Gönderen Konu: YENİDOĞAN BEBEK ÇETESİ ve SAĞLIK SKANDALLARI  (Okunma sayısı 30742 defa)

0 Üye ve 10 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2201
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Yenidoğan bebek olayı, sıradan bir olay değil.

Bu çetenin, iktidarın üst düzey yöneticileriyle, İçli-dışlı, ilişkileri var.

Çetenin yapısı incelendiğinde, karşınıza; kolektif, kurumsal, bilinçli, planlı ve sürekliliği olan, zincirleme ve organize cinayetler işleyen seri katiller çıkıyor.

Batıdaki seri katiller, bunların eline su bile dökemez.
Demek ki bebek katili, sadece İmralı’daki cani değilmiş.

Kadınlar, çocuklar, sokak hayvanları, ağzı günah tutmamış bebekler katlediliyor.

Rahmet ve merhâmet peygamberinin ümmeti olan bu ülkeye, ne oldu?

İnsan olduğumuzdan utanıyoruz.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey

Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2201
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Ynt: YENİDOĞAN BEBEK ÇETESİ ve SAĞLIK SKANDALLARI
« Yanıtla #1 : 03 Kasım 2024 »
İnşallah Suriyeli değildir. İnşallah Türk'tür.!!!

Bu sözler; yenidoğan çetesi lideri Dr. Fırat Sarı ile çete üyesi H. Doğukan Taşçı arasında, öldürülmesi planlanan bebekle ilgili, konuşmalarda yer alıyor.

Görüldüğü üzere; Türk'ün yurdunda, herkes, Türk'e düşman!

Bir avuç namuslu gazeteci ve bir kaç siyasi dışında, herkes susuyor.

Devleti yönetenler, cinayet şebekelerinin hamiliğini yapmaktalar.

Olayı açığa çıkartan savcıyı öldürmesi için, 100 bin dolara, kiralık kâtil tutuluyor.

Kolombiya'lı Escobar'ın adı çıkmış.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey

Çevrimiçi turania_25

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 269
Ynt: YENİDOĞAN BEBEK ÇETESİ ve SAĞLIK SKANDALLARI
« Yanıtla #2 : 13 Kasım 2024 »
Üç-beş çapulcu katil çetesine, tarihi cezalardan birini vermedikçe, kimsenin içindeki yangına su serpmiş olamaz. 
Bayrak benliğimdir bayrak kimliğim,
Bayrak; öz yurduma öz hakimliğim.

Bahtiyar VAHAPZADE

Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2201
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Ynt: YENİDOĞAN BEBEK ÇETESİ ve SAĞLIK SKANDALLARI
« Yanıtla #3 : 13 Kasım 2024 »
Üç-beş çapulcu katil çetesine, tarihi cezalardan birini vermedikçe, kimsenin içindeki yangına su serpmiş olamaz.

Yenidoğan Bebek Çetesi Üç-beş çapulcudan ibaret değil, değerli anda.
Bu çete, ta akp'sinin ilk sağlık bakanlarından olan Mehmet Müezzinoğlu'yla başlamış ve yıllara sari olarak hem devleti, astronomik rakamlarla, soymuşlar hem de milletin; sağlığıyla, canıyla, canından can olan bebeklerin hayatıyla oynamış; kolektif, kurumsal, bilinçli, planlı ve sürekliliği olan, zincirleme ve organize cinayetler işleyen seri katiller sürüsüdür.
Bunun bir benzerinin dünyanın hiç bir yerinde ve tarihin hiç bir döneminde olduğunu sanmıyorum.
Bunu, skandal kelimesiyle tanımlamak, olayı basite indirgemek olur.
Bu, o kadar büyük bir soygun ve katliamlar zincirdir ki iktidar bile üzerine gidemedi/gitmedi.
Zira altından kanedisi çıkıyor.
Bunun yerine gündemi değiştirecek şok etkili sûni gündemler yaratıldı.
Tusaş baskını ve Bahçeli'nin, bebek katili apo, çıkışının bile buna matuf olduğundan şüpheleniyorum.
Narin cinayeti, gündemin başköşesinde duruken, yenidoğan bebek olayı gündemden düştü/düşürüldü.

Nitekim bu çeteyi ortaya çıkartan yiğit Türk oğlu savcı Yavuz Engin'i öldürtmek için kiralık katiller tutuldu ve görevden alınması için çok ciddi girişimler oldu. Görevden almak için teşebbüs de ettiler ama, Allah'tan ki, kamuoyu tepkisinden çekindikleri için görevden alamadılar.
Bunu sosyal medyaya borçluyuz diyebiliriz.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey


Çevrimdışı Bozkurt42

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1882
  • OTAĞ
Ynt: YENİDOĞAN BEBEK ÇETESİ ve SAĞLIK SKANDALLARI
« Yanıtla #4 : 14 Kasım 2024 »
Geçenlerde İstanbul İl Sağlık Müd. konu ile ilgili açıklamasında Kovid-19 da ki başarılarına atıfta bulunarak açıklamalarda bulunuyor, yeni doğan yoğun bakımlarının seri şekilde denetleneceğini söylüyor.

Yine geçenlerde meclis kürsüsünde  i.Melih Gökçek'in sevgili oğluşu yine.... yine... SSK varken, yağ emek kuyruğu : ) : )


Denetim işini ilkokul sağlık kulübündeki çocuklarda yaparlardı, kendilerini çok yormasınlar. Malum vatandaşın zekâsıyla alay edildiği için.  Acaba tek gram "empati" yapabildiler mi?

Gündem mi yine değişecek... Pelikancılar çalışıyor.. Durmak yok yola devam..
'Ben ve milletim Tanrı'nın Kırbacıyız. Tanrı yoldan çıkan milletleri cezalandırmak için bizi gönderir'

Başbuğ Attila

Çevrimiçi turania_25

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 269
Ynt: YENİDOĞAN BEBEK ÇETESİ ve SAĞLIK SKANDALLARI
« Yanıtla #5 : 15 Kasım 2024 »
Siyasetin en kirli işleri, bu siyasi mikroplar tarafından yapıldı.
Şerefsizliğin hiç bir çeşidini bırakmadan yapan akp siyaseti, bu milletin başına adeta bela kesilmiştir.
Hangi taşı kaldırırsanız kaldırın, yine bunlar çıkacaktır.
Bayrak benliğimdir bayrak kimliğim,
Bayrak; öz yurduma öz hakimliğim.

Bahtiyar VAHAPZADE

Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2327
  • Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Ynt: YENİDOĞAN BEBEK ÇETESİ ve SAĞLIK SKANDALLARI
« Yanıtla #6 : 20 Kasım 2024 »
Yenidoğan Bebek Çetesi davasında yargılama süreci başladı.
Bebekleri öldürülen aileler, duruşma salonuna, alınmıyor.
Bu nedenle karmaşa ve arbedeler meydana gelmekte.
Türk çocuklarının canları üzerinden servet edinen katiller, paçayı ucuza kurtarmak için, birbirini suçluyor ve kan donduran itiraflar yapıyorlar.
Şimdi Türk adâleti önünde hesap verme ve suya düşmüş sıçan yavrusu gibi, titreye titreye, bedel ödeme zamanı.
Bunlara, idam dışında, verilecek hiç bir ceza; mağdur ailelerin yüreklerini ve toplumun vicdanını ferahlatmayacak.
Maalesef idam cezası da yok.
Beş on yıla kalmaz, bu katiller sürüsü, serbest kalırlarsa şaşırmayacağız.

Türkiye'de; cumhurbaşkanını, sosyal medya üzerinden eleştirdi diye; öğrenciler, gazeteciler, akademisyenler, muhalifler tutuklu ama; hırsızlar, gaspçılar, çocuk tacizcileri, kadın katilleri, dolandırıcılar, Atatürk'e hakaret edenler serbest.

Onca itirafa rağmen, bu işin bütün sorumlularına ve daha da önemlisi, bu katiller sürüsüne, hamilik eden bürokrat ve siyasilere ulaşılacağına inanmıyorum.

Zira fetö davasında binlerce kişiye soruşturma açıldı, bunların büyük çoğunluğu hapis cezasına çarptırıldı, meslekten men edildi ama fetönün üst düzey yöneticileriyle, para babalarına ve en önemlisi de siyasî ayağına dokunulmadı, dokunulamadı, dokunulmak istenmedi.

Çünkü, işin ucu, akp'sine varıyordu.
O günlerin, en çok konuşulan konularından bir tanesi de, fetö borsasıydı.

Yenidoğan bebek çetesi de aynı serüvende ilerleyecek.
Zira işin ucu, her zaman olduğu gibi, yine, akp'sine çıkıyor.
Yenidoğan bebek borsası da oluşursa, buna, hiç şaşırmayacağız.

Türkiye'de, artık, hiç bir şey yasadışı değil. Çünkü yasa diye bir şey kalmadı.

Parayı veren, iktidardan bir hâmi bulan, paçayı kurtarıyor.

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2201
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Ynt: YENİDOĞAN BEBEK ÇETESİ ve SAĞLIK SKANDALLARI
« Yanıtla #7 : 21 Kasım 2024 »
Çok vahim iddialar var.





Herkes Türk'ün malını, canını, haysiyetini, vatanını peşkeş çekiyor, Türk'ün yudunda, Türk'e düşmanlık, en kolay iş olarak görülüyor.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey

Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2327
  • Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Ynt: YENİDOĞAN BEBEK ÇETESİ ve SAĞLIK SKANDALLARI
« Yanıtla #8 : 25 Kasım 2024 »
30 yıldır hekim olarak çalışan birinin bana ilettiği ihbarı, yazıldığı şekilde sizlerle paylaşıyorum.
Hepimizin gittiği hastaneler, devletin sağlık kurumları, tekel bayi gibi nasıl bir ticarethane haline dönüşmüş, hep birlikte okuyalım!
Alp Kılınç


KAYNAK-1 ALP KILINÇ

KAYNAK-2 ALP KILINÇ

Alıntı yapılan: Alp Kılınç

Sayın Alp Kılınç,
Size yaklaşık otuz yıllık bir hekim olarak yazıyorum. Patlak veren özel hastaneler olayı var ya, işte o buzdağının sadece görünen yüzü. Bu, yalnızca yılanın kuyruğu. Oysa sorunu kökten çözmek ve vatandaşı bu kabustan kurtarmak için yılanın başını ezmek gerek. Bugüne kadar çok uğraştım ama sade bir vatandaş olarak hiçbir sonuç elde edemedim. Olayların nasıl bu aşamaya geldiğini anlatabilmek için size süreci en başından aktarmam gerekiyor.

Yanlış hatırlamıyorsam, sağlıkta performans sistemi 2005 yılında başladı. Ondan önce doktorların maaş ve emeklilik gibi özlük hakları, hakim veya savcılarla aşağı yukarı aynı düzeydeydi. Hastaneler ise üç ayda bir cüzi miktarda döner sermaye dağıtırdı. Ancak sonra bakanlık performans sistemini getirdi. ‘Alın size maaşınızın beş katı para!’ dedi. Eğer performansı tamamlayabilir ve hastane gelirini artırabilirseniz, bu para sizin olacaktı.

Bahsedilen meblağ o kadar büyüktü ki, kaymakam maaşının beş, vali maaşının ise üç katına denk geliyordu. Doktorlar bu duruma büyük sevinçle karşılık verdi; herkes muayenehanesini kapattı. Ancak kısa sürede işler çığırından çıktı. Doktorlar, tavandan döner sermaye alabilmek ve daha fazla hasta çekebilmek için birbirleriyle yarışmaya başladı. Deontoloji rafa kalktı, meslek etiği zarar gördü ve doktorlar adeta birbirine düşman oldu.

Paranın büyüklüğü karşısında herkes büyülenmişti. Hastalar üzerinde yapılanları, hangi bölümün ne şeytanlıklar çevirdiğini tek tek anlatsam, vatandaş hastanelerin bir kilometre yakınından bile geçmez. Sadece birkaç örnek vermek istiyorum:
Üroloji uzmanı, 35 yaş üstü herkese sistoskopi yapmaya başladı. Performans puanını tavana çıkarmanın en kolay yoluydu; puan getirisi oldukça yüksekti. Döner sermaye tavandan yatmaya başladıkça keyfi yerine gelir, ‘Bütün halk elimden geçti!’ diye gülümserdi.

Beyin cerrahı için ise bel fıtığı ameliyatı yapmak neredeyse rutin hale gelmişti. Ameliyat olmak için sadece 18 yaş üstü olmanız ve ‘Hafif belim ağrıyor,’ demeniz yeterliydi. Öyle ki, 80-100 bin nüfuslu bir ilçede yapılan bel fıtığı ameliyatlarının sayısı korkutucu düzeylere ulaştı. Bu rakam, performans sisteminden önce tıp fakültelerinde yapılan bel fıtığı ameliyatlarının sayısını katbekat aşmıştı.

Acil servislerde, gece yarısından sonra, yani ortalık sakinleştiğinde, hemşireler hastalar üzerine nöbetçi doktor adına kesi süturasyonu ve apse drenajı eklerdi. Çünkü bu işlemler de performans puanı açısından oldukça avantajlıydı.

Servislerde dönen dolapları, diğer bölümlerin karıştırdığı işleri, başhekimin ne haltlar yediğini detaylıca anlatsam sayfalar yetmez. Hastane gelirini artırmak için hastalar, adeta tahlil, röntgen ve işlem bombardımanına tutuldu.

Normal bir akciğer filminde aldığınız ışının 300 katını tomografide alırsınız. Eğer tomografi çektirdiyseniz, mecbur kalmadıkça 6 ay boyunca tekrar çektirmemeniz gerekir. Ancak hastane geliri artsın diye, her gittiği doktor hastalara tekrar tekrar tomografi çektirdi.

Mamografide meme büyük bir basınçla sıkıştırılır ve ışın bombardımanına tutulur. MR’da ise hücrelerin ne kadar ısındığını kimse söylemez. Hastalar, bakanlık tarafından korkutularak hastanelere yönlendirildi: ‘Tarama testlerinizi yaptırın, vitamininize, kolesterolünüze sürekli baktırın!’ diye uyarılar yapıldı.

Sonuç olarak, insanlar poşet poşet ilaç kullanmaya ve durmaksızın hastanelere akın etmeye başladı. Oysa bütün ilaçlar aslında kimyasal zehirdir; dikkatli kullanılmalıdır. Ama ne görüyoruz? Vatandaş her gittiği doktordan poşet poşet ilaçla çıkıyor.
Peki sonra ne mi oldu? İnsanlar sağlığını kaybetti. Kanser vakaları katbekat arttı. Hani diyorlar ya, ‘Kanser çevresel etkenlerden, sağlıksız beslenmeden arttı,’ diye; yalan söylüyorlar. Kanser vakalarının bu denli artmasının tek sebebi performans yasasıdır.

İşin en korkutucu yanı ise halkın bu durumdan memnun olmasıydı. Doktorların kendisiyle ne kadar ilgili olduğunu düşünüyor, tekrar tekrar kontrole çağrılmaktan hoşlanıyordu. Halka göre sağlık sistemi çağ atlamıştı! Ancak zamanla şu korkunç tablo ortaya çıktı: Doktora gitmezsem, tahlil yaptırmazsam yaşayamam; kolesterolüm sınırda, vitaminim sınırda diye gezen bir toplum oluştu.

Performans sisteminin 20 yıl içinde öldürdüğü insan sayısı, bir savaş olsaydı ölecek insan sayısından daha fazla olabilir.

Endoskopiler, sistoskopiler, kolonoskopiler, tetkikler ve grafilerin %90’ından fazlası, hatta birçok gereksiz ameliyat, SGK’yı soymak, hastane gelirini artırmak ve aylık performansı tavana çıkarabilmek için yapılmaktadır.

Düşünsenize, kan emici bir vampir gibi sürekli hastadan beslenen bir sistem var; hasta olmazsa, hasta ‘hortumlayamazsa’ çökecek bir düzen. Herkesin iyileşmesi demek, döner sermaye ve performans sisteminin çökmesi anlamına geliyor.

Çağ atladık dedikleri işte bu sapık sistem.

Bu korkunç durumu ve hastaların nasıl deney hayvanına dönüştürüldüğünü görünce, 2008 yılında tüm bölümlerin ve başhekimin yaptığı yolsuzlukları yazıya döktüm. İsim ve hastane adı belirtmedim, çünkü zaten tüm hastaneler aynı durumdaydı. Ankara’dan bağlantılar buldum ve yazıyı, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ulaştırılmak üzere teslim ettim.

Peki ne oldu dersiniz? Cumhurbaşkanı ve Başbakan yurtdışında, diyerek yazıyı bir hafta bile beklemeden götürüp Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a teslim etmişler. Yani bu şeytani sistemin kurucusuna! Kuzuyu kurda teslim etmişler resmen.

Güler misin, ağlar mısın? Sonucu tahmin etmek çok kolay: Yazı yırtılıp çöpe atılmıştır. Yazı doğru kişilere ulaşsaydı sonuç yine aynı mı olurdu, bilemiyorum.

2005 yılından sonra sisteme dahil olan doktorlar, durumun vahametini anlayamazlar. Çünkü eğer suçun içinde doğmuşsanız, suç size normal gelir. Gerçek normali hiçbir zaman tam olarak kavrayamazsınız.

Daha sonra bakanlık, doktorların döner sermaye tavanını azaltmak yerine maaş, emeklilik gibi özlük haklarını kısıtlamaya başladı.
Hani bir iki yıl önce Tayyip Erdoğan, ‘Doktorlara giderlerse gitsinler, 8-9 bin TL nelerine yetmiyor?’ demişti ya, işte o dönemde hastanede taşeron olarak çalışan, sonradan kadroya geçen sekreterler de 8-9 bin TL alıyordu.
Tüm özlük hakları yargı mensuplarının üçte birine düşürülmüşken, sekreterle aynı maaşı alan doktorlar sahipsiz kalmıştı. Bu sahipsizlik, onları performans ve yolsuzluk işlerinde daha da agresif hale getirdi. Belki de özlük haklarının yok edilmesi, devlet eliyle kasıtlı bir şekilde yapılmış olabilir.

Türk doktorlarını bıktırmak ve gelecek mülteci doktorlara yer açmak için
Yıllar önce bir doktorun yazdığı bir yorum hep aklımda kaldı. Şöyle diyordu:
‘Şehir hastaneleri tıpkı Las Vegas gibi. İçine ilk girdiğinizde büyülenirsiniz. Ama orada yaşamaya başladığınızda, o büyülü ışıkların altında kumar ve fuhuştan başka bir şey olmadığını, çürümüşlüğü görürsünüz.’
Bizim şehir hastaneleri de aynı şekilde. Pırıl pırıl, ışıl ışıl… Ama kokuşmuşluğu ve çürümüşlüğü sadece içindekiler bilir.

Bir günde bütün özel hastaneler kapatılsa bile, sadece yılanın kuyruğunu ezmiş olursunuz. Yılanın başını ezmek için döner sermaye ve performans maaş sistemi tamamen kaldırılmalı, sistem 2000’li yılların başına resetlenmelidir.

Ancak bile isteye kurdukları, tüm sağlık personelinin SGK’yı soyarak ve yolsuzluktan nemalanarak, halkın da sağlığını kaybetme pahasına memnun olduğu bu çürümüş sistemin değişmesi çok zor. En iyisi, Ahmet Rasim Küçükusta’nın dediği gibi yapmak; hastane gördüğünüzde olabildiğince hızlı koşun, tabii ters istikamette…

Ticarethaneye dönmüş hastaneleri ve yaşanan dehşeti herkesle paylaşacağım.
Bu olayların ilk günden söylediğim gibi çok yakından takipçisiyim. Evlatlarımızı ve sevdiklerimizi kaybetmemek için halk olarak hepimizin gündemi bu olmalı. Binlerce masum çocuk katledilmiş. Yaşanan olayların her detayı kan dondurucu. Bu acımasızlık karşısında sessiz kalmak mümkün değil; hep birlikte adaletin peşindeyiz! Hastane terörü ve çocuklarımızı katleden bu pisliklerden kurtulmalıyız.
Yıllardır yapılan bu katliam son bulmalı.

Birçok anne hala evladını arıyor, kimisi öldü denilse de satıldığını ve hayatta olduğunu hissediyor.

İnsanların sağlığıyla yıllardır nasıl kumar oynandığını artık herkes görmeli.
Sağlık sistemi sadece hastalara değil, doğan bebeklere bile acımıyor.
Hastanelerde doğan bebekler nasıl “satılıp” katlediliyor, bir düşünün.

Herkesin yüzünü çevirdiği bu gerçekleri hep birlikte görelim!


KAYNAK-1 ALP KILINÇ

KAYNAK-2 ALP KILINÇ


Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimiçi turania_25

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 269
Ynt: YENİDOĞAN BEBEK ÇETESİ ve SAĞLIK SKANDALLARI
« Yanıtla #9 : 26 Kasım 2024 »
Okuduklarımız inanılır gibi değil. İddiası bile korkunç ve vahşice. Bu kadar başı bozukluk yada yoldan çıkmışlık nasıl olabilir?
Akıllara durgunluk veren bu duruma çare, kesinlikle idam olmalı. İnanca, insanlığa, her türlü yaşama aykırı olan bu namussuzların, bir an önce cezalarının verilmesini beklemekteyiz.
Bayrak benliğimdir bayrak kimliğim,
Bayrak; öz yurduma öz hakimliğim.

Bahtiyar VAHAPZADE