Türkçü Turancı Otağ
TÜRKLÜK ve TÜRK DÜNYASI OTAĞI => TÜRK KÜLTÜR ve MEDENİYETİ => Konuyu başlatan: turagay - 17 Eylül 2007
-
Kilise ‘0’ rakamını neden aforoz etti?
Bu gün sizlere sıfır sayısının çok çarpıcı hikayesini anlatacağım. Araştırmacı İlhami Yangın’ın Etkin Kitaplar’dan çıkan ‘Kabala’nın İntikamı’ isimli çalışmasından öğrendiğim bu bilgiler beni pek şaşırttı.
İlk çağ felsefecileri evrendeki her şeyin karşılığını rakamlarla açıklamaya çalışırlardı. Ancak bir şeyin karşılığını hesap edememişlerdi. Hesap edemedikleri o bir şey aslında ‘bir şey’ de sayılmazdı. Yokluk! Olmayan bir şey nasıl ifade edilebilirdi ki?
Sıfır rakamını dünyaya matematik tarihinin en büyük bilim adalarından biri olarak kabul edilen Özbek Türk’ü, Harezmî hediye etti. Ne kadar ilginçtir ki, Harezmî, günümüzde yayınlanan birçok kitapta, Arap bilgini olarak tanıtılıyor. Harezmi’ye kadar, bilimde büyük başarılar elde eden medeniyetler dahi, 0 rakamını kullanamamıştı.
Dikkatinizi çekerim, sıfır insanlık kültürüne, yazının icadından 4800 yıl sonra girebilmiş. Hiçbir kültürde o tarihe kadar sıfırla ilgili bir sembol kullanılmamış.
Harezmî’nin bulduğu rakam Arapça ‘hiç’, ‘boşluk’ anlamında ‘sifr’ olarak adlandırıldı ve çember olarak şekillendirildi. Yani bugünkü 0 işareti. Harezmî’nin buluşu bir müddet sonra o zamanın en büyük medeniyeti Endülüs’e oradan da Avrupa’ya geçti.
Gelin görün ki, sıfır rakamı, Avrupa’da büyük bölünmelere yol açtı. Sıfırın Avrupa’ya girişi cebir taraftarlarıyla ‘Arap rakamlarını kullanan Avrupalılar’, abacı sayı tahtası kullanan grup ‘eski Yunan-Roma hesap sistemini savunan ve kilise tarafından destek görenler’ arasında bir çatışmaya yol açmış.
Sıfır dönemin Avrupa’sında şeytanın rakamı olarak adlandırılmış. Ayrıca bir Türk bulduğu için ‘barbarların icadı’ olarak nitelenip, lanetlenmiş. Avrupa sıfır için şu kararı almış: “Bu çok yaygın olmayan rakamın, Arap ülkeleri dışında kullanımı, ticarette çok büyük kargaşaya yol açabilir.”
‘Sıfır’ yani ‘yokluk’ aslında olmayan bir şeyin ifadesi. Sıfırın ortaya çıkması için mutlaka bir işlem yapmak gerekiyor. Bir’den bir’i çıkardığımız zaman ortada sıfır kalıyor. Yani sıfırın olması için mutlaka bir işlem gerekli. Diyelim ki, bir altından bir altını çıkardık; sonuç sıfır. Peki, o altınlar ne oldu? Duruyorlar, onlara bir şey olmadı. Ancak ortaya bir sıfır çıktı, daha doğrusu ortaya ‘hiçbir şey’ çıkmadı. “Sıfır”, yani “mahiyeti olmayan” bir sayı çıktı ortaya.
Bu rakamın matematikte kullanılması Avrupa’da uzun süre tartışıldı. Çoğu kimse bu rakamın matematiğe dâhil edilmesiyle insanlığın gerileyeceğini iddia etti. Bilim adamları sıfırın bu şekilde kullanılmasına karşı çıktılar.
‘Kabala’nın İntikamı’ isimli çalışmada daha çok önemli ve şaşırtıcı bilgiler var. Hayretle okuyacaksınız.
Ancak ‘sıfırın hikayesinden’ de anladığımız gibi Türk-İslam Bilimi, yüzyıllar önce bütün dünyaya ışık tutarken daha sonra nasıl da gerilemiş. Avrupa ortaçağ karanlığından çıkarken, bizler karanlığa doğru sürüklenmişiz.
Ne acı değil mi?
Bu yazı Posta Gazetesinde çıktı. linkini de ekledim:
http://www.internethaber.com/author_article_detail_03.php?id=219&uniq_id=1190658865
-
İlginç bir haber. Bilgiler için teşekkür ederim.
-
ben de teşekkür ederim. bana da çok ilginç geldi.
şunu itiraf edeyim ben de Harezmiyi Arap zannediyordum.
Kimbilir bunun gibi nice eksiklerimiz bilmediklerimiz var. zaten makaleyi yazan kişi de bilmiyormuş o da itiraf ediyor.
keşke atalarımıza daha fazla layık olabilsek. en azından yapıklarını, bize bıraktıklarını bilebilsek.
-
Ḫârezmî'nin Türk olup olmadığı kesin değildir çünkü Ḫârezm bölgesi o dönemde henüz hâlâ Îrânî toplulukların yoğun olarak yaşadıkları bir bölgeydi. Ḫârezm bölgesinin ve Mâverâünnehr'in tam Türkleşmesi Moğol dönemine ve hemen sonrasına (13.-15. yüzyıllar) denk gelmektedir.
Ayrıca kendisi Zerdüştçü kökenli bir âileden geliyordu. Zerdüştçülük Türkler arasında pek yaygın bir din değildi (ancak tek-tük örnekleri mevcuttur).
Bir de şu var: eğer Ḫârezmî Türk idiyse bile Türklüğünün bilince miydi?
Son bir not: Sıfır'ı Hintliler bulmuşlardı diye biliyordum.
-
Ḫârezm bölgesinin ve Mâverâünnehr'in tam Türkleşmesi Moğol dönemine ve hemen sonrasına (13.-15. yüzyıllar) denk gelmektedir.
Bu bölgede Türkleştirmeye başlayanlar bildiğim kadarıyla Fars kökenli bir emirlik olan Samani'lerdir(Samanoğulları). Türklerden paralı asker olarak faydalanıyorlardı. Onları yıkan Karahanlılar bölgeyi ele geçiriyorlar ve Türkleştirmeye devam ettiriyorlar.
Büyük Selçuklu ve Harzemşahlar döneminde de hem Türkmenlerin hem Kıpçakların yoğun bir şekilde bölgeye yerleşerek dominant unsurlar olduklarını da dikkate almak gerekir.
Ayrıca kendisi Zerdüştçü kökenli bir âileden geliyordu. Zerdüştçülük Türkler arasında pek yaygın bir din değildi (ancak tek-tük örnekleri mevcuttur).
Bu kişilerden misal verebilirmisiniz Anda?. Zerdüştlük benimde bildiğim kadarıyla Farsların milli dinidir.
-
Harezminin el yazmaları veriliyor bu eserde. Bütün dünyanın kabul ettiği kaynaklara göre Sıfır ilk kez Harezminin eserinde görülmektedir.
Hintlilerin bulduğuna dair bir kaynak olsa hemen ortaya konulurdu, bundan hiç şüpheniz olmasın.
Harezmi Türk oğlu Türktür. Üstelik Abbasi başkenti Bağdat'da görev yaparken bile Türklüğü ile övünmüştür, Araplaşmamıştır. En büyük Türk alimlerinden birisidir.
Harezmiye sahip çıkalım..
-
Bu bölgede Türkleştirmeye başlayanlar bildiğim kadarıyla Fars kökenli bir emirlik olan Samani'lerdir(Samanoğulları). Türklerden paralı asker olarak faydalanıyorlardı. Onları yıkan Karahanlılar bölgeyi ele geçiriyorlar ve Türkleştirmeye devam ettiriyorlar.
Yalnız Türkler o dönemde bölgede daha çok paralı asker olarak bulunmakta idiler; bildiğimiz gibi Oğuz göçleri ve Moğol İstilâsı'ndan sonra Türkler halk olarak yoğunluk kazanmışlardır. Yoksa Türkler'in bölgedeki siyâsal-askerî varlıkları MÖ I. yüzyıla kadar iner.
Elbette Moğollar'dan önce bölgede Türkler bulunmaktaydı; ancak bunların yoğunlaşmaları ve çoğunluk hâline gelmeleri 13.-15. yüzyıllar dolaylarında olmuştur. Nitekim eski Sogdlular'ın ve bilimum Doğu Îrânî kavmin kalıntıları bölgede hâlâ Tâcik adında bulunmaktadır.
Büyük Selçuklu ve Harzemşahlar döneminde de hem Türkmenlerin hem Kıpçakların yoğun bir şekilde bölgeye yerleşerek dominant unsurlar olduklarını da dikkate almak gerekir.
Ancak onlar daha çok askerî varlık olarak bulunmaktaydılar.
Bu kişilerden misal verebilirmisiniz Anda?. Zerdüştlük benimde bildiğim kadarıyla Farsların milli dinidir.
Anda, en bilinen örnek Usrûşâne hükümdar âilesinden gelen Komutan Afşın'ın atalarının Zerdüştçü olmalarıdır. Dediğin gibi Zerdüştçülük Îran dinlerinden olup Türkler'e uygun değildir. Bu nedenle ben de bu bilgiyi gördüğümde hemen not etmişim.
Bir başka ilginç bilgi de Afşın'ın âile üyelerine ülkelerinde hitâp edilirken "Kulu filan oğlu filandan tanrıların tanrısına" diye bir söyleyişin kullanılmasıdır ki bu Türk kültürüne ters bir durumdur. Yine de Afşın'ın Türk olduğunu biliyoruz.
Harezmi Türk oğlu Türktür. Üstelik Abbasi başkenti Bağdat'da görev yaparken bile Türklüğü ile övünmüştür, Araplaşmamıştır. En büyük Türk alimlerinden birisidir.
Bu bilginin kaynağı nedir?
Bu arada, Sıfır konusunda haklısınız, düzeltir özür dilerim.
-
Harezmi'nin Türk olması mı Sıfır'ın ilk olarak Harezmi tarafından bulunması mı hangisine kaynak istediniz?
Ayrıca özüre gerek yok. Doğruyu bulmaya çalışıyoruz. En azından bu şekilde ırkımıza faydalı bir şeyler meydana getirebiliriz.
Neyse ben ikisine ait kaynakları da belirteyim..
-
Sıfır rakamını dünyaya tanıtan ilk eser: Muhammed Bin Musa el-Harezmî; Kitab al-Muhtasar fil Hisap al Hind, s. 12;
Kaynak olarak bulabileceğiniz/kullanabileceğiniz eser: Ahmedov, Ashraf A; Harezmî’nin Eserlerinin İstanbul Yazmaları, Ankara 1987, s. 18.
Harezmi'nin yukarıdaki eserinden önce hiç bir medeniyette sıfır rakamı ile ilgili kayıt yoktur. Hintlilerde olsa hemen çıkartır ortaya koyarlardı. Bu konudaki söylentilere inanmamalıyız. Çünkü buna dair sadece söylentiler vardır kaynak yoktur.
*
Harezmi zamanın Abbasi Halifesi Me’mun (813-833)’dan destek görür ve Bağdat’taki saray kütüphanesindeki milattan önce ve sonra yazılan eski Mezopotamya, Mısır, Yunan, Hind (özellikle Sindhind) ve İslam alimlerinin kitaplarından (Kitab-ün-fil Hisab, Kitab-ün-fil-Coğrafya, vb.) yararlanarak kitaplar yazar. Bunların içinde en önemlisi El-Kitabü’l-Muhtasar fi He-sabi’l-Cebri ve’l-Mukabele kitabıdır. (Türkiye Gazetesi İslâm Tarihi Ansiklopedisi, Cilt 5, s. 125.)
Bu eserin aslı İngiltere Oxford Bodlyn kütüphanesindedir. Eserde sıfır rakamı ve 9 ayrı rakamın aritmetik işlemlerde nasıl kullanılacağı açıkça gösterilmiş olup, Kur’an-ı Kerim’deki miras taksimi ve kölelerin serbest bırakılması mevzularıyla il-gili örnekler vardır. Eser İngiliz Bath’lı Adelard tarafından La-tince’ye çevrilmiştir. Harezmî’nin eseri Orta Çağ’da Latinceye çevrilirken, Adelard çevirisinde Arapça olan “el-cebr” kelime-sini aynen almış ve bu kelime günümüze kadar “algebra” (cebir) olarak aynen gelmiştir. Daha sonra 900’lü yıllarda İs-panya’nın Kurtuba şehrindeki İslam halifesi II. Hakem’e gön-derilen Gerbert veya daha sonraki adıyla Papa II. Silvester (945–1003) Batıda Arap Rakamları olarak bilinen rakamları “sıfır dâhil” ilk defa Batıya öğretmiş ve ünü sekiz asır devam etmiştir. Gerbert’den yüz yıl sonra Harezmî’nin meşhur kitabının Latince tercümesi, Endülüs yoluyla Batıya ulaşır. Sonra Pizalı Leonardo Fibonacci (1170- ?) Mısır’a yaptığı seyahatler-le matematik bilgisinin esaslarını orijinal kaynaklardan Batı’ya taşımıştır. Leonardo, İslam matematik öğretmenlerinden öğ-rendiği tüm bilgileri, sıfır rakamı dâhil, çevresindekilere uygu-lamalarıyla öğretir ve Arapçada sıfır adı verilen “0” işareti ile her türlü hesabın yapılabileceğini açıklar. (Lütfi Göker, Matematik Tarihi, s. 164.)
Bilinen ilk cebir kitabını Harezmî yazmıştır. El-Kitabül Muhtasarfi Hesabil Cebri ve’l-Mukabele isimli eserden Arapçadaki “cebir” Batı dillerine “algebra” olarak çevrilmiştir. Ayrıca “hesap metodu” anlamına gelen “algorithma”, “el-Harezmî” kelimesinden gelmektedir. (Lütfi Göker, Matematik Tarihi, s. 13.)
Görüldüğü üzere sıfırı keşfeden bir Türk ancak onu Avrupa'ya taşırken isimlendiren Araplardır. bu nedenle Harezmi'nin Arap olduğu sanılmaktadır.
-
İlginç İrdileme ler :)
-
Bilgiler için sağolun, lâkin ben zâten sıfırı onun bulduğunu siz yazmadan önce okumuştum (ilk mesajımdan sonra biraz araştırdım da), ben sizden onun kökeni hakkında kaynak istiyordum :) Olsun bunu yazmanız da iyi olmuş, bilgi olarak durur :)
-
Sifirin kökeni
http://www.istanbul.edu.tr/fen/matematik/erhanguzel/deneme.htm (https://www.hunturk.net/forum/sistem.php?islem=yonlendir&url=aHR0cDovL3d3dy5pc3RhbmJ1bC5lZHUudHIvZmVuL21hdGVtYXRpay9lcmhhbmd1emVsL2RlbmVtZS5odG0=)
ayni konu burada daha genis bicimde asyadan gelen irktaslarimiz tartismislar
http://www.turan.info/forum/showthread.php?t=3053&highlight=sifir (https://www.hunturk.net/forum/sistem.php?islem=yonlendir&url=aHR0cDovL3d3dy50dXJhbi5pbmZvL2ZvcnVtL3Nob3d0aHJlYWQucGhwP3Q9MzA1MyZhbXA7aGlnaGxpZ2h0PXNpZmly)
-
Sıfırı ilk keşfedenin TÜRK soylular oldukları yönün de araştırmalar bulunan Maya'lar olduğu ispatlanmış.
KAYNAK,SİNAN MEYDAN-ATATÜRK VE KAYIP KITA MU
-
Sıfırı ilk keşfedenin TÜRK soylular oldukları yönün de araştırmalar bulunan Maya'lar olduğu ispatlanmış.
KAYNAK,SİNAN MEYDAN-ATATÜRK VE KAYIP KITA MU
Daha açık yazarsanız sevinirim.Anlayamadım.
Esenlikler.
-
Sıfırı ilk keşfedenin TÜRK soylular oldukları yönün de araştırmalar bulunan Maya'lar olduğu ispatlanmış.
KAYNAK,SİNAN MEYDAN-ATATÜRK VE KAYIP KITA MU
Mayaların Türk Irkı ile hiç bir alakası yoktur. Geleneklerinde 10 yaşındaki küçük çocukları, kalplerini canlı canlı sökere Tanrılarına kurban etmek gibi sapkınlıklar mevcuttur.
Verdiğiniz kaynağın yazarı Sinan Meydan, adı geçen kitaptaki bilgilerin hepsinin başka bir yazardan alıntı olduğunu Ceviz Kabuğunda canlıyayında itiraf etmek zorunda kalmıştır.
Saygılar,
TTK
-
Sn. İSTEMİ YABGU, MAYA medeniyetine yönelik bulunan kalıntılar da MAYA'lıların sıfırı keşfettiği kanıtlanmış. Matematik bilgileri bizim bu yüzyılda keşfettiklerimizden daha iyi.
Mayalar herhangi bir sayıyı üç sembolle-nokta,çizgive sıfırı gösteren istiridye ile gösterebilmekteydiler.
alıntıdır.
Kitapta daha birçok örnekte var. Işık yılı uzaklıkları teleskop olmadan küçük farklarla tespit etmişler. Maya'ların kökenine yönelik BAŞBUĞUMUZUN araştırmasını zaten biliyorsunuzdur.Saygılar.
-
Sn.Aybüke yanıtınız için teşekkür ederim.
-
Türklerden bazen' paralı asker' diye bahsediliyor.Bir Türk nasıl paralı asker olabilir anlayamıyorum.Acaba tabir yanlış kullanılıyor olabilir mi?İşin aslını öğrenmek isterdim.
-
Türklerden bazen' paralı asker' diye bahsediliyor.Bir Türk nasıl paralı asker olabilir anlayamıyorum.Acaba tabir yanlış kullanılıyor olabilir mi?İşin aslını öğrenmek isterdim.
O zamanki devletler(Çin'deki hanedanlar, İran'daki Emirlikler, Abbasiler, Rus Preslikleri vs.) rakiplerine askeri sahada üstünlük kurmak için askerlik, savaşçılık yetenekleri en üst düzeyde olan Türkler'den Hassa orduları kuruyorlardı ya da yüksek ücretler ödeyerek belli bir dönem için Türk'lerden faydalanıyorlardı.
Mesela İrandaki Samaniler Emirliği(Fars'tır) Karahanlılar ve Gazneliler gibi güçlü Türk devletlerine karşı koymak için Oğuz Boylarından savaşın olduğu geçici dönemlerde paralı asker almışlardır. Bunlardan bazıları devlette ve ordu da görev almıştır(Örn: Gazneliler Devleti'nin kurucus olan Alp Tegin, Samanoğulları'nın ordu komutanlarından biriydi) .
Abbasi'ler de Bizans'a ve halifeliğin düşmanlarına karşı savaşmaları Türkistan'da Türkleri getirerek Ordularını güçelndirmişler. Hatta Türklerin üstün meziyetleri bozulmasın, yerli halk ile karışıp savaşçılıklarını kaybetmesinşer diye onları Türkistan'dan getirdikleri Türk kızları ile evlendirmişler. Daha da ileri giderek sırf Türkler'in yaşadığı Samarra şehrin kurmuşlardır.
TTK
-
Çok sağolun. Ben bu paralı asker meselesinden epey rahatsızdım.Demek aslı buymuş.
-
Târihte Türklerin paralı asker oldukları pek çok örnek vardır.