizin yani biz bir çok Ülkücüyü otağa aldınız.Çünkü buraı sizin yeriniz.Irkdaşlar evet şu bir gerçekdir ki sonrdan Ülkü ocaklarına bir sapma olmuştur.Ocaktakiler biz Müsülüman Türküz demelerine rağman ne yazık ki ne Türklüğü ne de Müslümanlığı savunmuşlardır.bU OLAY ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN hakka doğru yürümesinden sonra olmuştur.
Bunu ütün Ülküdaşlar olarak bilmekteyiz.Aama biz asla çizgimizden ödün vermedik.Hani siz diyorsunuz ya Müslüman hristiyan musevi fark etmez sadece Türk olsun diyorsunuz evet biz o gruptan Müslüman olanlarız.
Biz ne hranT ne ermeni ne gürcüyüz MÜSLÜMANIZ TÜRKÜZ ÜLKÜCÜYÜZ. 80'deki adi komünistler bizi herkeze dinsiz olarak tanıttı ama ne yobaz ne de dinsiz değildik görüşlerim yüzünden bana katılmayabilirsiniz ama lütfen bana katılmadığınız yönleri yazınız.
-
Sayın otağ yöneticileri ben Ülkücüyüm.Evet burası Demokratik bir yer değil ama sizin yani biz bir çok Ülkücüyü otağa aldınız.Çünkü buraı sizin yeriniz.Irkdaşlar evet şu bir gerçekdir ki sonrdan Ülkü ocaklarına bir sapma olmuştur.Ocaktakiler biz Müsülüman Türküz demelerine rağman ne yazık ki ne Türklüğü ne de Müslümanlığı savunmuşlardır.bU OLAY ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN hakka doğru yürümesinden sonra olmuştur.
Bunu ütün Ülküdaşlar olarak bilmekteyiz.Aama biz asla çizgimizden ödün vermedik.Hani siz diyorsunuz ya Müslüman hristiyan musevi fark etmez sadece Türk olsun diyorsunuz evet biz o gruptan Müslüman olanlarız.
Biz ne hranT ne ermeni ne gürcüyüz MÜSLÜMANIZ TÜRKÜZ ÜLKÜCÜYÜZ. 80'deki adi komünistler bizi herkeze dinsiz olarak tanıttı ama ne yobaz ne de dinsiz değildik görüşlerim yüzünden bana katılmayabilirsiniz ama lütfen bana katılmadığınız yönleri yazınız.
Yerin burasi degil.Türk´üz Türkcüyüz AtaTürkcüyüz! O KADAR.Bu arada; bizim ülküdasligimiz Türk-islam sentezi üzerine ya da Alparslan Türkes´in görüsleri üzerine degildir.Bizim ülküdasligimizda tek sevda var onun adi da:GERCEK TÜRKCÜLERIN KURDUGU TURAN´´DIR.
-
Sayın otağ yöneticileri ben Ülkücüyüm.Evet burası Demokratik bir yer değil ama sizin yani biz bir çok Ülkücüyü otağa aldınız.Çünkü buraı sizin yeriniz.
Türkçü-Turancıların HunTürk Otağına girip üye olan kişiler, kurallarımızı peşinen kabul etmiş sayılır. Kimseyi buraya çağırmadık, zorla üye yapmadık. Defalarca uyardık, belli bir partinin ve ona bağlı teşkilatın görüşlerinin propagandasını yapmak yasaktır. Biz Türkçü, Turancıyız; Türk-İslam sentezcisi değiliz.
BAŞBUĞUMUZ ATATÜRK, YOL GÖSTERİCİMİZ ATSIZ BEĞ'DİR !
Bizden olmayanlara, bizim gibi düşünmeyenlere burada yer yok. Üyeliğinz iptal edilmiştir.
TTK
-
Bir kez de ben tekrarlayayım;Çünkü hala ısrarla anlamamak isteyenler var!!!
Biz Türkçü-Turancıyız!Son Başbuğumuz Atatürk,Rehberimiz ise Atsız Ata'dır!
TÜRK-KAN'ında söylediği gibi;HunTürk Türk Otağı hiçbir siyasi propagandaya alet olmayacaktır!
Siyasi parti propagandasına giren kişi derhal Otağımızdan atılır!
SON DEFA TEKRARLIYORUZ!
HUNTÜRK TÜRK OTAĞI TÜRKÇÜ-TURANCI OTAĞDIR!
-
Öncelikle üzerine basa basa ifade edelim.
HunTürk Türk Otağı Türkçü bir yerdir.
Bu otağdaki insanlar sanal değildir.
Gündelik hayatta TÜRKÇÜLER TEŞKİLATI çatısı altında Türkçülük mücadelesini bütün yurt sathına yaymanın uğraşı verilmektedir.
Özellikle Türk Soylu Ülkücü kandaşlar ;Otağımıza üye olurken bilsinler ki ,burası Türkçülük Ülküsünü terkederek sünni İslam eksenli sentezciliğe yönlelip eylem ve fikirlerini "sentezci" bir yapıda sürdüren kişi ve kuruluşlara kapalıdır.
Şayet damarlarınızdaki asil Türk kanı size ;Büyük Türk Milletine hizmet etmeyi emrediyorsa ,öncelikli olarak daha önceden bünyenize şırınga edilmiş sentezciliklerden arınıp ,katışıksız olarak Türkçülüğe yönelmeniz gerekmektedir.
Ümmetçilik ve Türkçülük ayrı ve birbirine zıt şeylerdir.
Tercih gayet kolay ;
Ya hiç bir millet gözetmeksizin dine dayalı ümmetçilik sentezcilik ;
Ya da ;Büyük Türk ırkını hiç bir din ,mezhep ayrımı yapmadan bir bütün kabul eden ,kana dayalı Türkçülük...
İkisi bir arada olmuyor!!!
TTK.