Gönderen Konu: GÖKBÖRÜ TÜRKÇÜLER DERNEĞİNİN HOCALI ETKİNLİĞİNDEKİ SALDIRIYA İLİŞKİN AÇIKLAMASI!  (Okunma sayısı 8153 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2290
Gökbörü Türkçüler Derneği olarak Hocalı Soykırımını kamuoyunun gündeminde sıcak tutmak ve duyarsız insanlara duyurmak için 23-24 Şubat 2013 tarihlerinde,
Türk Devletinin ilgili kurumlarından gerekli izinler alınarak Kızılay / Karanfil - 2 Sokakta bir stant açtık.
Bir masadan oluşan bu stantda Hocalı katliamında şehit olmuş soydaşlarımızın resimleri, imza kampanyasını bildiren bir pankart, imza formları, el bildirileri, bayrak vb. şeyler bulunmaktaydı.
23 Şubat cumartesi günü boyunca stantda ve görevli arkadaşlara herhangi bir sataşma vs. olmadı. 24 Şubat Pazar günü öğleye kadar da herhangi bir dalaşma, sataşma vs olmadı. Ancak Pazar günü öğleden sonra stand görevlisi arkadaşlarımıza ufak tefek münferit sataşmalar olmaya başladı. Tabi "patırtıya pabuç bırakılacak değildi" ve dalaşanlara gerekli tepkiler verilerek devam edildi. Ta ki akşama yakın saat 16.00 sularında stant yanında bulunan bir gurup Türkçü' nün Karanfil -1 sokakta bulunan dernek yerleşkesine yemek ihtiyaçlarını gidermek için, 4-5 arkadaşımızı stant da görevli olarak bırakıp gittiklerinde, bir kaç saattir uzaktan sağdan soldan kırıntı, döküntü toplayan soysuzlar sürüsü stanttaki sayının azaldığını görüp topluca saldırıya geçip standı dağıtarak görevli arkadaşları darp etmişlerdir. Dernekte hazırlanan yemek sofrasına oturmaya hazırlanırken standımıza ve arkadaşlarımıza saldırıldığını duyduk ve dernekte bulunan 30-40 civarında kişilerden bayanlar haricinde ki herkesin olay yerine intikali söylendi ve bir-iki dakika içinde olay yerine intikal edildi.
Türkçülere saldıran soysuzlar sürüsünün elebaşıları tahmin edileceği gibi kürtler ve komünistlerdi. 4-5 Türkçüye 250-300 kişiyle saldıran soysuzlar saldırı esnasında "hepimiz kürdüz, hepimiz ermeniyiz", "yaşasın halkların kardeşliği, kahrolsun katil Türkler" vb. sloganlar atıyorlardı. Yaralanan arkadaşlarımızın bir çoğu uzaktan ve çevre binaların cam ve balkonlarından atılan bira ve soda şişeleriyle yaralandı. İki arkadaşımız soysuzlar sürüsünün içinde kaldığından linç girişimde bulunuldu ve dernekten gelenlerin olaya müdahil olmasıyla linç edilmek istenilen Türkçüler kurtarılarak derneğe çekilindi.
Olayın hemen akabinden gece geç saatlere kadar yaralanan ve darp alan arkadaşlarımızın tedavileri yapıldı ve bu güne geldik.
Olaya ilişkin görüntüler basına yansıdı.
Cılız da olsa bazı basın kuruluşları olaya karşı duyarlılık gösterdiler.
Bundan sonrası için diyecek bir şeyimiz yok. Bizim için söz biteli yıllar oldu, lakin Türk Devletine olan bağlılık ve güvenimiz elimizi kolumuzu bağlamakta, Türk Milliyetçiliğinin doğasına aykırı işlerin yapılmasının önünü kesmektedir.

Bu ülkede densizin birisi çıkıp inanan topluluğa hitaben "sizin Ezanınız ayaklarımın altında" diye anırsa bu anıran ne denli soysuzsa, inançlara hakaret eden soysuza tepkisiz kalanlar da en az onun kadar soysuzdur. Bu madalyonun birinci yüzü.
Gelelim ikinci yüzüne!
Kuruluş felsefesi Türkçülük olan bir devletin kahır ekseriyesi Türk olan milletine karşı utanmazca, hayasızca, namussuzca "Türk Milliyetçiliği ayaklarımın altında" diye anıran soysuz soysuzluğunu yapmış lakin bu soysuzun soysuzluğuna, bir kaç cılız çıkış istisna, hak ettiği yanıt verilmemişse bu ülkenin insanlarının yaşayış, düşünüş ve hayata bakışında, milli ve manevi mukaddesata karşı duyarlılığında ciddi sorunlar var demektir ki 24 Şubat Pazar günü Türklüğün Milli Kıblesi Ankara'nın göbeğinde aynı zamanda bir "insanlık trajedisi" olan "Hocalı Soykırımı" için hiç bir tahrik edici söz ve davranış olmaksızın imza toplamak gibi pasif sayılabilecek bir etkinlik yapan Türk çocuklarına saldırılıyor ve Türk bayrağına ve Türklüğe ait değerlere hakaret ediliyorsa bu soysuzlar sürüsüne bu cesareti verenlere bakmak gerekir!!!

Bananecilik, nemelazımcılık gibi psikolojilerle "benden başkası yok mu?", "alemin delisi ben miyim?", "devletin askeri var, polisi var!" vs. mantığıyla, aslında korkaklıklarını, deve kuşu misali, kafalarını kuma gömerek saklamaya çalışanlar bu korkaklıklarının sonunda korktuklarının günün birinde -ki böyle giderse o gün pek uzak gözükmüyor- evlerine, mahremlerine ve hatta namuslarına ilişeceklerini unutmamalıdırlar.
Biz, Gökbörü Türkçüler Derneği olarak yalnız kalacağımızı bile bile bu kutlu davaya atılmayı, kanımızın üzerimize yüklediği bir ibadet biliyor ve canımız tenimizde olduğu müddetçe de davamızdan ve imanımızdan milim sapmadan Türk Milletinin bu günü ve yarınları için üzerimize düşeni yapacağımızı bir kez daha duyuruyoruz.

Bu kahpe olayı müteakiben yurdun dört bir yanından telefon açarak bizlere manevi desteklerini esirgemeyen Milliyetçi duyarlılığa sahip sivil toplum kuruluşlarının ve siyasi partilerin değerli temsilcilerine ve kişisel olarak acımızı acısı bilenlere ayrı ayrı teşekkür ederim. Hepsi sağolsun, varolsun!

Sözümü merhum bilge şair Abdurrahim KARAKOÇ'un çok manidar olan:

KORKAK MÜSLÜMANIN NAMAZ KILDIĞI
CAMİYİ TAŞLAYAN DELİ CENNETLİK


sözleriyle tamamlıyorum.

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2290
24 Şubat 2013 tarihinde Hocalı Soykırımı ile ilgili Gökbörü Türkçüler Derneği tarafından açılan imza standına kürtler ve komünistler tarafından yapılan hain ve alçak saldırı üzerinden, çeşitli gruplarca derneğimizden bağımsız ve habersiz olarak farklı açıklamaların yapıldığını görüyoruz.

Derneğimizin resmi kurumsal kimliği dışında yapılan bütün kişisel ve kurumsal açıklamaların içeriği ne olursa olsun Gökbörü Türkçüler Derneğini bağlayıcılığı yoktur.

Derneğimiz dışındaki açıklamaların birçoğunun iyi niyetten uzak ve hatta provokatif amaçlar taşıdığını gözlemlemekteyiz.

Bununla birlikte milli duyarlılık sahibi birçok kişi ve kuruluş her türlü konuda Gökbörü Türkçüler Derneği’nin yanında olduğunu ve alacağı kararları destekleyecekleri yönünde açıklamalar yapmışlar ve şu an derneğimizin resmi açıklamasını beklemektedirler.

Süreçle ilgili yapılması gereken her şey dernek yönetiminin alacağı kararlar doğrultusunda yine bu sayfalardan duyurulacaktır.

Derneğimiz dışında hiçbir kişi ve kuruluşun süreci yönlendirme hak ve yetkisi yoktur.

Gücünü Türk Milletinden alan Gökbörü Türkçüler Derneği, Türk Milletinin bugünü ve yarınları için kutlu bildiği değerler doğrultusunda yılmadan, yorulmadan Türklüğe hizmete devam edecektir.

 Büyük Türk Milletine saygıyla arz ederiz.

 Gökbörü Türkçüler Derneği Genel Başkanlığı
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2290
Yalnız milliyetçi ‘kripto’ya karşı.
Servet AVCI / 28 Şubat 2013 / YENİÇAĞ

Türkiyeli Marksist sol, dünyanın en ‘karanlık’ soludur ve insanlık anlayışının sınırı ‘Türk’te biter!.. Onun gözünde ‘Türklük’ faşizmin başladığı yerdir!.. Başta Ermeniler olmak üzere hiç bir kavmi zikretmek ‘ırkçılık’la eşdeğer değildir ama söz konusu ’Türk’olunca orada ‘ırkçılık’ başlar!..
Milletimizin adıyla aralarına ‘utanç duvarı’ çekenlerin önceki gün Ankara’da Hocalı katliamıyla ilgili açılan standa saldırarak, bir avuç insanı darp edip, bayrakları yırtıp atmaları o iğrenç yüzü bir kere daha ortaya serdi... Sadece saldırıya karışan komünist-Kürtçü militanlar değil, milliyetçileri her türlü şiddete müstahak görüp de bu orantısız alçaklığı sayfalarına veya ekranlarına taşımayanlar, ‘kripto’ yüzlerini bir kere daha ele verdiler...
İktidarın büyük gayretleriyle ülkeye yayılan sözde ‘her türlü milliyetçilik karşıtı’ ama özde ‘Türk milliyetçiliği’ karşıtı hava ülkenin başkentini bile bu şımarık ve ihanet ruhlu güruhlar için ‘üreme alanı’na dönüştürürken, milliyetçiler yalnızlığa, çaresizliğe ve ‘kum torbası’ rolüne rızaya itiliyor... Zaten milliyetçilerin iç dünyasında ‘kurumsal’ anlamda kimsenin çözemediği ‘esaret’i çağrıştıran bir dram yaşanırken, milliyetçiler üniversitelerde, gazetelerde, televizyon dizilerinde, tartışma programlarında ve şimdi de sokaklarda ‘örtülü etnik husûmet’in hedefi halinde aşağılanıyor...
Tam da böyle zamanda -varsa- birbirine karşı içindeki öfkeyi, siyasî kavgayı, yere batasıca ‘iç’ ihanet paranoyasını ve üç kuruşluk makam hırslarını ülke selâmete çıkana kadar ertelemek gerekirken, hâlâ ülküdaş eti yenilmesine ve ‘cadı avı’nın ‘gönüllerin fethi’nden daha öncelikli hâl almasına şahit olmak insanın içini acıtıyor...
Milliyetçilerin uzun süren fetretini iyi tahlil edenler vurdukça vuruyorlar... Çünkü bu ‘cezbedici’ tavrın herhangi bir yaptırımı yok!.. Üniversitelerdeki PKK-Sol saldırganlığını ‘karşıt görüşlü öğrenci olayı’ diye suna suna âdeta meşrulaştırdılar...
Sahipsizlik ve çaresizlik bir girdaba dönüşürken, iki yüzden fazla militanın, Hocalı’yı sahiplenmelerine tahammül edemedikleri bir avuç insana öldüresiye saldırması, sadece bir utanç meselesi değil, hukukun tam anlamıyla ‘faşist saldırganlık’ karşısında diz çökmesidir... Olayın yaşandığı Karanfil Sokak, marjinal sol örgütlerle PKK’nın kardeşçe paylaştığı, eylemlerde dönüşümlü kullandığı Yüksel Caddesi’yle kesişiyor... Örgütlerin yıllardır Hyde Park’a çevirdiği bu alanda neredeyse her üç kişiden birisi militan, diğeri sivil polis, diğeri de oradan tesadüfen geçmekte olan vatandaştır... Her metrekaresinin polis ve kamera kaynadığı bu bölgede ‘kripto komünist’ ve Kürtçü ittifakının  ‘Hepimiz Ermeniyiz’ diye bağırarak gerçekleştirdiği saldırıdan dolayı bir tek kişinin bile göz altına alınmamış olması düşündürücüdür...
Sinop’taki olaylarla ilgili “Kare kare inceliyoruz” diyen ve vatandaşa ‘gözdağı’ veren siyasî iradeden, Karanfil Sokak’ta olanları da kare kare incelemelerini beklememek lâzım!.. Çünkü milliyetçiler, Amerika’nın keşfinden sonra katledilen Kızılderililerin ‘insan bile sayılamayacak’ bir hukuka kavuşturulmaları gibi ‘adı konmamış’ bir hukukun mağdurudurlar artık!..
Milliyetçi, sayıca ezici çoğunluğa sahip olmalarına rağmen, siyasî akımların güç ve etki klasmanında, Günter Wallraf’ın ‘En Alttakiler’de anlattığı karaktere paralel bir kader yaşamaktadır... Bir katliamı kınarken bile, yanında ne bir ‘sanatçı’ne de bir ‘aydın’ bulabilmektedir... Siyaseten hem ‘içeri’den, hem de ‘dışarı’dan kuşatılmış, üretemeyen, çözümleyemeyen, hesap soracak tırnakları sökülmüş, el koyamayan, baskı grubu oluşturamayan sıradan ve silik bir kişiliğe dönüştürülmüştür...
Ve maalesef yaşanan hiçbir olay ve sonuç sürpriz değildir...

KAYNAK : Servet AVCI / 28 Şubat 2013 / YENİÇAĞ
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!