Gönderen Konu: DEMOKRASİ VE CUMHURİYET  (Okunma sayısı 3361 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı alparslan-75

  • Yasakli
  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 8
DEMOKRASİ VE CUMHURİYET
« : 01 Kasım 2006 »
‘Cumhuriyeti ilan ettik’ sonra...
Mustafa Kemal, 28 Ekim 1923 gecesi Çankaya’daki yakın dostlarına; “Arkadaşlar, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz”  demişti. Arkadaşları, “Cumhuriyetin” Mustafa Kemal’in Selanik’te, genç subaylık döneminden beri emeli olduğunu bilirlerdi, ama bunun bu kadar çabuk olacağını tahmin etmemişlerdi. Tereddütleri TBMM’de buna karşı olan, saltanata ve hilafete bağlı bir muhalefet olduğunu bilmelerinden geliyordu. Bu tereddütlerini söyleyince Mustafa Kemal; “İşte o zaman kelleler gider” demişti! Başarısının sırrı; O’nun dehası, engin ileri görüşü, milletinin Cumhuriyet’e ve devrimlere hazır olduğunu bilmesi ve bunları yapmak için gereken çelik gibi iradeye sahip olmasıydı. Kurtuluş Savaşı bu iradeyle yapıldı, “Cumhuriyet”  bu iradeyle ilan edildi ve devrimler bu iradeyle, “milliyetçilik”  duygularıyla yapıldı. “Lozan”  da bu güçle kazanılmıştı.

Demokrasi - Cumhuriyet
“Demokrasi” ilke olarak “Cumhuriyete” en yakışan yönetim tarzıdır. Ama soyut anlamda değil gerçek dünyada. Ülke şartlarında “açık ve yakın tehdit ve tehlikeler” karşısında güçsüz kalabiliyor, hatta “Cumhuriyetin” ilkelerine karşı olanların işlerine yarayabiliyor. Bunlar  “demokrasi var, insan hakları var” diye, Atatürk Cumhuriyetinin temel ilkelerinin -laikliğin ve üniter devletin- feda edilmesine razılar. Bunun “akademik-medyatik-demokratik” zeminini hazırlıyorlar. PKK’yı oy gücüyle, düz ovaya -siyasete- indirmek isteyenler,  “üniter-ulus devletten” vazgeçilmesini isteyenler öyle! Atatürkçülüğü ve ilkelerini hiç özümsememiş olanların, “demokrasi gereği” Çankaya’ya çıkabileceklerini iddia edenler de öyle! Kısacası onlar için, “demokrasi” Türkiye Cumhuriyeti’nden daha önemli. Bir Akademisyen, “milliyetçiliğin”  demokratik mecralara yöneltilmesini salık veriyor, yani “demokrasi”  içinde yok edilmesini istiyor. Atatürk’ü hiç sevmemiş, düşüncelerini benimsememiş bir yazar da, her zaman yaptığı gibi yabancı kaynakları tanık göstererek, Atatürk eğer yaşasaydı, bunlara uyar AB’ye taraftar olur hatta  “laikliğin, yeniden tanımlanmasına razı olurdu” demeye getiriyor!
Ama anlamadığı -anlamadıkları- bir şey var; Atatürk “faydacı” bir siyaset ve devlet adamı idi. Ana temel düşüncelerinden, zamana ve zemine göre fedakârlık yapacak “konjonktürel” bir “politikacı” değildi. AB kapılarında beklemez, Avrupalılar O’nun kapısı önünde beklerlerdi!

Bir ibret manzarası
29 Ekim’de; politikacılar, yazarlar, şimdi öyle gerektiği için, yani güya Cumhuriyete ve Atatürk’e bağlı olduklarını söylerken bunları, nalıncı keseri gibi kendilerine göre yonttular. O gün, bu politikacıların, iktidar mensuplarının ibret günü idi. AB yolunda uyum uyum başarıyla ilerlemenin, Atatürk yolunda ilerlemek olduğunu söylüyor, amiyane tabiriyle “yutturmaya” çalışıyorlar. Ama asıl gerçek önceki yazımda belirttiğim, bugünkü “umumi vaziyet”!

Bu “vaziyeti” sicilli milliyetçilik düşmanlarının - “Atatürkçülüğü” sadece Cumhuriyet Bayramlarında ve Atatürk’ün ölüm yıldönümünde hatırlayan- kendilerine göre yorumlayanların gazetesi Radikal’in  “Cumhuriyet” ekindeki çizim sembolize ediyor: “Türk bayrağının iki tarafında, daha yüksekçe AB ve ABD bayrakları!” Gazete, boş mu bulundu? Yoksa gerçek düşüncesi de Türkiye’nin, AB ve ABD arasında sıkışmasına razı olmak ve 2023’de 100. yıldönümünü de, bu heyecanla kutlamak mı? Yoruma açık!

29 Ekim gecesi, eşimle birlikte Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in davetinde idik. Sezer’in görev süresi dolacağı için, O’nun son daveti. Yaş haddinden dolayı, belki benim de son gidişim. Ama Çankaya’ya sonra kimlerin çıkacağını düşünerek dehşete düşüyorum!

Ancak yoruma açık olmayan bir şey var: Cumhuriyet “demokrasiyle” kurulmadı ve AB sayesinde yaşamadı. Atatürk ölene kadar -15 yılda- “çok büyük işler yapıldı” ve bunların  “momentumuyla”  İkinci Dünya Savaşı yıllarını kazasız belasız atlattık! Sonra “demokrasi”  oldu ve 1960’dan sonra “demokrasinin gereği” bunalımlar yüzünden, fazla  “bir şeyler” yapılmadı ve bugünkü  “umumi vaziyete” gelindi!Son söz; Cumhuriyet demokrasiyle kurulmadı... Bundan sonra “demokrasi gereği”  feda edilemez!


 
Tarih:01.11.2006
ALTEMUR KILIÇ YENİÇAĞ

ÖNCELİK BENİM İÇİNDE CUMHURİYETTİR DEMOKRASİ ANCAK CUMHURİYET İDARESİ
ALTINDA BİRŞEY İFADE EDER VE DE DEMOKRASİ CUMHURİYETİ YIKMAK İÇİN KULLANILAMAZ