Gönderen Konu: Siyasal İslamcılığın Beslendiği Kaynaklar!  (Okunma sayısı 257980 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Almıla

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 186
  • Gökbörü Asena Gençlik
Siyasal İslamcılığı besleyenler ve bunkü durumuna getirenler olarak 28 Şubat dönemimin iktidar, muhalefet, yönetici, bürokrat, asker, sendikacı, işadamı, televizyoncu, gazeteci vs.lerin hepsini saymak gerekir.
Şayet onlar o günlerde yalan yanlış işler yapmayıp görevlerini hakkıyla yerine getirmiş olsalardı bu gün AKP iktidarı ve ülkemizi ahtopot gibi sarıp sarmalayan cemaatçilik bu güce ulaşamazdı. Bazen karşı durur gibi davaranılarak da destekçilik yapılıyormuş. Bunu Türkiyenin 28 şubat denilen sürecinden sonra açıkça gördük. Güya Erbakan'dan kurtulacaktık, ama öyle bir iş olduki Erbakan'a rahmet okutanların pençesine düştük. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak denilen iş tam da budur işte.
TTKvY
YÜZDE YÜZ TÜRK OLDUĞUN GÜN, CİHAN SENİNDİR!

Çevrimdışı Antepli Bozkurt

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 540
PROF. Hatemiden Gülen Hakkında İlginç Tesbitler
« Yanıtla #31 : 12 Mayıs 2012 »
Hukuk profesörü Hüseyin Hatemi, haberx sitesinden Hülya Okur’a geniş bir röportaj verdi. Hatemi, Fethullah Gülen ve okullarıyla ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

İşte o röportajdan ilgili bölümler.

“GÜLEN CEMAATİNDEN AMERİKAN, YAHUDİ LOBİSİNİN BEKLENTİLERİ VARDI”

Gülen Cemaati yayınlarıyla ve stratejisiyle o günden bugüne nasıl geldi bugün hatalı bulduğunuz yönü nedir?

Gülen cemaati hata yapmadı daha doğrusu gitgide iyi olma yolundayken başına akıbet geldi. Açık söylemek gerekirse Gülen cemaatinden Amerikan, Yahudi lobisinin beklentileri vardı. İlk vekaleti onları verdi. Ama Fethullah Gülen ve ekibinin hepsi bunu bilinçli olarak kabul etmediler yani onlar da bilmiyorlardı bu vekaletin anlamını. Denize düşen yılana sarılır misali baskı altındalardı. Böyle birden bire Özal vasıtasıyla yani Amerikan elçisi, Yahudi asıllı Abramovich birden Sovyet Rusya çatırdıyor, yakında Sovyetler çökecek, İran’a da Saddam’ı saldırttık ama Saddam beceriksiz çıktı, yakında Saddam da süklüm püklüm İran’dan çekilecek, bu sırada Sovyetler çökerse de İran rejimi bütün Sovyet, Müslüman topluluklarını ele geçirecek, şii olsun Sünni olsun, belki Afganistan bile İran nüfusu altına girecek. Şu halde siz Fethullah Hocaya baskı yapacağınıza, takibat altında bırakacağınıza, tam aksine, İran’la bu sefer Sünni kuşakla sınır çekmek için( Çin Seddi gibi) İran tehlikesini enterne etmek için Fethullah Hoca okulları vasıtasıyla bir nevi emperyalistlerin misyoner gönderip arkasından gitmesi gibi Türk okulları, Türk İslam okulları perdesi altında aynı zamanda İngilizce öğreten, Amerikan misyonerliği de yapan okullar açılsın, Fethullah Hoca da bir Sünni lider olarak o hareketin başında itibar görsün. Ama tabi Fethullah Hoca, kendisine bu şekilde bir vekalet verildiğinin farkında olmadan eh biraz nefes aldık diye desteklendi, genişlendi.

“GÜLEN OKULLARININ TÜRK MİLLİ MENFAATİNE HİZMET ETTİĞİ ZOKASINI TÜRKİYE’DE ÇOK KİŞİ YUTTU”

Ama bu okullar Amerikan menfaati için kurulmuş okullardı, göstermelik olarak İstiklal Marşı ezberletmekle filanla da onlar da bilinçsiz olarak Türk Milli menfaatlerine hizmet ettiklerini zannederek bir slogan uyduruldu. Türkiye’de de bu zokayı yutan çok oldu. Şey diye:”Adriyatik’ten, Çin Denizine kadar Osmanlıyı tekrar canlandırıyoruz. Türk hakimiyeti!” Halbuki Türk hakimiyetini ne Avrupa ister, ne Amerika ister, ne Yahudiler ister. Bu kadar da saflar. Adriyatik’ten, Çin Denizine kadar diye kükremeye başladılar, her iftar sofrasında kükremeye başladı, takma yeleli aslanlar. Ama arkadan körfez(I.körfez, Amerikan işgali değil de baba Bush harekatı) savaşı şartları doğunca 1991’de, o zaman Amerikan Yahudi lobisi şöyle düşünmeye başladı: Biz Saddam’ı İran’ı mahvetsin, it dişi, domuz derisi diye teşbih ortaya attık ama bir şey beceremedi, şimdi de yavaş yavaş o beceriksizliğini örtmek için Kuveyt’i işgal, genişleme sevdasına düştü. Şu halde biz şu Saddam Frankeştayn’ını icat ettiğimiz gibi imha edelim, ama bundan sonra da Sünnilere tetikte olalım yani Sünniler de tehlike olabilir.

“28 ŞUBAT, İRAN - TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİ ÖNLEMEK İÇİNDİ”

Nitekim sonra Taliban’ın da bir zamanlar Sovyet işgali sırasında Vahabi etkileriyle sözüm ona İslami gurupları destekledikleri sonra Taliban Frankeştayn’ının doğmasına sebep oldukları gibi bu sefer de Saddam’dan da korktular. Saddam örneğinden şuna bir dersini verelim, 10 sene sonra da abluka dan sonra son öldürücü darbeyi vururuz. Bu arada da Fethullah Hoca’ya da eskisi kadar güvenmeyelim, bu da tehlikeli olabilir diye Fethullah Hoca da bir gözetim altına alındı bu harekette, eskisi kadar güven duyulmadı. Bu güvensizlik bir adım daha ilerledi, o da şu: Bosna Hersek Ali İzzet Begoviç hareketini baktılar ki Türkiye’de Fethullah Hoca gurubu da iran gibi destekliyor, demek ki bu da tehlikeli olabilir dediler ve hemen Bosna Hersek İslami hareketini kısırlaştırdılar, enterne ettiler, örümceklerin sinek etrafına hücre örmesi gibi ağlarını ördüler, ondan sonra da büsbütün Fethullah Hoca hareketini incelemeye aldılar.

“FETHULLAH HOCA’ NIN FERMANI, 28 ŞUBATÇILAR ELİYLE İMZALANDI”

Bu arada 28 Şubat oldu Türkiye’de de, İran- Türkiye ilişkilerini önlemek için. Ama Fethullah Hoca hareketi, İran’a hiçbir zaman yakınlık belirtmemişti o zamana kadar. Hatta 28 Şubat hareketi dış güçler tarafından İran’a da yapıldığı için bu Fethullah Hoca hareketi de bunu sezerek iyice kendisini güvence altına almak, eski suçlarından, güvensizliklerinden kurtulmak için Amerikan- İsrail odakları, İran aleyhine çok açık ve haksız beyanlarda bulunmaya başladı, İranlılar Müslüman sayılmaz anlamına gelen. Biz İranlılarla ayrı mezhepten değil, aramızda din farkı vardır demeye başladı. Ama bunu neden söyledi? Neredeyse bardak, Fethullah Hoca’nın üçüncü bir güvensizlik doğurucu tutumu ile iyice taşmıştı. Fethullah Hoca da bu bardak taşmasının sonuçlarından kurtulmak için, 1998’de bu beyanda bulundu ama kurtarmaya yetmedi, neydi o bardağı taşıran darbe? Maroviç ile birlikte yani İstanbul’daki Katolik psikopozu Maroviç’in girişimi ile Fethullah Hoca’nın Papa 23.John’ın davetlisi olarak Roma’ya- Vatikan’a gitmesi ve Papa tarafından İzzet-ül İkram ile karşılanması yani bizim siyasetimize yardımcı olsun diye destekleyip ortaya çıkarttığımız bir kişi nasıl olur da, bu kadar bilinçsizlik gösterip, bizim en fazla karşı olduğumuz Vatikan ile samimi, dostluk ilişkilerine girer diye artık zaten Fethullah Hoca’nın fermanı, 28 Şubatçılar eliyle imzalamışken, Fethullah Hoca da bunu sezdi, -Vur abalıya usulü İran’a şimdiye kadar söylemediğim derecede ağır bir yüklenme yapayım da bu tehlikeyi bertaraf edeyim diye Nevval Sevindi’yi çağırdı. Zaman Gazetesi’nde Nevval Sevindi’ye röportaj verdi ve orada dedi ki, İranlılar Müslüman da değildir anlamına gelen:”İranla aramızda mezhep farkı yoktur din farkı vardır.” Yani demek istiyor ki, İranlılar, samimi Müslüman olmadığı gibi Müslüman değillerdir esasen. Biz orada okul açmak istedik, buna da karşı çıktılar, bizimle adeta alay ettiler. İran’da okul açmak istedik, buna karşı, “Paranız çoksa buradaki yoksul öğrencilere yardım etmek istiyorsanız biz İran’ın şartlarını daha iyi biliyoruz, paranızı bize verin, biz sizin yerinize okul açıp o parayı da öyle kullanalım” Buna çok kızdığını söylüyordu. Bunun üzerine 1998’de söylenen bu söz de bardağın taşmasını önlemedi. Artık ferman imzalanmıştı.

“FETHULLAH HOCA’ NIN AJAN OLMASI İÇTEN BİLE DEĞİLDİR”
“FETHULLAH  İÇİN İPOTEK EDİLDİ.”


Bu Deniz Baykal kasetleri hazırlanıp, zamanı gelince ortaya atılması gibi, Fethullah Hoca’nın belki de tamamen uydurmaydı veya bir toplantıda söylediği sözlerle zaten her toplantıda olduğu gibi “ajan olması içten bile değildir.” Zaten Fethullah Hoca’nın yanına gelen, çok sureti haktan görünen, Amerikalı Musevi filan da çoktu, hazırlanan bir kaset. “Sakla kaseti gelir zamanı usulü. “ birden bire çıkartıldı ve Fethullah Hoca Amerika’ya gitmişken öyle zamanlandı ki, Öcalan nasıl o zamanlarda paketlenerek Türkiye’ye gene İsrail menfaatleri için rehin olarak teslim edildiyse ama bizim menfaatlerimize teslim edilmiş gibi gösterildiyse, Fethullah Hoca’da Amerika’da İsrail’in menfaatleri için ipotek edildi. Öcalan burada, Fethullah Hoca da orada. Yoksa Fethullah Hoca’nın Türkiye kamu düzenine aykırı, söylediği bir şey yoktu. Yaptığı şeyler eleştirilebilir ama Türkiye’ye gelmesi düşünülemeyecek olan veya geldiği zaman hapsedilmesini yargılanmasını gerektiren bir suç olduğu söylenemez.

Çevrimdışı Kurtkaya

  • Otağ Sorumlusu
  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 412
Ynt: PROF. Hatemiden Gülen Hakkında İlginç Tesbitler
« Yanıtla #32 : 16 Mayıs 2012 »

Hukuk profesörü Hüseyin Hatemi, haberx sitesinden Hülya Okur’a geniş bir röportaj verdi. Hatemi, Fethullah Gülen ve okullarıyla ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

“GÜLEN CEMAATİNDEN AMERİKAN, YAHUDİ LOBİSİNİN BEKLENTİLERİ VARDI”

Laf ağzından kerpetenle çıkan yanar-döner Hatemi günah mı çıkartıyor, yoksa daha yeni mi aklı başına gelmiş?
Böyleleri fetullah kadar tehlikelidir. Yapıp yapmamış gibi, söyleyip söylelememiş gibi yapan bu kişiler tam bir bukelemundur. Sanki fetullahı bunların demesiyle biliyoruz. Fetullahı büyütüp, besleyip, semirten bunlar değil mi? Akılları sıra kendilerini temize çıkartacaklar. Millet aptal ya, hemen kanacak!
Tanrı Yüce Türk'ünü Korusun.

Çevrimdışı TÜRK-KAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2181
  • UÇMAĞA VARDI, TANRI DAĞLARINDA!
Ynt: PROF. Hatemiden Gülen Hakkında İlginç Tesbitler
« Yanıtla #33 : 16 Mayıs 2012 »
 

Hukuk profesörü Hüseyin Hatemi, haberx sitesinden Hülya Okur’a geniş bir röportaj verdi. Hatemi, Fethullah Gülen ve okullarıyla ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

“GÜLEN OKULLARININ TÜRK MİLLİ MENFAATİNE HİZMET ETTİĞİ ZOKASINI TÜRKİYE’DE ÇOK KİŞİ YUTTU”

Bu şahsın eşi de, Fener Rum Patrikhanesi'nin ve azınlıklara ait diğer vakıfların avukatlığını yapmaktadır. Amaçları da Türk Milleti'nin topraklarını, malını mülkünü; gavura, etnik döküntülere peşkeş çekmektir. Çıkardıkları yasalarla azınlık vakıflarının ve onların ayakçılarının önünü açan iktidardaki Sözde Osmanlıcı soysuzlar da en büyük destekçileri zaten...

 Daha dün Fettoş'un şakirtliğini, hizmetkarlığını yapanların günah çıkarma seansları ve basınında bunları matah şahıslarmış gibi reklam etmesi, tam bir kara mizah örneğidir.

 
23 EKİM 2023'DE, ELİM BİR TRAFİK KAZASI SONUCU, UÇMAĞA VARDI.
ŞİMDİ; TANRI DAĞINDA, ATALAR YURDUNDA, ATSIZ ATA MAKAMINDA, BAŞBUĞLAR OTAĞINDA, ERİNÇ İÇERİSİNDE!

Çevrimdışı Egenin Efesi

  • Gökbörü'nün izinde Tanrı Türk'ü korusun!
  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 178
Ynt: PROF. Hatemiden Gülen Hakkında İlginç Tesbitler
« Yanıtla #34 : 18 Mayıs 2012 »

Hukuk profesörü Hüseyin Hatemi, haberx sitesinden Hülya Okur’a geniş bir röportaj verdi. Hatemi, Fethullah Gülen ve okullarıyla ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

“FETHULLAH HOCA’ NIN AJAN OLMASI İÇTEN BİLE DEĞİLDİR”
“FETHULLAH HOCA’DA AMERİKA’DA İSRAİL’İN MENFAATLERİ İÇİN İPOTEK EDİLDİ.”


İrticacı fosilin aklı yeni mi başına gelmiş. Daha düne kadar vatikan güdümlü ılımlı İslamcıların baş sözcüsüyken birden bire ne olmuş da ağababasına karşı söz etmeye başlamış? İritcacı fosillerin bu tavırları da birer taktikten ibarettir. Tanrı bunlardan daha alçak ve haysiyetsiz bir varlık yaratmış mıdır acaba?
Dün Efe'ydik, Zeybek'tik; bu gün: GÖKBÖRÜ'dür Adımız!

Çevrimdışı OrkanBey

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 57
  • ATAM Türküm,övünüyorum ve izinden yürüyorum
Ynt: Siyasal İslamcılığın Beslendiği Kaynaklar!
« Yanıtla #35 : 05 Ağustos 2012 »
   Cok saygideger Irkdaslarim, bu konu da arastirilanlar ve belitilenlerin hepsinin altina imzami atarim,ellerinize, yüreginize,emeginize saglik. Iste budur anlatmak istedigim, dinlerin ' Türkleri yenebilme ' ugruna kullaniliyor olmasi.Yukarida belirtilen arastirmalarin cok dikkate alinmasi, önemsenmesi, önlem alinmasi zorunlulugu vardir ayrica tüm Irkdaslarimiza aktarilmasi, benimsetmesi gerekir diye düsünüyorum.

    Tansu Cillerin Amerikan vatandasi oldugunu, Turgut Özalin Kürt asilli olmasi ve yukarida belirtilen kisilerden de anlayacagimiz gibi, Türkleri,yüce Basbug Atatürk'ten sonra hicbir Türk yönetmemistir, buna Ismet Inönü de dahildir.Gercek vatanseverlerinde önü kesilmistir.
     Bu durumdan kurtulmak icin fikirler yürütmek gerekirse, sadece benim aklimda bile bir kaci tasarlanmakta, bunlardan en demokratiki ise bilgilerimizi, bu tezlerimizi millete uygun bir sekilde uyararak erken secime gitmedir.Bize yasatilan bu kaos ortami ve etrafimizdaki abluka (  medya tarafindan, tek tarafli adalet sistemi ve örgütlenmis bir bürokratlar zinciri ) bize ne kadar izin verir bilmem ancak her sehit haberinden sonra sehit ailelerinin ' Vatan Sagolsun ' feryatlari artik sadece düstügü yeri degil tüm vicdanlarimizda yanmali diye düsünüyorum.

     Esenlikler,
     Tanri üstün Türk Irkini Korusun. :trbayrak
Alma Türk'ün AHINI
Cikar elbet bir gün ACISI
SABIR nedir en iyi biz biliriz
Kalmaz yerde hicbirimizin asil KANI

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2301
Günümüzde “Türküm” demeyi günah sayan ve hatta daha da ileri giderek, tarih boyunca Türklüğe ve İslamlığa karşı savaş veren haçlı kalıntılarının söylemlerine ortak olan sözde din insanlarının aşağılamalarını ve hatta hakaretlerini “mankurtluk düzleminde” ibretle dinlemekteyiz.
Sadece dinlemekteyiz ve susmaktayız.
Acı gerçek ki, susturulmuş durumdayız.
Mankurt robot, bizler dilsiz, kör ve sağırız…!

Geleceği kendi zamanından bakarak gören ve ikiyüzlü "din tacirleri"nin hilekârlığını ilan eden, gerçek Müslüman Türk fikir insanı merhum Prof. Dr. Erol Güngör, İslamcı söylemi maske olarak kullanan dincilere ilişkin bu durumu şöyle açıklıyor;

Bu manada "İslamcılık" şimdiye kadar hep "hâkim milliyete karşı hoşnutsuz"luğunu doğrudan doğruya belirtemeyen "etnik azınlıkların ideolojisi" olmuştur.
Bunların maksadı "İslam ülkeleri arasında birlik sağlamaktan ziyade" kendi yaşadıkları ülkede "milliyetçi politikayı nötralize etmek"tir.
Bu azınlıklar "ayrılıkçı bir politika" takip edecek kadar kalabalık ve güçlü olduklarını hissettikleri an "kendi istikametlerinde bir milliyetçilik hareketi" açıklamaktan hiç geri kalmazlar; böyle bir güce erişemedikleri müddetçe "İslâm davasının şampiyonu" olarak görünürler.’


Erol  GÜNGÖR'ün bu tespitleri siyasal İslamcı soysuzluğun gerçek yüz ve niyetini çarpıcı bir şekilde ifade etmektedir.
Biz yıllar öncesinden beri neden her mahalle başında bir şeyh ve hoca olduğunu ve bu şeyh ve hoca takımının tamamına yakınının kürt, arnavut, boşnak, gürcü vs. olduklarını, Türkler müslüman değiller mi ki bu, her mahallede türeyen, şeyh ve hocaların hiç birisinin neden Türk olmadığını, Erol GÜNGÖR hocanın tespitleri doğrultusundaki endişlerimizle, söyledik ve söylemeye de devam edeceğiz.

Gerçek Müslüman Türk fikir insanı merhum Prof. Dr. Erol Güngör Hocayı; rahmet, minnet ve şükranla yad ederiz.
Ruhu şad, durağı uçmak olsun!

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2301

Fethullah Gülen Gerçeği (iki yüzlü münafık )




Bebek katili Öcalan’la İmralı’da görüşen 2’nci ve 3’üncü BDP heyetinde de yer alan İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, görüşmeyle ilgili önemli bir ayrıntıyı Hürriyet gazetesine anlattı.
Önder, “Abdullah Öcalan, Fethullah Gülen’e selamlarını gönderdi. (Fethullah Gülen’in sulhta hayır vardır yaklaşımı benim de yaklaşımımdır. Bütün Ortadoğu’daki demokratik bir siyaset ve barış için birlikte çalışabiliriz, Muhterem Fethullah Gülen’e selamlarımı söyleyin. Onu en iyi anlayan benim) dedi.” diye konuştu.
Gülen, Öcalan ile PKK’nın silah bırakması hedefiyle yürütülen yeni müzakere sürecinin kamuoyuna yansımasının hemen ardından ocak ayının ilk günlerinde kamuoyuna “Sulhta hayır vardır” başlığıyla duyurulan bir değerlendirme yapmıştı.

Kaynak :Öcalan, Gülen’e selam söyledi-YENİÇAĞ

Bu manzara; yıllardır söyleye söyleye dilimizde tüy bitip de bir türlü millete duyuramadığımız/inandıramadığımız "terörü besleyen ve var edenler siyasal dinciler ve irticacılar" sözümüzün belgesidir.

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı KÜR ŞAD 2023

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 104
Rabbin aciz ötesi, aciz oğlu aciz kulu M.FETHULLAH GÜLEN hocaefendiciği daha iyi tanımak ve anlamak için Hristiyanlığın Truva Atı isimli belgesel yapımı da iyice irdelemek lazım, tavsiye ediyorum.
Erol GÜNGÖR Beğ'in siyasal islamcılıkla ilgili tespitlerine aynen katılıyorum. Bunlar Türk olmadıkları gibi müslümanlıkla da çelişirler çünkü bozguncudurlar.
Türkiyedeki temel problem Türk olmayanlardır. Kimi İslamcıdır, kimi komünisttir, kimi anarşisttir, kimi teröristtir... Bunlar birbirinin zıttı gibi görülür ama hepsinin ortak özelliği Türk olmama ve Türk'e düşmanlıktır.
TÜRK'E KEFEN BİÇENİN ÖLÜMÜ KORKUNÇ OLUR!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2301
Ynt: Siyasal İslamcılığın Beslendiği Kaynaklar!
« Yanıtla #39 : 08 Şubat 2014 »
Kutsal Hırsızlık.

Atasözleri zaman içinde tecrübelere dayalı olarak, çoğunlukla bilge kişiler tarafından formüle edilmiştir. Doğudan batıya güneyden kuzeye bütün medeniyetlerde vardır. Bizim de gerek devlet hayatıyla gerekse sosyal ve özel hayatla ilgili derin manalar taşıyan ve bir çırpıda konu ne kadar karmaşık olursa olsun net olarak açıklayan Atasözlerimiz vardır. Bunlardan bir tanesi de  “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” sözüdür.
AKP-cemaat arkadaşlığı ve ortaklığı 11 yıl sürmüş ve son üç haftadır bir birlerine sövüp saymaktadırlar. Kavganın ilginç tarafı sövüp sayma noktasına çok çabuk gelmeleri ve birbirlerinin ne kadar kirli işleri varsa ortaya dökmeleridir. Bu kavgayla mayalarını ortaya koymuşlardır.
Bu kavganın bu kadar büyüyeceğini kimse tahmin etmiyordu. Kavganın ilk raundu eşit bitti, birbirlerine sağlı sollu vurdular. İkisinin de yumruğu hırsızlıktı. Karşılıklı olarak birbirlerinin hırsızlıklarını belgelediler. Ancak her iki taraftan da bu hırsızlıklarından dolayı polis veya mahkemelere gideni görmedik. Her iki taraf da kendi camialarına bu hırsızlıkları kutsal davaları için yaptıklarını söyleyerek camia nezdinde kendilerini aklamışlardır. Polis ve yargı kendi emirlerinde olduğu için oralardan da müdahale gelmiyor.
Türk halkının önemli bir kısmı özellikle de AKP seçmeni ne olup bittiğini çok fazla fark etmedi veya umursamıyorlar. Bir kısmı  “bunlar dindar adamlar öyle şey yapmazlar” derken bir kısmı da  “hem çalıyorlar hem de çalışıyorlar, herkes çalıyor onlar da çalıyor bu işin çaresi yok” düşüncesindeler.
Peki, yapılan bu hırsızlıklar ne olacak, bunların yanına mı kalacak, bunların hesap vermesi nasıl sağlanacak? Ayrıca bakalım daha neler göreceğiz. Birbirlerini ifşaya daha yeni başladılar.
Bunların hırsızlıkları da kavgaları da kutsal. Birbirlerine karşı Kur’an ayetlerini, Allah’ı ve peygamberi kullanıyorlar. Kavgalarını halk nezdinde kutsamaya çalışıyorlar. Sanki Türkiye bir şeriat devleti de kendilerini aklamak için pozitif hukuka değil de şeri kurallara uygun olarak savunmaya çalışıyorlar. Yapacakları hırsızlıklar yasaya uygun olup olmadığına değil kendi dinlerine uygun mu değil mi ona dikkat ediyorlar.
Aslında, bunların karşılıklı olarak memleketi soydukları her yerde konuşuluyordu ama kimseden ses çıkmıyordu. Şimdi soygunu kendileri söylüyor yine ses çıkmıyor. Bu nasıl devlet anlamadık?
Türkiye ve Türk halkı yeni bir tecrübe yaşamaktadır. Daha önce örneği olmadığı için ne yapılması gerektiği çok iyi bilinmemektedir. AKP’nin bulaştığı yolsuzluklara rağmen halkın desteği devam etmektedir. Bu durumu politik ve sosyolojik olarak açıklamak mümkün değildir. Türk milletinin basireti bağlanmış veya üstüne ölü toprağı atılmış gibi. İlkel veya medeni her toplumun yolsuzluk ve hırsızlığa karşı bir tepkisi vardır, ama bizde yok.
Daha önce yazdık, bu kavga Cenabı Allah’ın Türk milletine bir lütfudur. AKP ve cemaat ile kimse baş edemezdi, bunlara dokunduğunuz zaman sizi dinsiz ilan ederlerdi ve milleti karşınıza dikerler hiç yoktan din düşmanı olurdunuz. Bunların hırsız olduğunu söyleseydiniz hiç kimse inanmazdı, şimdi birbirlerinin hırsızlığını açığa çıkartıyorlar. Kendisini dindar ilan eden herkesin dindar olmadığını ve bunların da diğerleri gibi hırsızlık yapabileceğini bizzat görmüş oldular. Yani bu kavgada en azından birkaç iyi şey var.
Kavganın çıktığı 17 Aralık’tan önce, yani paralel devlet keşfinden iki hafta önce 2 Aralık’ta yazımızın adı  “Hisseli Devlet” idi. Yüzlerce yazar bizim gibi iki başlı devlet tehlikesini yazdı. Ancak bunlar bizi düşman olarak görmekteydi, iki dindar arasına nifak sokmak olarak gösterdiler. Türkiye’de kendini dindar olarak tarif eden insanların, yani İslamcıların daha doğru tarifle siyasi İslamcıların Türklükle, Türk kültürüyle bir alakaları yok. Onları besleyen kaynaklar farklı, kaynakları yabancı, dolayısıyla tavırları da yabancı.
Şu anda dünyada en sorunlu, en yoksul, en kanlı, dikta rejimlerle yönetilen ülkeler Müslüman ülkelerdir. Niçin acaba? Türkiye’deki cemaat, tarikat, zaviye ve tekke şeyhleri ve imamlarının tamamına yakınının Türk kökenli olmadığını artık izninizle yazalım. Bunların beslendiği kaynaklar Şah Valilullah, Mevdudi, Cemaleddin Afgani, Hasan El Benna ve Seyid Kutub gibi yabancı din adamlarıdır.
Türk İslam anlayışıyla bir ilgileri yoktur. Hacı Bektaşi Veli, Hacı Bayramı Veli, Maturidi ve Hoca Ahmet Yesevi gibi Türk dini alimlerinin izinden giden tanıdığınız cemaat veya tarikat var mıdır?

Kaynak: Haydar ÇAKMAK/YENİÇAĞ

Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!