İnsan kendi yaptıklarından zaten sorumlu, lâkin göz yumduğu her şeyden, ses çıkarmadığı her olaydan, zalimden taraf olduğu, haksızı, susarak koruduğu için de sorumlu.

İnsan yalnızca yaptıklarından değil, sessiz kaldığı her şeyden de sorumludur.

Bir haksızlık karşısında susmak, onu onaylamak demektir.

Zûlüm, yalnızca zâlimin elinden değil, sessiz kalabalıkların kayıtsızlığından da beslenir.

Her susuş, adâletin biraz daha zayıflamasına, vicdanın biraz daha körelmesine neden olur.

Gerçek sorumluluk, doğru olanı savunmakla başlar.

Adâlet, ancak sesini yükselten insanların cesaretiyle ayakta kalır.

Sessiz kalan bir toplumda zalim çoğalır, haksızlık sıradanlaşır, vicdan susturulur.

Oysa bir insanın sesi, bazen bir dünyanın yönünü değiştirebilir.

Bu yüzden insanın görevi, haksızlığa sessiz kalmamak ve kendi payına düşen doğruluğu savunmaktır.

Seyfettin Araç - Zamanı Tanrı Yaşar

Altına imzamızı atıyoruz.

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!

Yasalar ve kurallar mı değer yargılarını değiştiriyor, yoksa değer yargıları mı yasa ve yargıları belirliyor?
Alexis de Tocqueville - Kim Jiyeong, Doğum: 1982

Fetöyü; mehdi, terörist başını; kurucu önder, siyaset madrabazlarını; bilge adam, Adnan Oktar'ı; İslâm âlimi, Cübbeli Ahmet'i; evliya, uçkur düşkünü Müslüm'ü; mürşit sanan bir toplumun, vardığı/varacağı nokta, ancak, bu kadar olur.

Aynadan yansıyan sûret, kendi gerçeğimizdir.

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!

Sevdiğimiz bir arkadaşımız;

Eskiden yüksek yargı mensupları AYM'den emekli olunca CHP’ye üye oluyorlardı.

Diye yazmış.

Doğrudur.

Ancak bir başka gerçek daha var ki zikretmemek insafa ve izâna sığmaz.

Eskiden AYM'den emekli olanlar CHP'ye katılıyordu, şimdi ise; AYM'ye atanabilmek için, AKP'sine biat etmek gerekiyor.

Eskiden, iyisiyle kötüsüyle, hukuk çerçevesinde, devleti yöneten, siyasi partiler vardı, şimdi ise oligark bir parti devleti var.

Gerçek erdem, sonu ölüm olsa bile, her zaman, hakikati söylemektir.

Unutmayalım ki başkasını tarttığın kantar, bir gün seni de tartar.

Zûlüm Azrail olsa bile, hep Hakk'ı tutanlara, selâm olsun!

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!

Bırakın ayları, yıllarca erken emekliliğin (EYT) "hançer" sözcüğü ile dile getiriyorlardı diyecem ama arkadaş bunun gibi binlerce örnek var. Hangisi yazacan. Sadece aklıma geldikçe Aysu Kayacı'nın hakkını mı yedik diyorum arada : ).

Tarihten ibretlik bir kesit.

1826 yılında, 2. Mahmut döneminde, Mehteran Bölüğü lağvedilip, marşları da yasaklanmıştır.

Bu yasak 2. Abdülhamid zamanında da devam edip, 1914 yılına gelindiğinde, İttihatçı Enver Paşa tarafından, tam 88 yıl sonra, kaldırılmıştır.

İlk yasaklanmasından 110 yıl sonra ise Gâzi Başbuğ Atatürk'ün talimatlarıyla, Mehteran Bölüğü, yeniden kurulmuş ve mehter marşlarımız, böylelikle, günümüze kadar gelmiştir.

TV ekranlarında;

Ver Mehteri!

Diyerek, İslâmcılık ve Osmanlıcılık maskesi altında; Atatürk'e ve cumhuriyet değerlerine saldıran, sahte dindar ve çakma Osmanlıcı, kripto, Türk düşmanlarına, kapak olsun!

Şimdi biz söylüyoruz:

Ver Mehteri!

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!