Türkçü Turancı Otağ
GENEL KONULAR OTAĞI => GÜNCEL => Konuyu başlatan: İl Bilge Ayzıt - 02 Ağustos 2012
-
Normalde her millet belli bir inanca mensup olmaya gereksinim duyar, Bu tarihten beri böyle olmuştur. İnanç olarak İslam'a inanmakta sakınca yoktu ilk zamanlarda. Ama İslam, 4 halife devri ve özellikle Kerbela katliamından sonra bir inanç, bir din olmaktan çıkıp düpedüz Arap kültür emperyalizmine dönüşmüştür. Kerbela çölünde peygamber sülalesini ve en yakın arkadaşlarını vahşice katleden Emevi hanedanlığı, iktidarı kendisi ele geçirmiştir, O tarihten beri gerçek dışı asılsız hadislerin ardı arkası kesilmemiştir.
Sonuçta İslam bir din ve inanç olmaktan çıkmış, evrensellik ilkesini kaybetmiş ve Musevilik gibi kavmiyet dini haline gelmiştir, Bundan da öte Museviliğin yahudileri kapsaması gibi İslamiyet sadece Arapları kapsamamış ve aynı zamanda cihad, kıtal ve asimilasyon ile dünyaya Araplar tarafından yayılmaya çalışılmıştır. Bugün baktığımız zaman birçok ayrıntıyı görebilmekteyiz. Bugün birçok müslüman TÜRK, talihsiz bir biçimde ''çocuklara Arapça isimler koyarak, bir Arap gibi yaşayarak ve düpedüz Arapların üstün bir millet olduğuna inanarak'' kendi yurdunda asimile edilmektedir.
İnsanlığın en temel korkularından biri olan ölüm ve bilinmezlik korkusu kullanılarak, resmen insanlara şantaj yapar gibi Arap kültür emperyalizmi, dinmiş gibi dayatılmaktadır. İslam bu yüzden Türklere tarih boyunca büyük bir zarar vermiştir.
1-) Bugünkü azınlık sorunlarının temelinde İslam inancı vardır. İslam inancı sayesinde bu azınlıklara hoşgörü gösterilmiş ve tepemize çıkmaları sağlanmıştır.
2-) Türklerin milli hırsları körelmiştir, Türk milleti resmen uyuşturulmuştur.
3-) Dünya hakimiyetinin kurulacağı bir dönemde İslam inancının beraberinde getirdiği mezhep bölünmeleri yaşanmış ve sırf inanç farklılığından dolayı TÜRK, TÜRK'e düşman olmuştur. Osmanlı-Safevi savaşı bunun en açık örneğidir.
4-) Yavuz Sultan Selim ''alevi yada şii inancına sahip olduğu'' için TÜRKLERİ, İran içine sürmüş ve ''şafi oldukları'' için Zağnos dağlarından Kürtleri getirip Anadolu'ya yerleştirmiştir..
5-) TÜRK devletlerinin içi devşirme paşalar, devlet adamları ve saray kadınları ile doldurulmuş devlet içeriden çürümüştür.
6-) Senelerce Araplar ''millet-i nebevi'' sayılmış, savaştırılmamış ve kendilerinden vergi de alınmamıştır. TÜRKLER, Arapların fedailiğini yapmıştır ve mükafat olarak da koca bir ihanet miras almıştır. Bugün Arap petrollerinin kaymağını ABD ve Avrupa yemektedir.
-
Çok güzel tespitler.Kimsenin dini inancıyla bir derdimiz yok ama bu abartılıp arap kültür ve adetleriyle yaşanırsa,Türk Kültürü bertaraf edilirse buna karşı çıkarız.Bu en temel hakkımızdır.
Esenlikle.
-
Tam olarak bitirdigi görüsü dogru degil . Atatürkün sahsinda direnmeye devam ediyoruz . Onun icinde en yogun saldirilar Atatürke karsi yapiliyor.Aborjinler dahil , Türkler kadar dünyada yok olmak tehlikesi ile karsi karsiya birakilan baska bir millet yok . Bununda en kolay ve etkili yolunun Türklügü islamin icinde eriterek yok edeceklerini saniyorlar . Basbakan milletimiz der ama ,hangi milletten oldugumuzu bir türlü söylemez . Nasil söylesin ? Türk milleti dese ,kendisi Türk degil .Aslini inkar etse haramzade olacak. Ne yapsin Zavalli sefil etnik ? Islamdan baska siginacak bir limanlari yok .
-
İnandıkları Allah islam dinini en ince detayına kadar peygamberleri vasıtasıyla anlatmış, müslümanlar farz denilen şeylerin bile hepsini tam anlamıyla yapmıyor, sadece sorulan soruya ''Elhamdürillah müslümanım'' diyebiliyor.. Kulandıkları islamı tam manasıyla yapamayanların Türklüğü kabul etmelerini istemek onlara en büyük ceza olur diye düşünüyorum..
Ne güzel bir Türkiyede yaşıyoruz Başbakanı Türk değil.. Kabul etmeliyiz ki halimiz içler acısı bizlerde direnişçileriz..
-
Normalde her millet belli bir inanca mensup olmaya gereksinim duyar, Bu tarihten beri böyle olmuştur. İnanç olarak İslam'a inanmakta sakınca yoktu ilk zamanlarda. Ama İslam, 4 halife devri ve özellikle Kerbela katliamından sonra bir inanç, bir din olmaktan çıkıp düpedüz Arap kültür emperyalizmine dönüşmüştür. Kerbela çölünde peygamber sülalesini ve en yakın arkadaşlarını vahşice katleden Emevi hanedanlığı, iktidarı kendisi ele geçirmiştir, O tarihten beri gerçek dışı asılsız hadislerin ardı arkası kesilmemiştir.
Sonuçta İslam bir din ve inanç olmaktan çıkmış, evrensellik ilkesini kaybetmiş ve Musevilik gibi kavmiyet dini haline gelmiştir, Bundan da öte Museviliğin yahudileri kapsaması gibi İslamiyet sadece Arapları kapsamamış ve aynı zamanda cihad, kıtal ve asimilasyon ile dünyaya Araplar tarafından yayılmaya çalışılmıştır. Bugün baktığımız zaman birçok ayrıntıyı görebilmekteyiz. Bugün birçok müslüman TÜRK, talihsiz bir biçimde ''çocuklara Arapça isimler koyarak, bir Arap gibi yaşayarak ve düpedüz Arapların üstün bir millet olduğuna inanarak'' kendi yurdunda asimile edilmektedir.
İnsanlığın en temel korkularından biri olan ölüm ve bilinmezlik korkusu kullanılarak, resmen insanlara şantaj yapar gibi Arap kültür emperyalizmi, dinmiş gibi dayatılmaktadır. İslam bu yüzden Türklere tarih boyunca büyük bir zarar vermiştir.
1-) Bugünkü azınlık sorunlarının temelinde İslam inancı vardır. İslam inancı sayesinde bu azınlıklara hoşgörü gösterilmiş ve tepemize çıkmaları sağlanmıştır.
2-) Türklerin milli hırsları körelmiştir, Türk milleti resmen uyuşturulmuştur.
3-) Dünya hakimiyetinin kurulacağı bir dönemde İslam inancının beraberinde getirdiği mezhep bölünmeleri yaşanmış ve sırf inanç farklılığından dolayı TÜRK, TÜRK'e düşman olmuştur. Osmanlı-Safevi savaşı bunun en açık örneğidir.
4-) Yavuz Sultan Selim ''alevi yada şii inancına sahip olduğu'' için TÜRKLERİ, İran içine sürmüş ve ''şafi oldukları'' için Zağnos dağlarından Kürtleri getirip Anadolu'ya yerleştirmiştir..
5-) TÜRK devletlerinin içi devşirme paşalar, devlet adamları ve saray kadınları ile doldurulmuş devlet içeriden çürümüştür.
6-) Senelerce Araplar ''millet-i nebevi'' sayılmış, savaştırılmamış ve kendilerinden vergi de alınmamıştır. TÜRKLER, Arapların fedailiğini yapmıştır ve mükafat olarak da koca bir ihanet miras almıştır. Bugün Arap petrollerinin kaymağını ABD ve Avrupa yemektedir.
Yazdıklarınızda haklılık payı olmakla beraber genel olarak söylediklerinize katılmıyorum.
İslam Dini Türklerin savaşçı ruhunu dizginlemiştir derseniz daha doğru bir yaklaşım olur.
Devşirmelerin içinden paşa, devlet adamı çıkması o dönem ki yöneticilerin hatalarıdır bunu İslam Dinine bağlayamazsınız.
Ayrıca çerkezlerin Osmanlı'da belli bir rütbenin üstüne çıkarılmaması bu tezinizi çürütmektedir.
Öncelikle Osmanlı-Safevi savaşının iyi değerlendirmek gerekir. Yavuz Sultan Selim var olan bir Türk devletinin korumaya çalışmıştır. Lakin Şah İsmail mezhepçilik yaparak bir Türk devletinin yıkılması için elinden geleni yapmıştır.
Ayrıca zağnos dağından kürd denilen yaratığı getirdiğini söylemişsiniz ki o tarihte kürd olarak tanımlanan bir yaratık yoktur. Bu yazdıklarınızdan kürdlere olmayan bir tarihi sayfası açıyorsunuz. kürd tarihçiler bile 300 yıl öncesine gidemiyorlar kendi tarihleri ile ilgili.
Ayrıca Türkçülerin İslam dini ile bir sorunu bulunmamaktadır. Türkçülerin karşı çıktıkları şey İslam adı altında arap kültürü- emevi kültürünün yayınmasıdır.
-
Öncelikle İl Bilge Ayzıt Kardeşimize hoşgeldiniz, esenlikler getirdiniz diyelim.
Değerli İl Bilge Ayzıt Kardeşim!
Ne yazık ki açtığınız konunun başlığı yanlış anlaşmalara ve Türkçülerin dini duruşuyla ilgili üzerine atılı bulunan iftiraları beslemeye neden olacak çağrışımlar yapmaktadır. Yani açtığınız konunun başlığını yanlış seçmişsiniz. Keşke başlığı daha dikkatli seçseydiniz.
Görüşünüze saygı duyarız ve görüşünüzün kişisel olarak sadece sizi bağladığını, size ait bu görüşlerin, aynı zamanda Gökbörü Türkçüler Derneğinin resmi yayın organı olan bu otağı ve Gökbörü Türkçüler Derneğini hiç bir şekilde bağlamadığını, konuyu okuyanlara duyurmak isteriz.
Bu konuya daha önceden bir başka başlıkta verilmiş benzer cevabı aşağıdaki alıntıyla vermek istiyorum.
Sağlık ve esenlikler dilerim...
TTK.
Üçoklu Börü Kam
Tonyukuk Nickli Üyeden Alıntı
Geçen günlerden birinde, buradan bir kardeşime şöyle söyledim; ''İslâm emperyalizmi Türkleri vatan sevgisinden yoksun bırakıp, salt dini askerleri olarak kullanmak istemiştir.''dersem, sence bu yanlış anlaşılacak bir cümle midir? Değerli arkadaşlar, bir Türkçü misak-ı milli sınırları içinde durduğu noktayı çok iyi tayin etmelidir bu ülkede bilir bilmez İslâma sataşmak neyse, Komrat'ta ortadoks inancına sataşmak Türkçülük aleyhine aynı etkiyi yapar. Ancak bu yobaz tayfası şunu bilmelidir ki, Müslüman olmak için Arapça bilmek gerekmez, gereken vahyin anlamını bilmektir. Bu Ebu Hanife'ye göre de , İmam Matüridi'ye göre de böyledir. Peygamberin vefatından 30 yıl sonra hilafet bitmiştir. Ondan sonrası beyliktir, padişahlıktır. 42 yıl sonra da bizim Araplarla savaşımız başlamıştır. İki defa yok olmaktan kurtardığımız bu illet toplum o günden beri ve asırlardır amansız düşmanımızdır. Bizlere atalarınızdan medet ummayın derler, atalar kültünü küfür sayarlar ama kendileri soylarını sayarken en az 5 kuşak geriden .. bin..bin... bin... diye atalarını saya saya gelirler. Bizde ki ırkı kırık nesepsizler de bu eksikliklerini Araba yaslanarak gidermeye çalışırlar.
İşte Türk Milletinin düştüğü/düşürüldüğü ve yüzyıllar boyunca kronik hale gelen hastalığı budur!
Türkler İslam'ı kabul etmelerinin üzerinden yüz yıl bile geçmeden, başta haçlı batı olmak üzere; İslam'ı boğmak, dar bir coğrafyaya hapsederek yayılmasını önlemek isteyen bilcümle gayr-i müslim güçlerin karşısında; İslam'ın koruyucusu, kollayıcısı ve temsilcisi konumuna geçmişlerdir.
Bunun anlamı: Türk'ün başta milli ülküsü olmak üzere Türk varlığı açısından hayati önem taşıyan bir çok milli refleksini, bilincini, ödev ve aksiyonlarını geri plana atması ve bir zaman sonra da, daha önceleri ilk sırada yer tutan önceliklerinin, çok çok geri planlara düşmesi demektir.
Araplar insanlık aleminin en tembel, en umarsız, en vahşi, en bencil ve ikiyüzlü milletlerinden birisidir.
Arap olmayan İslam Peygamberi, Araplar arasında, İslamı yaymaya başladığında Arap yarımadasında tarihin kaydettiği/kaydedeceği en büyük vahşet, zulüm ve cehalet hüküm sürmekteydi.
Bu döneme, yani İslam olmadan önceki, bin.. bin... bin... bin..... diyerek secerelerini dayandırdıkları dedelerinin, o günlerine bizzat kendileri "cahiliyye devri" demekteler.
Nasıl ki insanların şahıslarına mahsus karakterleri varsa milletlerin de karakterleri vardır.
Çinliler yılan, Ruslar ayı, Amerikalılar maymun, İngilizler tilki, Almanlar domuz, Fransızlar fare, Yahudiler kene, Sırp ve Ermeniler sırtlan, Yunan ve Bulgarlar çakal, Farslılar ve Araplar da bukelamun tabiyat ve karakterli milletlerdir.
Tanrıyla, doğayla, canlı-cansız bütün yaratılmışlarla barışık, kır atlara dokunan, Bozkurtlara bakınan Türkler; dost ve yoldaş ettikleri ala atlar gibi yiğit ve kararlı, hayran oldukları Bozkurtlar gibi asil ve hür tabiyatlı bir millettir.
Türk hile bilmez, duruma göre şekil almaz ve özü-sözü bir olduğundan, herkesi kendince bildiği için, kandırılması hep kolay olmuştur.
Lakin Türk'ün son kandırılışı daha öncekilerin hiç birisine benzememiş, bu kandırılmayla Türk, sadece maddi kayba uğramakla kalmayıp; refleklerini, ülkülerini, dilini, kimliğini, ruhunu ve manasını da ağır ağır, yavaş yavaş kaybetmiş, yutturulan afyon en ücra hücrelerine kadar öylesine işlemişki, bin küsür yıllık bir uykudan, Tanrı'nın bir lütfu olarak, Türklüğün; çelik iradeli, tunç yürekli, bükülmez bilekli, Bozkurt Oğlu Atatürk eliyle, ölüm-kalım sınırında, ancak, uyanabilmiştir.
Anlaşılacağı üzere Türk'ü kandırmanın yegane ve en tesirli yolu olarak dini, imanı ve inancı kullanılmaya başlanmıştır.
Arap dilinde köle, cariye, zımmi, mevali gibi ikinci sınıf kişileri tanımlayan kelime ve kavramlar vardır.
Köle ve cariyenin ne olduğunu hepimiz biliriz.
Zımmi vergi (haraç) vermeleri şartıyla ilişilmeyen gayri müslim, tek tanrılı, (Hırisitiyan, yahudi, vs.) din mensuplarıdır.
Mevali'ye gelince bu kavram, Araplar tarafından, başta Türkler olmak üzere Arap olmayan bütün müslüman milletler için kullanılmaktadır.
Mevali, müslüman köle demektir ve Araplar Arap olmayan bütün müslümanları "mevali" olarak görmektedir.
Arap ve İslam hukukuna göre köle; köleye sahip olan kişinin kölesi üzerinde, hiç bir kısıtlama ve sınır olmaksızın, her türlü hak ve tasarrufta bulunabileceği, tabiri caizse, bir mal, eşya, hayvan konumundadır.
Türk, inandığı dini değerler uğrunda savaşıp, başta haçlı batı olmak üzere, bütün dünyayı kendisine düşman ederken, kendisini mevalilerin (müslüman kölelerin) sahibi ve efendisi gören Arap, Türk'ün bu gayretlerini kendileri adına yapılmış bir hizmet ve görev olarak görmüş ve değerlendirmiştir.
Tanrı buyruğu Kur'an'ın ve İslam'ı vazeden İslam Peygamberinin getirdiği gerçek İslam, milliyetçiliği değil, başka milletlerin yaşam ve onurlarını yok etmeyi amaçlayan sapkınlıkları yasaklamıştır.
Ne yazık ki İslam'ın bu akidesi, çıktığı topraklarda ve ilk hitap ettiği insanlar tarafından, ihlal ve tahrif edilmiştir.
Biz Türkçüleri, zaten büyük ve şerefli olan milletimizi sevdiğimiz, herkesçe malum, büyük ve şerefli olduğu gerçeğini dile getirdiğimiz için, ırkçılıkla, İslam dışılıkla, fitne ve fücurla itham edenler, bizden önce İslam Peygamberinin vefaatından sonraki Arapların hal, gidiş ve uygulamalarına bir baksınlarda, Tanrı'nın bizzat kendisinin ululadığı; sevilmeye ve yüceltilmeye layık olarak acuna gönderdiği biz Türklerin milliyetçilik yapmasına, şayet diyebiliyorlarsa, ondan sonra ne diyeceklerse desinler.
Arap olmayanların Araplarla evlenmesini yasaklayan ilk kişi İslam'ın kudretli ve adil halifesi Ömer'dir.
İşi müslüman milletlere karşı dışlama ve ötekileştirme şeklinde devlet politikası yapan ve Arap olmayan milletleri Araplaştırmanın sistematiğini kuran ve işletmeye başlayanlar ise Arap Emevilerdir.
AKP kuyrukçu beyzade buyurmuşlar: Arapça öğrenmek vacipmiş.
Ulan hödükler!
Ulan angutlar!
Ulan mankurtlar!
Ulan Araplaşmayı İslam sanan mevaliler!
Arapça öğrenmek vacipse- ki asla böyle bir vücup yoktur- Türkçe öğrenmek farz, Türkçe konuşmak da ibadettir.
Türkçülüğün doruk ismi Uluğ Bilge Kaşgarlı Mahmut Divan-ı Lügat'tül Türk adlı eserinin girişinde, Arapça öğrenmeyi vacip kılan çağdaş angut ve mankurtlarımızın aksine, ta kaç yüzyıl önceden Türkçe öğrenmenin vacip olduğunu, hemde İslam Peygamberinin hadisine dayanarak, söylemiştir.
Uluğ Bilge Kaşgarlı, büyük bir öngörüyle,: "Türkçe öğrenmenin vacip olduğunun yanısıra; aklın da bunu emrettiğini, zira çok yakın bir tarihte yeryüzü hakimiyetinin Türklere geçeceği ve bu hakimiyetin çok uzun süreceğini" söylemektedir.
Peygamber ve halifeleri (Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali) sonrasında İslam hakim güçlerin kendi çıkar ve iktidar sigortası olarak kullanılmaya başlanmış, mensubu oldukları dinin Peygamberinin çocukları yine kendi akrabaları tarafından, asırlardır müslümanların içini acıtan, bir deşhet ve vahşetle katledilmiştir.
Peygamberin ağzından hadisler uyduran ve bu uyduruk hadislere dayanarak önlerine geleni katledip, köleleştiren, yine İslam adına, iktidarı işgal eden Arap Emevilerdir.
Arap Emevilerince kurumsallaştırılan, diğer müslüman milletleri kendi kimliklerinden uzaklaştırarak, görünürde dini askerler, gerçekte ise Arapların hizmetkarı ve kölesi yapılması amaçlanan hileli yönlendirme (manipülasyon) ve bilgi çarpıtmalarından (dezenformasyon) en çok Türkler etkilenmiş ve, yukarıda da ifade ettiğim gibi, Türkler neredeyse dilini ve milli kimliğini unutmanın eşiğine getirilmiştir.
Türk Milletini; kökleriyle, ruhuyla, manasıyla, onur, haysiyet ve kimliğiyle yeniden buluşturan, Tanrı'nın Türküne bir lütuf olarak gönderdiği, Türklüğün; çelik iradeli, tunç yürekli, bükülmez bilekli, Bozkurt Oğlu Atatürk'e karşı yürütülen sistematik düşmanlık ve karalama çalışmalarının asıl sebebi; din üzerinden yüzyıllardır yürütülen hükümranlık kurma, nüfuz ve itibar sağlama, mal, mülk ve servet edinme kapısının, Atatürk tarafından kapatılmış olmasındandır.
Atatürk Türk Milletini dininden, diyanetinden uzaklaştırmamış, bilakis Türklüğü İslam'ın yegane dayanağı Kur'an'ın ve Peygamberin emrettiği İslam'ın en sağlam kolu Türk Maturidi ve büyük bir ilim ve vicdan adamı olan İmam Hanifiyle buluşturarak Araplaşmaktan kurtarıp İslamlaşmasının yolunu açmıştır.
Bu itibarla Başbuğ Atatürk İslam'a ve müslümanlara en büyük iyilik ve hizmeti sunmuş gerçek bir iman ve vicdan doruğudur.
Yobazlar, din bezirganları ve İslam adına faşizm tesis eden ve bölücülere hamilik yapan vicdanı kara mahluklar kudursunlar kudurabildiklerince; bu memlekette okunan her ezandan, kılınan her namazdan, her Kur'an tilavetinden ve müminlerce yapılan bütün ibadetlerin sevaplarından Türklüğün Son Başbuğu Atatürk'e de sevap yazılmaktadır.
Bu memleketin minarelerinde gürül gürül ezanlar okunuyorsa, camilerde huzur, güven ve huşu içinde namazlar kılınıyor, dinin bütün vecibeleri, hiç bir engellemeye maruz kalmaksızın, ifa edilebiliyorsa bunu sağlayan şey: Türk Bayrağının şan ve şerefle dalgalanmasıdır.
Bu şanlı bayrağı 20. yüzyılın Alp Er Tungası son Başbuğ ATATÜRK dalgalandırmıştır.
Kör gözler görmese de, sağır kulaklar duymasa da, kararmış vicdanlar hissetmese de, mankurtlaşmış beyinler anlamasa da, bu büyük gerçeğe; Türklüğün derin vicdanı, tarih ve Tanrı tanıktır.
TTK.
Üçoklu Börü Kam
KAYNAK : HUNTÜRK.NET-BBP başkanı Topçu: Arapça öğrenmek vaciptir, kürtçe öğrenmek caizdir?!!! (https://www.hunturk.net/forum/index.php?topic=3898.msg26720#msg26720)
-
Konunun başlığı biraz sert kaçmıştır.Doğrudur.Ancak yapılan tespitlerin çoğunda haklılık payı vardır.Daha öncede olduğu gibi,bu tip konuları tartışmanın uçsuz bucaksız bir girdap gibi çetrefilli bir hal alıp,sonuca bağlanamayacağı aşikardır.Amaç dinlere ve iman edenlere saygısızlık ve hakaret olmadığı sürece,irdelenmesininde faydalı olacağı kanısındayım.Netleştirilmesi gereken;islam ile Türk Milletinin en ağır kaybının ne olduğu konusudur.İslam ölüm ve sonrası ile korkutur.Korkmaması için kişinin,kendi kültürüne aslında çok yabancı olan bir çok ibadeti yapması gerekir.Dindaşını kardeş kabul etme durumu sözkonussudur.Ayrıca,inançlar gereği Asyada,aynı dine inanan her millet,dostumuz, kardeşimiz olarak belirtilmemiştir.Türkler din ve Tanrı için değil,budun için savaşırdı.Mutlak hakimiyet kurmak için kan dökerdi.İntikam için savaşırdı.Şimdi,savaşamıyoruz bile...her yanımızda din kardeşlerimiz var.Türk' e klavuzluk edecek orhun anıtlarını okurken dikkat ettiyseniz,dini konulara değinilmez.Önemli değildir çünkü din budunun geleceği için.Ayrıca,ata dinimizde ,din,kimseyi Tanrının gazabıyla korkutup cenneti mükafat göstererek,ibadete yönlendirmez.Ahiret inancı Atalarımızda her daim vardı,ama uçmağa varış için şart koşulan hiçbir ritüel yoktu.Din,siyasetin en geçerli argümanıdır.Argüman olmaktan çıkması için,sadece vicdanlara bırakılması,eğitim konusu olmamalıdır diye düşünüyorum.Çünkü;din sayesinde insanlar,kolay dejnere edilebileceğinden dolayı ölüm ve ahiret korkusundan kurtulamazlar.İnsanlar ahirete neden inanır biliyormusunuz?Ölümü kendilerine yakıştıramadıkları,Öldükten sonrada yaşamaya devam etmeyi arzuladıkları için.Öldükten sonraki hayatlarını mutlu olarak yaşayabilmek için ellerine verilen garanti belgesini din olarak gördüklerinden dolayı,dini tartışılmaz bir yaşam biçimi şablonu olarak uygularlar.Bu şablonda da,Bir Türkçü ye uyan pek fazla söylem ve uygulama malesef göremeyiz.Çünkü;Türkçü ve Türk için öncelik,kan,soy ve gen bağı olmalıdır.Müslüman oldukları halde Türklüğü ve Türkçülüğü tartışılmaz olan Kandaşlarımızın,aslında kendi düşüncelerinde bu tip sorgulamaları yaptıklarına inanıyorum.İdeolojileri ile çelişen durumları kendince yorumlayıp hayatlarına uyarladıklarınıda görüyor,Hassasiyetlerinide anlıyor ve hak veriyorum.İslamiyeti seçen atalarımızın bildikleri ve inandıkları birçok şey vardı....Ya seçmeyenler?İslam olmadan bugünkü Avrupa parlamentosunu atının nalları altında çiğneyenler?Tüm Asya ya hakim olup,bugün bile her 200 kişinin birinde geni olduğu bilinen başbuğlarımız?Onların bildikleri ve inandıkları neydi?Neydi onların inançlarını belirli bir dönemden sonra muteber buldurmayan?İlahi bir kuvvetmi?
-
Esenlikler dileyerek, paylasiminiza fikrimi beyan etmek isterim.
Öncelikle tüm Irkimizin bir gercegi görmesi gerekir diye düsünüyorum.Bize ögretilen tarih ve din bilgilerinin kaynaklarinin dogrulugu ve güvenirliligidir.Bir cok kaynaklardan ayni konu hakkinda o kadar farkli bilgiler ve yorumlar var ki, bu bilincli olarak insanlarin fikir ayriliklarina düsmesine yönlendirilmektedir.
Benim edindigim bilgilerden olusturdugum tezime göre,
Türk Irki tarihte her daim üstün olmustur.Tarihte en cok devlet,imparatorluklar,hanedanliklar kuran,yedi düvele karsi mücadelemiz, ayni zamanda inancimiza bagli olarak kavim icinde uyguladiklari adalet,yönetim, sagladiklari huzur ve nimet ne kadar üstün bir Irkin torunlari oldugumuzu göstermekte.Bunlarin büyük bir kismini Islamiyetten önce yaptik yani Tek tanrili ve aslinda ana hatlariyla cizgisi pek de farkli olmayan bir inancla Islami secti.Tüm Irkimiz degil tabii ki bazilari diger dinleri secti ancak büyük bölümü müslüman oldu.
Simdi soracak olursak Türkler neden baska bir dine ihtiyac duydu?
Bunun sebepleri cok, ancak burada anlatmak istemiyorum sadece kisaca, o zamanlarda yasanan dinler (Hristiyanlik,Musevilik,Islam) Türklerin inanislarina benzerlikler tasiyordu cünki orta asya da hakim süren Budizme pek sicak bakmiyorlardi.
Türklerin Islamla tanistiktan sonra tarihe bakacak olursak, aslinda orta asyada hüküm sürdükleri bir yasamdan cok da farkli bir yasam sürmemistir,orada da kardes kavgalari yüzünden bölünmeler, parcalanmalar,yeniden kurulmalar yasanmistir.Kültür eklenmeleri olmustur ancak has ve öz geleneklerimizi de yasatmislardir hatta hep birinci planda tutmuslardir.Halen günümüzde bile bazilarini yasatmaktayiz.Örnegin,Gidenin arkasından su dökmek eski Türkler'deki su kültünün doğurduğu bir adettir.
Fatih Sultan Mehmed, sanli atalarinin izinden yürürken,daha önce atalarinin görmedigi bir seyi farketmis ve orta asyadan beri gelen parcalanip tekrar devlet kurma sebebinin, kardesler arasindaki taht ve iktidar kavgalarindan oldugunu farketmisve Fatihname cikararak kardes kavgalarini önlemek icin hem Irkimizi hem de Islam dinine büyük katkida bulunmustur.Baska hangi kral,hükümdar ya da sah veya diktatör böyle bir karar almistir hangi dinden olursa olsun evlatlarina kiyma karari verdirtmistir.Bunu sadece dinin degil, Irkimizin gelecegi icin yapmistir.
Kanuni zamaninda dünyada hangi konumda oldugumuzu anlatmama gerek yoktur herhalde.Simdi,Türkleri yenemiyecegini gören, asil o zamanlardaki Islam anlayisiyla Türklerin özellikleri birlestiginde ne kadar kuvvetli oldugunu anlayan düsman milletler, kendi dinlerini degistirmede ve halklarina uygulamada bir sakinca görmeyen zihniyet, Türkleri parcalamak icin dini kullanmis olamaz midir?
Yükselis devrinden sonra basa gecen sultanlarin hayatina girip,yavastan hanedanligin gelecegine zarar vermek gibi cabalari olduguna inaniyorum ve bu calismalarinin sonucunda Vahdettine kadar uzanan trajedi.
O zamanlar Mustafa Kemal gibi cok kahraman asker ve subaylar vardi ancak Atatürk en cesaretlisiydi.Sultan Vahdeddinin anlatilanlar gibi hain olduguna kismen inaniyorum,cesaretsiz,korkak oldugu bellidir ancak Atatürkü Irkimizin gelecegi icin görevlendirdigini düsünüyorum.Bu gizli kalmaliydi aralarinda ölene kadar gidecek bir sir cünki eger Atamiz hanedanliga son vermeseydi bu kadar devrimi bu kadar kisa sürede yapamazdi.Osmanlinin üzerinden, benliginden radikal dinciligi kurtaramazdi, örümcek beyinleri temizleyemezdi on yilda.Enkazi kaldramazdi.
Atatürk ve sehitlerimiz emsali görülmemis bir kahramanlik,savastan sonra da halki yine emsali görülmemis bir devrimi gerceklestirdi.Sayet biz Irkimizin eski örf ve adetlerini halen tasiyor olmasaydik, bu kadar kisa sürede radikal islamdan laik sisteme dönüsemezdik.Bakiniz,Afganistan,Iran,Suudi Arabistan vs vs hangi baska Irk bütün bunlari yapabildi.
Ben eski Türk Irkimizin inandigi tüm inanclarin temelinde tek Tanrili bir din oldugu icin Islami sectigine ya da sectirildigine inaniyorum.
Baska bir inanca göre de yeryüzüne toplam 124bin peygamber gelmis, bizim irkimiza da eskiden bir peygamber gelmis ve anlattiklari zamanla (diger dinlerde oldugu gibi) ,anlamlarin degisebilecegine de inanabiliriz.Tanri bilir.
Irkimizin tarihte oldugu gibi simdi de halen ayni düsmanlarla karsi karsiya olmasi ve bu düsmanlarin bizi yenebilmeleri icin neleri hesapladiklari ve göze aldiklarini artik anlamaliyiz diye düsünüyorum.
Tanri üstün Türk Irkini Korusun :trbayrak
-
Esenlikler dileyerek, paylasiminiza fikrimi beyan etmek isterim.
Öncelikle tüm Irkimizin bir gercegi görmesi gerekir diye düsünüyorum.Bize ögretilen tarih ve din bilgilerinin kaynaklarinin dogrulugu ve güvenirliligidir.Bir cok kaynaklardan ayni konu hakkinda o kadar farkli bilgiler ve yorumlar var ki, bu bilincli olarak insanlarin fikir ayriliklarina düsmesine yönlendirilmektedir.
Benim edindigim bilgilerden olusturdugum tezime göre,
Türk Irki tarihte her daim üstün olmustur.Tarihte en cok devlet,imparatorluklar,hanedanliklar kuran,yedi düvele karsi mücadelemiz, ayni zamanda inancimiza bagli olarak kavim icinde uyguladiklari adalet,yönetim, sagladiklari huzur ve nimet ne kadar üstün bir Irkin torunlari oldugumuzu göstermekte.Bunlarin büyük bir kismini Islamiyetten önce yaptik yani Tek tanrili ve aslinda ana hatlariyla cizgisi pek de farkli olmayan bir inancla Islami secti.Tüm Irkimiz degil tabii ki bazilari diger dinleri secti ancak büyük bölümü müslüman oldu.
Simdi soracak olursak Türkler neden baska bir dine ihtiyac duydu?
Bunun sebepleri cok, ancak burada anlatmak istemiyorum sadece kisaca, o zamanlarda yasanan dinler (Hristiyanlik,Musevilik,Islam) Türklerin inanislarina benzerlikler tasiyordu cünki orta asya da hakim süren Budizme pek sicak bakmiyorlardi.
OrkanBey,
Öncelikle söylemeliyim ki Türkler isteyerek Müslüman olmamıştır.Yıllarca arapların kahpece saldırılarına maruz kaldık ve birçok Türk Boyu zorla Müslüman oldu.Sonrasında da elbette isteyerek İslam'ı seçenler oldu ama işin aslı budur.Önce burada mütabık olalım.İkinci olarak da Türkler başka bir dine ihtiyaç duymadı çünkü Tengricilik inancı hem manevi açıdan bizi tatmin ediyordu,hem de Türk Töresi'ne uyuyordu.
Esenlikle.
-
Degerli Orkanbey kardesim . Vahdettinin kismen degil , tam anlami ile ,kusursuz bir vatan haini olduguna , gönül rahatligi ile inanabilirsiniz . Farkli kaynaklardan edindiginiz istismar edici yaniltici bilgilere itibar etmeyin . Vahdettinin hainligini sulandirmanin Türk düsmanlarina hizmet anlamina geldigini hatirlatmakta fayda var . Vahdettin Atatürkü vatani kurtar diye degil , düsmana teslim edilmesine gözlemci ol diye görevlendirdi . T.T.K.
-
Degerli Irkdaslarim,öncelikle bugün verdigimiz sehitlerimizi, yigitlerimizi huzurunuzda aniyor,basimiz Sagolsun diyorum. kusura bakmayin dün gece gec saatlerde yorumumu yazdigim icin, anlatmak istediklerimi eksik anlattigimdan dolayi.Cünki dün gece ki amacim fazla detaylara girmeden tarihten bu yana kisa bir degerlendirme tezim idi asil demek istedigim tehlikenin var oldugu ve bu tehlikenin din üzerinden yapiliyor olmasi idi.
Öncelikle din konularindaki hassasiyetimi söyle belirtmek isterim.Bu konu gercekten bizi asar ancak üzerine gitmek, tartisilmasi gerekir. en kücük örnegini bir önceki yorumumuzda yasadik.Fikir ayriliklari dogurdugunu gördük.Ancak benim demek istedigim de Türklrin kolaylikla dini sectigi degil zaten yukarida da belirttigim gibi 'sectigine ya da sectirildigine' ifadesini kullandim,Hicbir insan inancini kolaylikla degistirmemistir tarihte,bazi istisnalar haric, hele bu Irkimiz gibi güclü bir inanc sahibi bir millet iseniz daha da zorlasir.Ben sadece Irkimizin o zamanlarda neden baska dinlere gectigini kisaca degerlendirdim, aralarindaki fark ve benzerliklere dikkat ederek.Eski inanlarimiza göre, tabiat cok önemliydi, Islam da da olan tabiata verdigi nimetlerden dolayi sükretmesi ve bunu belli bir teoriye baglamasi, en önemli benzerliklerden biridir diye düsünüyorum.Ancak tekrar ediyorum hic bir insan dinini, inancini kolay kola degistirmez, mantikli, aciz olmayan bir millet bunu yapamaz.
Diger konu da da Vahdettinin vatan haini oldugu;
Kismen hain oldugunu belirtirken, sadece kendi gözlemlerim,cünki;
Öncelikle o zamanlara bakildiginda Vahdettin daha önceki atalarinin ( Osmanlinin son dönemleri ) ugrattigi hazimetten cikabilme kabiliyeti ve cesareti olmayan bir vasifti.Bu durumdan, cevresindeki masonlarin, düsmanlarinin ablukasi ve yönlendirmelerinden eli kolu baglanmis bicimde hareket alani tamamen alinmis bir durumdan nasil bir kahramanlik beklenebilirdi ki kendisinden.Kendisinin her daim üzdün ve mutsuz oldugunu yazan kaynaklar var ve kendisinin diger sultanlar gibi alem yaptigi haberleri yok ama, psikolojik olarak vicdan azabi cekiyor olmasi ve ardindan Atatürkün hanedanliga son vermesinin üzerine ülkeyi soyuyla sopuyla terketmesi. Düsünün bir kere eger hanedanlik Istanbul da oturmaya devam etseydi, Atam ve arkadaslari o kadar devrimi tabii ki yapardi ancak o kadar kisa bir sürede yapabilir miydi? Muhakkak ileride hanedanlik soyundan karismalar olacakti her yaptigina muhalefet olacakti.
Dün gece asil belirtmek istedigim, Irkimizin dibini kazimak icin Orta Asyadayken Cin'den beridir yapilan bir savas var ve düsmanlarimiz bunu her yolu deneyerek, planliyor olarak yaptiklari gercegidir.Daha önceki inancimiza göre de tek Tanrili idik, simdi de Tek Tanriliyiz, bizim icin önemli olan inanmak ve Irkimiz olmustur tarih boyunca ve bu böyle devam edcektir.Önemli olan adam gibi adam olmak her dinin,inancin özndeki temel unsur budur kisacasi.Sadece eski öz ve has güzel kültürümüzü yasatalim cünki bizi farkli kilan hep o olmustur.
Yok Türkler Islamiyeti gelistirdi,Islamiyet Türkleri bitirdi diye inanclari tartismak yerine her ikisinin de birbirlerinden faydalandigini görmek, insanlarin dogasinda bulunan gerceklerden dolayi yasanabilmis oldugunu kabullenmek ve önümüze bakarak,asil su anda ülkemizde yasanan gelismelere, verilen sehitlere odaklanmamiz gerekir diye düsünüyorum.
Mevzuu Irkimizin gelecegi ise gerisi teferruattir...
Tanri yüce Irkimizi Korusun, sehitlerimize saygilar, ailelerine sabirlar...
:prbay
-
Sunun tekrar altni cizerek belirtmek istrim ki, hic bir dinn avukatligini yapmak istemiyorm, dinlerin özündeki amac, insan olmak, aile ve milleti arasinda adalet ve huzur saglamak ise biz Türkler zaten bunu ezelden yapiyorduk, baska yeni bir dine,inanca ne gerek vardi ancak daha önce de baska bir konuda da belirttigim gibi yeniden diyorum ki, Her birey kendi inancini icinde yasamali ve yasatmali, Tanri ile arasina baska herhangi bir seyin girmesini önleyerek, gelecegini, Irkinin gelecegini düsünmeli.
Bizi, senelerce yavas yavas, günümüzde de hizlandirilan din konulari, etnik kökenler üzerinden Irkimizin yok edilmeye calisilmasi oyunlarina kanmamaliyiz.
Tek bir Tanri ve yüce bir Irkimiz var, su an da baska da bir seyimiz kalmadi, bunlari da kaybetmek istemiyorsak, damarlarimizda gezen asil kani hatirlamali ve hatirlatmaliyiz.
Esenlikler Tanri yüce Türk Irkini Korusun :trbayrak
-
Esenlikler değerli ırkdaşlarım. Aslında konuyu yeniden alevlendirmek istemiyorum, ama ben de müsadenizle görüşlerimi belirtmek isterim.
İlk önce başlık çok ağır olmus, tahrik edici olmuş. Eğer şimdi olaya din açısından bakarsak, Türklüğü İslamiyet'in bitirdiği falan yok. Yani olayın İslam ile yakından ve uzaktan alakası yok.
Herkesi bu konuda tarafsız olmaya davet ediyorum. Eğer Türkler yaklaşık 1000 yıl önce başka bir dini seçseydi, mesela Hristiyanlık, o zaman da Türklüğü Hristiyanlık bitirdi diyecektiniz, bundan adım gibi eminim.
Eğer gerçekten katıksız bir Türklük istiyorsak, o zaman genel olarak din karşıtı olmamız lazım, (sadece İslam karşıtı değil) ki zaten bu da olanaksızdır. Tarihi açıp okuduğumuzda, hiç bir toplumun inançsız/dinsiz olduğunu göremeyiz.
Ben birçok Türkçü otağları takip ettim ve her defasında İslamiyet'e saldırıyorlar. Dolayısıyla Türkçüler arasında da anlaşmazlıklar oluyor maalesef.
Uzun lafın kısası Türklüğü bitiren, daha doğrusu bizleri milliyetsizleştiren İslam değil, genel olarak din istismarcıları.
Şimdi bir kişi hem Türkçü hem Müslümansa, o zaman o kişinin "hem Türküm, hem Müslümanım" veya "Tanrıdağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanım" demesinde ne sakınca var?
Sizlerden rica ediyorum değerli ırkdaşlarım, bu konulara daha ılımlı yaklaşmamız lazım, aksi takdirde günden güne "Ne mutlu Türküm" diyen kişilerin sayısı azalacak.
Yanlış anlaşılmasını istemem, ama İslamiyet'e saldıranlar daha İslamiyet'in i'sinden haberi yok. Ben kendim İlahiyat okuyorum ve artık olayları daha iyi kavrayabiliyorum. Biz o kadar çok kişileri kutsallaştırmışız ki anlatamam. Halbuki İslamiyet'te Allah, Kur'ân ve Peygamber dışında kutsal olan başka birşey yoktur. Ama bizim millete gel de bunu anlat, anlatamazsın.
Ben mesela her zaman Türk olduğum için gurur duymuşumdur, onur duymuşumdur, ve Tanrı'ya şükürler olsun diyorum. Bizim Türk olmamız Tanrı'nın İradesiyle gerçekleşmiştir değil mi?
O zaman da bunun gereğini yerine getirmemiz gerekir.
Aslında daha yazılacak çok şey var da, ellerim yoruldu :)
esen kalın değerli ırkdaşlarım.
-
Biz, çapları fikirlerinden küçük olan embesiller gibi Türkçülük adı altında bu Milletin kutsal bildiği değerlere saldıran ve hakaret edenlerden olmadık, olmayacağız...
Çok büyük yanlış anlaşılmalara sebebiyet verecek olan ve konuyu direk saptıracak olan başlığı ''Arap Emperyalizminin Türklüğe Verdiği Zararlar'' şeklinde değiştirmeyi uygun gördüm...
Tam olarak gayemiz nedir diye soran olursa açıklaması aşşağıdadır...
Öncelikle İl Bilge Ayzıt Kardeşimize hoşgeldiniz, esenlikler getirdiniz diyelim.
Değerli İl Bilge Ayzıt Kardeşim!
Ne yazık ki açtığınız konunun başlığı yanlış anlaşmalara ve Türkçülerin dini duruşuyla ilgili üzerine atılı bulunan iftiraları beslemeye neden olacak çağrışımlar yapmaktadır. Yani açtığınız konunun başlığını yanlış seçmişsiniz. Keşke başlığı daha dikkatli seçseydiniz.
Görüşünüze saygı duyarız ve görüşünüzün kişisel olarak sadece sizi bağladığını, size ait bu görüşlerin, aynı zamanda Gökbörü Türkçüler Derneğinin resmi yayın organı olan bu otağı ve Gökbörü Türkçüler Derneğini hiç bir şekilde bağlamadığını, konuyu okuyanlara duyurmak isteriz.
Bu konuya daha önceden bir başka başlıkta verilmiş benzer cevabı aşağıdaki alıntıyla vermek istiyorum.
Sağlık ve esenlikler dilerim...
TTK.
Üçoklu Börü Kam
Tonyukuk Nickli Üyeden Alıntı
Geçen günlerden birinde, buradan bir kardeşime şöyle söyledim; ''İslâm emperyalizmi Türkleri vatan sevgisinden yoksun bırakıp, salt dini askerleri olarak kullanmak istemiştir.''dersem, sence bu yanlış anlaşılacak bir cümle midir? Değerli arkadaşlar, bir Türkçü misak-ı milli sınırları içinde durduğu noktayı çok iyi tayin etmelidir bu ülkede bilir bilmez İslâma sataşmak neyse, Komrat'ta ortadoks inancına sataşmak Türkçülük aleyhine aynı etkiyi yapar. Ancak bu yobaz tayfası şunu bilmelidir ki, Müslüman olmak için Arapça bilmek gerekmez, gereken vahyin anlamını bilmektir. Bu Ebu Hanife'ye göre de , İmam Matüridi'ye göre de böyledir. Peygamberin vefatından 30 yıl sonra hilafet bitmiştir. Ondan sonrası beyliktir, padişahlıktır. 42 yıl sonra da bizim Araplarla savaşımız başlamıştır. İki defa yok olmaktan kurtardığımız bu illet toplum o günden beri ve asırlardır amansız düşmanımızdır. Bizlere atalarınızdan medet ummayın derler, atalar kültünü küfür sayarlar ama kendileri soylarını sayarken en az 5 kuşak geriden .. bin..bin... bin... diye atalarını saya saya gelirler. Bizde ki ırkı kırık nesepsizler de bu eksikliklerini Araba yaslanarak gidermeye çalışırlar.
İşte Türk Milletinin düştüğü/düşürüldüğü ve yüzyıllar boyunca kronik hale gelen hastalığı budur!
Türkler İslam'ı kabul etmelerinin üzerinden yüz yıl bile geçmeden, başta haçlı batı olmak üzere; İslam'ı boğmak, dar bir coğrafyaya hapsederek yayılmasını önlemek isteyen bilcümle gayr-i müslim güçlerin karşısında; İslam'ın koruyucusu, kollayıcısı ve temsilcisi konumuna geçmişlerdir.
Bunun anlamı: Türk'ün başta milli ülküsü olmak üzere Türk varlığı açısından hayati önem taşıyan bir çok milli refleksini, bilincini, ödev ve aksiyonlarını geri plana atması ve bir zaman sonra da, daha önceleri ilk sırada yer tutan önceliklerinin, çok çok geri planlara düşmesi demektir.
Araplar insanlık aleminin en tembel, en umarsız, en vahşi, en bencil ve ikiyüzlü milletlerinden birisidir.
Arap olmayan İslam Peygamberi, Araplar arasında, İslamı yaymaya başladığında Arap yarımadasında tarihin kaydettiği/kaydedeceği en büyük vahşet, zulüm ve cehalet hüküm sürmekteydi.
Bu döneme, yani İslam olmadan önceki, bin.. bin... bin... bin..... diyerek secerelerini dayandırdıkları dedelerinin, o günlerine bizzat kendileri "cahiliyye devri" demekteler.
Nasıl ki insanların şahıslarına mahsus karakterleri varsa milletlerin de karakterleri vardır.
Çinliler yılan, Ruslar ayı, Amerikalılar maymun, İngilizler tilki, Almanlar domuz, Fransızlar fare, Yahudiler kene, Sırp ve Ermeniler sırtlan, Yunan ve Bulgarlar çakal, Farslılar ve Araplar da bukelamun tabiyat ve karakterli milletlerdir.
Tanrıyla, doğayla, canlı-cansız bütün yaratılmışlarla barışık, kıratlara dokunan, Bozkurtlara bakınan Türkler; dost ve yoldaş ettikleri ala atlar gibi yiğit ve kararlı, hayran oldukları ala kurtlar gibi asil ve hür tabiyatlı bir millettir.
Türk hile bilmez, duruma göre şekil almaz ve özü-sözü bir olduğundan, herkesi kendince bildiği için, kandırılması hep kolay olmuştur.
Lakin Türk'ün son kandırılışı daha öncekilerin hiç birisine benzememiş, bu kandırılmayla Türk, sadece maddi kayba uğramakla kalmayıp; refleklerini, ülkülerini, dilini, kimliğini, ruhunu ve manasını da ağır ağır, yavaş yavaş kaybetmiş, yutturulan afyon en ücra hücrelerine kadar öylesine işlemişki, bin küsür yıllık bir uykudan, Tanrı'nın bir lütfu olarak, Türklüğün; çelik iradeli, tunç yürekli, bükülmez bilekli, Bozkurt Oğlu Atatürk eliyle, ölüm-kalım sınırında, ancak, uyanabilmiştir.
Anlaşılacağı üzere Türk'ü kandırmanın yegane ve en tesirli yolu olarak dini, imanı ve inancı kullanılmaya başlanmıştır.
Arap dilinde köle, cariye, zımmi, mevali gibi ikinci sınıf kişileri tanımlayan kelime ve kavramlar vardır.
Köle ve cariyenin ne olduğunu hepimiz biliriz.
Zımmi vergi (haraç) vermeleri şartıyla ilişilmeyen gayri müslim, tek tanrılı, (Hırisitiyan, yahudi, vs.) din mensuplarıdır.
Mevali'ye gelince bu kavram, Araplar tarafından, başta Türkler olmak üzere Arap olmayan bütün müslüman milletler için kullanılmaktadır.
Mevali, müslüman köle demektir ve Araplar Arap olmayan bütün müslümanları "mevali" olarak görmektedir.
Arap ve İslam hukukuna göre köle; köleye sahip olan kişinin kölesi üzerinde, hiç bir kısıtlama ve sınır olmaksızın, her türlü hak ve tasarrufta bulunabileceği, tabiri caizse, bir mal, eşya, hayvan konumundadır.
Türk, inandığı dini değerler uğrunda savaşıp, başta haçlı batı olmak üzere, bütün dünyayı kendisine düşman ederken, kendisini mevalilerin (müslüman kölelerin) sahibi ve efendisi gören Arap, Türk'ün bu gayretlerini kendileri adına yapılmış bir hizmet ve görev olarak görmüş ve değerlendirmiştir.
Tanrı buyruğu Kur'an'ın ve İslam'ı vazeden İslam Peygamberinin getirdiği gerçek İslam, milliyetçiliği değil, başka milletlerin yaşam ve onurlarını yok etmeyi amaçlayan sapkınlıkları yasaklamıştır.
Ne yazık ki İslam'ın bu akidesi, çıktığı topraklarda ve ilk hitap ettiği insanlar tarafından, ihlal ve tahrif edilmiştir.
Biz Türkçüleri, zaten büyük ve şerefli olan milletimizi sevdiğimiz, herkesçe malum, büyük ve şerefli olduğu gerçeğini dile getirdiğimiz için, ırkçılıkla, İslam dışılıkla, fitne ve fücurla itham edenler, bizden önce İslam Peygamberinin vefaatından sonraki Arapların hal, gidiş ve uygulamalarına bir baksınlarda, Tanrı'nın bizzat kendisinin ululadığı; sevilmeye ve yüceltilmeye layık olarak acuna gönderdiği biz Türklerin milliyetçilik yapmasına, şayet diyebiliyorlarsa, ondan sonra ne diyeceklerse desinler.
Arap olmayanların Araplarla evlenmesini yasaklayan ilk kişi İslam'ın kudretli ve adil halifesi Ömer'dir.
İşi müslüman milletlere karşı dışlama ve ötekileştirme şeklinde devlet politikası yapan ve Arap olmayan milletleri Araplaştırmanın sistematiğini kuran ve işletmeye başlayanlar ise Arap Emevilerdir.
AKP kuyrukçu beyzade buyurmuşlar: Arapça öğrenmek vacipmiş.
Ulan hödükler!
Ulan angutlar!
Ulan mankurtlar!
Ulan Araplaşmayı İslam sanan mevaliler!
Arapça öğrenmek vacipse- ki asla böyle bir vücup yoktur- Türkçe öğrenmek farz, Türkçe konuşmak da ibadettir.
Türkçülüğün doruk ismi Uluğ Bilge Kaşgarlı Mahmut Divan-ı Lügat'tül Türk adlı eserinin girişinde, Arapça öğrenmeyi vacip kılan çağdaş angut ve mankurtlarımızın aksine, ta kaç yüzyıl önceden Türkçe öğrenmenin vacip olduğunu, hemde İslam Peygamberinin hadisine dayanarak, söylemiştir.
Uluğ Bilge Kaşgarlı, büyük bir öngörüyle,: "Türkçe öğrenmenin vacip olduğunun yanısıra; aklın da bunu emrettiğini, zira çok yakın bir tarihte yeryüzü hakimiyetinin Türklere geçeceği ve bu hakimiyetin çok uzun süreceğini" söylemektedir.
Peygamber ve halifeleri (Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali) sonrasında İslam hakim güçlerin kendi çıkar ve iktidar sigortası olarak kullanılmaya başlanmış, mensubu oldukları dinin Peygamberinin çocukları yine kendi akrabaları tarafından, asırlardır müslümanların içini acıtan, bir deşhet ve vahşetle katledilmiştir.
Peygamberin ağzından hadisler uyduran ve bu uyduruk hadislere dayanarak önlerine geleni katledip, köleleştiren, yine İslam adına, iktidarı işgal eden Arap Emevilerdir.
Arap Emevilerince kurumsallaştırılan, diğer müslüman milletleri kendi kimliklerinden uzaklaştırarak, görünürde dini askerler, gerçekte ise Arapların hizmetkarı ve kölesi yapılması amaçlanan hileli yönlendirme (manipülasyon) ve bilgi çarpıtmalarından (dezenformasyon) en çok Türkler etkilenmiş ve, yukarıda da ifade ettiğim gibi, Türkler neredeyse dilini ve milli kimliğini unutmanın eşiğine getirilmiştir.
Türk Milletini; kökleriyle, ruhuyla, manasıyla, onur, haysiyet ve kimliğiyle yeniden buluşturan, Tanrı'nın Türküne bir lütuf olarak gönderdiği, Türklüğün; çelik iradeli, tunç yürekli, bükülmez bilekli, Bozkurt Oğlu Atatürk'e karşı yürütülen sistematik düşmanlık ve karalama çalışmalarının asıl sebebi; din üzerinden yüzyıllardır yürütülen hükümranlık kurma, nüfuz ve itibar sağlama, mal, mülk ve servet edinme kapısının, Atatürk tarafından kapatılmış olmasındandır.
Atatürk Türk Milletini dininden, diyanetinden uzaklaştırmamış, bilakis Türklüğü İslam'ın yegane dayanağı Kur'an'ın ve Peygamberin emrettiği İslam'ın en sağlam kolu Türk Maturidi ve büyük bir ilim ve vicdan adamı olan İmam Hanifiyle buluşturarak Araplaşmaktan kurtarıp İslamlaşmasının yolunu açmıştır.
Bu itibarla Başbuğ Atatürk İslam'a ve müslümanlara en büyük iyilik ve hizmeti sunmuş gerçek bir iman ve vicdan doruğudur.
Yobazlar, din bezirganları ve İslam adına faşizm tesis eden ve bölücülere hamilik yapan vicdanı kara mahluklar kudursunlar kudurabildiklerince; bu memlekette okunan her ezandan, kılınan her namazdan, her Kur'an tilavetinden ve müminlerce yapılan bütün ibadetlerin sevaplarından Türklüğün Son Başbuğu Atatürk'e de sevap yazılmaktadır.
Bu memleketin minarelerinde gürül gürül ezanlar okunuyorsa, camilerde huzur, güven ve huşu içinde namazlar kılınıyor, dinin bütün vecibeleri, hiç bir engellemeye maruz kalmaksızın, ifa edilebiliyorsa bunu sağlayan şey: Türk Bayrağının şan ve şerefle dalgalanmasıdır.
Bu şanlı bayrağı 20. yüzyılın Alp Er Tungası son Başbuğ ATATÜRK dalgalandırmıştır.
Kör gözler görmese de, sağır kulaklar duymasa da, kararmış vicdanlar hissetmese de, mankurtlaşmış beyinler anlamasa da, bu büyük gerçeğe; Türklüğün derin vicdanı, tarih ve Tanrı tanıktır.
TTK.
Üçoklu Börü Kam
KAYNAK : HUNTÜRK.NET-BBP başkanı Topçu: Arapça öğrenmek vaciptir, kürtçe öğrenmek caizdir?!!! (https://www.hunturk.net/forum/index.php?topic=3898.msg26720#msg26720)
-
Arap Emperyalizmi, Türklüğe yönelik dış bir tehdittir. Dolayısıyla içimizde değildir.
Lakin bugün iktidarda olan şahıslar; Türk Milleti'nin büyük çoğunluğunun inancını istismar ederek Türklüğü ve Türkçülüğü yok etmek adına her türlü tezgahı kurmakta ve kendilerie biçilen rolü fazlasıyla yerine getirmektedirler. Bu insanlar bizim ülkemizde yaşıyorlar. Dışarıda değil.
İçimizde olup bizi kemiren Türklüğümüzde uzaklaştıran mikrobun adı; YOBAZLIK'tır. YOBAZLIK, canım-cicim-demokrasi-insan hakları gibi teranelerle yok edilemez. Çünkü Türklüğü yok etmek isteyen YOBAZ; ne yapıyor? Milletimizi inancını tepe tepe kullanmakta bir sakınca görmüyor. Çünkü Dini kendine ait bir rant haline getirmiş. Bundan oluk gibi para kazanıyor ve toplumu çok rahat istediği gibi şekillendiriyor.
Buraya kadar gelinen süreçte; Türkçülerin yaptığı hatalarda elbette etkili olmuştur. Gerçi bu hataları çoğunu yapan kişiler her ne kadar kendilerini Türkçü olarak tanımlasalarda; onlar TÜRKÇÜ falan değildiler. Adı sanı belli olmayan, sadece sanaldan ibaret bir yaşama saplanıp kalan ruh hastalarını değil Türkçü, insan olarak bile görmüyoruz.
Türkçüleri İslam Düşmalığıyla yaftalamak veya yaftalanmasına sebeb olmak; Türkçülüğe yapılabilecek en büyük hakaret ve kötülüklerden biridir. Türkçülük, böyle sığ bir anlayış ve dava kesinlikle değildir.
Fikirlerimizi topluma anlatırken kullanılacak üslup çok önemlidir. Yüce Milletimizin gönlünde en ufak bir kırgınlık yaratmamalıyız. Türkçülük düşmanlarının eline koz vermemeliyiz. Elbetteki hata yapabiliriz, hepimiz insanız. Hata yapmayan insan, iş yapamayan kişidir.