Demokrasi en çok kime lazımdır ve kimler, ne amaçlı olarak, kullanırlar?
Bu sorunun cevabı verildiğinde, manzara net olarak, ortaya çıkacaktır.
Şimdi demokrasiyi en çok kimler talep ediyor, onlara bir göz atalım:
Dikkatle bakıldığında demokratik taleplerle en çok öne çıkanların komünistler, dinciler, kürtçüler ve etnik azınlıklar olduğu göze çarpmaktadır.
Komünist Rusya yıkılmadan önce, Marksist devrim ihracı için peyda ettiği yerli işbirlikçilerin her iki kelimesinden birisi demokrasiydi. Kominizim bir dikta rejimi olmasına rağmen ihraç komünist ihtilallerin hazırlandığı ülkelerin komünistleri ateşli birer demokrat, insan hakları ve ifade özgürlüğü havarisi kesilmekteydi. Sebep açık: Komünist faaliyetleri rahatlıkla yapıp, Marksist ihtilale zemin hazırlamaktır.
Dinciler de hakimiyet kurdukları ülkelerde milletin nefes alıp-vermesine kadar müdahale eden diktatörler oldukları halde, hazırlık yaptıkları ülkelerde en çok öne çıkartıp kullandıkları anlayış demokrasidir. Demokrasinin içine sokuşturulmuş fikir, ifade, din ve vicdan özgürlüğü gibi kavramlar onların dilinden yansırken adeta büyülenir, etkisi altına girersiniz. Ama bir şekilde iktidarı ele geçirdiklerinde de kendi dayatmaları dışında kalan fikir ve düşüncülerin sahiplerine biçtikleri tek hüküm, yok etmektir.
Bir diğer demokrasi havarileri kürtçülere gelince; Bunlar açıkça etnik ayrılık, bölücülük ve yıkıcılık talep etmelerine rağmen her platformda ezilmişlik, mağduriyet, sömürülme vb gibi edebiyatlarla kendilerine acındırarak duygu sömürüsü edebiyatı yapmaktadırlar. Ülkemizin binlerce insanın canına kıyan, yüz milyarlarca dolarlık bütçelerin terör için heba edilmesine neden olan İmralı Resort’ta ki kuduz için dahi demokratik taleplerde bulunurlar. Yani Kürtçüler için demokrasi kürt ayrımcılığının aracıdır.
Vaktiyle Rus’un, İspanyol’un, medeni(!) Avrupa’nın zulmünden kaçıp bize sığınan, Türklük tarafından kucak açılıp baş köşeye oturtulan; yaşama ve barınma hakkı verilip misafir ağırlar gibi Türk’ten ikram ve itibar gören, ancak ayakları yere basıp, tırnakları uzayınca dününü, sığıntı ve misafir olduğunu unutup, daha doğrusu reddedip, sanki bu ülkenin asli sahipleriymişçesine istek ve taleplerde bulunan bilcümle etnik döküntü de en çok demokrasi denen truva atına sarılır, kardeşlik, vatandaşlık, eşitlik, özgürlük vs. gibi edebiyatlarla Türklükten bir şeyler koparmanın veya en iyimser ifadeyle geleceklerini garantiye almanın hesaplarını yaparlar.
Kullandıkları terminolojinin merkezinde mozaik, uygarlıklar(!) beşiği Anadolu ve Türkiyelilik gibi kavramlar yer alır.
Eğer Türkiye bir milletler mozaiği ise demek ki Türk hakimiyeti değil halkların ortak katılımıyla(!) meydana gelmiş bir yapı var demektir.
Anadolu uygarlıklar beşiği ise , demek ki Anadolu sadece Türklere ait değildir. Türkler burayı 1000 yıl önce gelip işgal etmiş ve buranın yerlilerini egemenlikleri altına almışlar demeye getirerek Türklüğün Anadolu coğrafyasındaki en az 7000 yıllık geçmişini ortadan kaldırmayı amaçlarlar.
Türkiyelilik kavramı da mozaikçiliğin ve Anadolu’nun uygarlıklar beşiği tezlerinin kabulüyle, kendiliğinden ortaya çıkan bir kavram haline gelmektedir.
Bu anlayış kabul ettirildiğinde Türk hakimiyeti kendiliğinden ortadan kalkmakta Cumhuriyetimizi var eden anlayışlar temelinden çürütülmektedir.
Başbakanın bile Türkiyelilik kavramı üzerinde ısrarla durup “sen Türk’üm dersen bir başkası kürdüm, bir diğeri lazım, daha başkası şuyum, buyum deme hakkına sahip olur” şeklindeki beyanları bu kahpe ve kalleş oyunun demokrasi kılıfıyla uygulamaya konulmasından başka bir şey değildir.
Maalesef demokrasi denen Türk’ü yok etme projesi Başbuğ Atatürk’ün uçmağa varmasını takip eden yıllarda Şanlı Başbuğun en sinsi düşmanı olan kürt ismet tarafından tamamen, Atatürk’ün izlerini ve kurduğu Türk hakimiyetini yerle bir etmeye matuf bir anlayışla, uygulamaya konulmuştur.
Anlaşılacağı üzere demokrasi denen herzenin daha baştan amacı, Türk varlığını ve hakimiyetini yok etmektir. İşte bunun için başta Başbuğ Atatürk’e saldırılmakta, Cumhuriyetin temel değerleri sorgulanmakta, Türk Aydınlanması ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Sözün özü demokrasi Büyük Türk Irkının batıdaki uç ve en büyük devletini adım adım yok etmek üzere haçlı batı tarafından turva atı olarak sokuşturulmuş bir yıkma ve yok etme projesidir.
Bunun en son ve en canlı delili Türklüğü katillikle suçlayan kimliksize verilen Nobel ödülüdür.
Elli küsur yıldır hayatımıza giren bu meretin Türklüğün hayrına tek bir sonucu yoktur. Aksine işleyişi ve geldiği son durum itibariyle Türk Milletini tarihindeki en zor ve tehlikeli dönemeçle burun buruna getirmiştir.
Son olarak şairin;
Bizsiz ayakta durmaya yetmezdi güçleri
Hep bizimle güçlenerek yettiler bize…
Dizeleriyle başımıza gelenlerin özetini vermiş olalım.
TTK.
DEMOKRASİ TUZAK MI YOKSA İDEAL REJİM Mİ ?
http://www.hunturk.net/forum/index.php/topic,2050.0.html